Kültür tradutor Espanhol
1,643 parallel translation
Dijital kültür hakkında herhangi bir şey anlattığını sanmıyorum.
No creo que esto nos diga nada sobre la cultura digital.
Seks devrimi olarak halkı sürükleyen ise, insanlar gelişen bu kültür savaşında taraf oldular.
Cuando la revolución sexual se extendió por la sociedad... la gente tomó partido en una guerra cultural que ganaba fuerza.
Deep Throat, bizleri saran doymuş bir toplumun ötesinde bizleri hiç görülmemiş şekilde bölen bir kültür savaşının başlarına kadar uzanmaktadır.
El legado de Deep Throat va más allá... de la cultura saturada de sexualidad que nos rodea hoy día... y vuelve al principio de una guerra cultural... que nos divide como nunca antes.
Moda, kültür ve Madison Bulvarı gerçek güzelliği ele geçirmiş.
La moda, la cultura y la sociedad se han apropiado de la auténtica belleza.
Öldükten sonra başka bir bedende tekrar dirileceğimize inanan bir çok kültür var.
Hay muchas culturas que creen en la reencarnación que tras la muerte nos movemos de un cuerpo a otro.
TULOS CINEMA işbirliği ve Rusya Federasyonu Federal Kültür ve Film Ajansı'nın desteği ile karşınızda
En sociedad con TULOS CINEMA y con el apoyo de la Agencia Federal de Cultura y Cinematografía de la Federación Rusa presenta
Snowboard sporunda en başından beri var olan kültür çeşitliliği ve özgür düşünce tavrı sporu şekillendirmeye devam edecek.
Para el snowboard, la cultura diversa y la actitud de libre pensamiento... que ha existido desde el principio... siempre dará forma al deporte.
Ben de onun için Londra'da bir iki gün kalıp kültür edinmek istedim.
Y de ahí viene todo. He pensado que me iría bien pasar un par de días en Londres. para aprender.
Ama incelemeyi çok istediğim tek bir kültür vardı :
Pero siempre hubo una cultura que realmente deseaba estudiar :
Metali bir kültür yapan ilk şey müziktir tabii ki.
Lo que convierte al metal en una cultura, es... primero la música, sin duda. Y segundo...
Norveç nüfusunun % 87'si Luteryen kilisesi mensubu. Norveç'in en büyük kültür ihracatı satanist black metal müzikleri.
El 87 % de la población noruega pertenece a la iglesia luterana, y extrañamente, la mayor exportación cultural de Noruega, es black metal satánico.
Bugünün çocuklarının popüler kültür sayesinde gerçek hayatta rastlanmayacak kadar fazla şiddet gösterilerine maruz kaldığının kanıtları var.
Hay evidencias para demostrar que el joven promedio que crece en estos días ve más violencia a través de la cultura popular, de lo que jamás ocurriría en la vida real.
Kendimizi böyle bir kültüre ait değilmişiz gibi hissediyoruz. Bu da normal bir kültür olmadığı anlamına geliyor.
Nosotros estamos fuera de tono, no en casa, en la cultura en tanto tal, que significa, de nuevo, que no hay ninguna cultura normal.
Kültür yeniden yorumlanmak zorunda.
La cultura en cuanto tal debe ser interpretada.
Cahill'den kültür alacak. Uğraştığımız şeyin bu olup olmadığına bakacak.
Y va a hacer un cultivo de la sangre de Cahill y a asegurarse de que no se trata de eso, ¿ de acuerdo?
Camille Paglia der ki, "Bu kadınlar seksüel fatihlerdir, doğa ve kültür arasındaki dengeyi kontrol ederler." Çıkar şunu, kaltak.
Además como dice Camille Paglia... "Estás chicas son conquistadoras sexuales controlando el canal entre la naturaleza y la cultura". ¡ Quítatelo, perra!
Hamilton Kültür Merkezi'nde barış konferansı var.
Y una conferencia sobre la Paz en el Centro Cultural Hamilton.
Barış konferansı, Hamilton Kültür Merkezi.
Parece el ganador... Conferencia de la Paz, Centro Cultural Hamilton.
Tamam, Gibson, çocuklarla Hamilton Kültür Merkezi'ne gel.
Debe ser ahí. Ok, Gibson, solo lleva a los chicos fuera del Centro Cultural Hamilton.
Hamilton Kültür Merkezi'ndeki Barış Konferansı'na hoş geldiniz.
Bienvenidos al Centro Cultural Hamilton Conferencia de la Paz.
Ben ona bunun hastalıklı bir alt kültür olduğunu söyledim.
La avisé que era una subcultura viciosa.
Yani şu küçük gösteri sadece kültür çatışması mıydı?
- ¿ Nada que ver con lo de Lukas?
Bir kadının özgürlüğünü kazanması için bunun doğru olduğu hiçbir kültür yoktur.
No se me ocurre ninguna cultura en la que ésa sea la forma correcta de que una mujer gane su independencia.
Yeni Bangor Kültür Merkezi'nin yenilemesini tamamladılar. Bu gün teslim günü, kalabalığı kontrol etmede yardım talep ettiler.
Es una banda de Dixieland, están tocando en el nuevo centro cultural de Bangor... usualmente no vengo a éste tipo de eventos, pero éstos tipos son realmente buenos
Kültür şoku yaşıyorsun.
Shock cultural.
Bana edemezler beyaz kız, kültür farki. Caddenin aşağısında büyüdüm..
Ahórreme que su cultural chica blanca venga a definir el amor.
Kültür farklarının ön plana çıkmaması için yerel bir firmayı ele geçirdik.
Una compañía local se asegurará de respetar las diferencias culturales.
Testin negatif olması durumunda ne tür bir enfeksiyon zatürree ve kültür-negatif endokardite neden olur?
-... y resultó negativo. - Lo que significa que es negativo, o... ¿ Qué infección puede causar neumonía y endocartidis de cultivo negativo?
Kültür alması için bir hemşire göndereceğim. Ayrıca göğüs röntgeni istiyorum.
Traeré una enfermera a que te tome muestras y ordenaré una radiografía de tórax.
Mm-hmm. Yani, kültür ve politika arasındaki şu kesişimi yakalamaya çalışıyorum.
Y estoy tratando de alcanzar el punto medio entre cultura y política
Gibbs, popüler kültür bilgin çok etkileyici.
Gibbs, me impresiona su conocimiento de cultura popular. Cuéntame del arma.
Birden bir kültür şoku yaşadı.
Tuvo bastante shock cultural.
Biraz kültür ( örnek ) alalım.
Obtengamos una muestra de sangre.
Bu, sadece dedikodu ve yemekten bahseden bir dergi olsun istemiyor, kasabadaki kültür sanat aktivitelerine de eğileceğiz.
Quiere llevar la revista más allá de los chismes y las comidas concentrarse en la cultura y las artes escénicas locales.
Hayır, dergide kültür ve sanata da yer veriyoruz.
No, es sobre cultura. Es sobre arte.
"Pek çok kültür pirinç yer" demek işe yaramıyor.
"Muchas culturas comen arroz" no me ayuda.
Eski çulsuz, kültür merkezi milyoneri olmuş.
De ex convicto a dueño millonario de un centro de recuperación.
Bu kültür mantarlarının tadı biftek gibi.
Decidido. Compondré un villancico.
Çoklu kültür saçmalıklarının tadını çıkarın.
Disfruten del entretenimiento Multicultural.
Kültür Devrimi sırasında devlet eski tapınakların çoğunu yıktı. Ama her nedense bunu muhafaza ettiler.
Durante la Revolución Cultural, el gobierno destruyó casi todos los templos antiguos, pero por algún motivo, protegió éste.
Aslında, yeni kültür merkezinin açılışı için Londra'ya geliyor.
Está camino de Londres para la inauguración del nuevo centro cultural.
Bir kültür merkezi kurmak harika bir fikirdi. Bunun üzerine inşa edebiliriz.
Abrir un centro cultural ha sido una gran idea.
Kültür merkezinden sonuna kadar yararlanmalısınız, bu büyük bir halkla ilişkiler adımı.
Sabe, deberían usar continuamente el centro cultural es estupendo para las RR.PP..
Bir ekmeksiz kalamar, bir de elle eritilmiş, kalite belgeli, kültür katkısız tereyağı.
Un calamar sin empanar otro con mantequilla derretida a mano certificada para culturas libre de grasa. Disculpe.
Sanatlarını istikrar ve düzen kavramları yönlendiriyordu, ve bu tüm Mısır'da açık bir şekilde kültür ve medeniyetlerinde gözlenebiliyordu,
Sus imágenes estaban impulsadas por una obsesión compartida por la consistencia y el orden ; precisamente los valores culturales en los que se fundaba toda la civilización.
( RAMACHANDRAN ) Abartı prensibi sabit fikir haline gelmiştir her insanın görsel sinir sistemi için bu böyledir, genelden bahsederken, bunu yaptıran genel anlayışı anlamak zorundasınız, ama bu kültür tarafından görmezden gelinebilir.
El principio de la exageración debe ser algo que está inscrito en la maquinaria neurológica del trayecto visual en el cerebro de todo ser humano. Cuando hablamos de universales, nos damos cuenta que lo que es universal es la propensión a hacer esto. pero puede ser sobrescrito por la cultura.
Amerikan-Alman Kültür Komitesi isimli bir organizasyona üye yapmak için fakülte mensuplarını ve öğrencileri topluyordu.
Estuvo reclutando profesores y estudiantes para una organización llamada Comité Cultural Germano - americano.
Dr. Fredericks, size ve burada bulunan Amerikan-Alman Kültür Komitesi üyelerine, bana Yale'e gelme fırsatı verdikleri için teşekkür ederim.
Gracias, Dr. Fredericks y miembros del Comité Cultural Germano-americano por darme la oportunidad de venir a Yale.
- Yeterince kişi bu tekamül sürecine girdiğinde, karşılaşmalarında birbirlerinin yüksekbenliklerine enerji yolladıklarında... bedenlerimizin daha yüksek farkındalık ve titreşime doğru tekamül ettiği yepyeni bir kültür yaratmış olacağız.
Así participaremos en la evolución generación tras generación hasta que podamos observar.
Bu Freud'un "Das Unbehagen in der Kultur" demesidir. Yani "Kültür ve Hoşnutsuzlukları"
Es decir, cuando Freud dice, en "El malestar en la cultura"... civilización es descontento, o más literalmente, el malestar en la cultura... él quiere decir que, no sólo la mayoría de nosotros, siendo normales,
Yarın ses denememde ne yapacağım? ! Bir haftada-bir, üç-dakikalık kültür noktası.
Para un comercial corporativo de tres minutos una vez a la semana