Last tradutor Espanhol
16,347 parallel translation
Dünya'daki Son Adam Önceki bölümlerde...
Anteriormente en The Last Man on Earth...
S08E07 The Last Seduction - Son Tavlama Oh!
Castle 8x07 "La última seducción" Este sitio es mucho mejor que el otro apartamento de Scott.
Dünya'daki Son Adam Önceki bölümlerde...
Anteriormente en The Last Man On Earth.
The Last Man on Earth'de önceki bölümlerde...
Anteriormente en The Last Man On Earth...
The Last Man on Earth'de önceki bölümlerde... 5 haftalık hücre hapsi.
Anteriormente en The Last Man On Earth... Serán cinco semanas en aislamiento.
İkimizi karşılaştırırsak ben daha deneyimli bir cerrahım.
Uh, de los dos de nosotros, Soy el cirujano más experimentado,
Onunla karşılaştıktan üç gün sonra beni bir cipe bindirdi alnımdan öptü ve daha iyi bir hayata yolladı... ama önce bana bunu verdi.
Tres días después de haberle conocido, me puso en una camioneta, me besó la frente y me envió a una mejor vida... pero no sin antes darme esto.
Papo'yla Vücut Roketi Nat'le Esnek Akış ve Abby'le Karın Kası Sıkılaştırma.
Rocket corporal con Papo, Flex Flow con Nat, y Ataque Ab con Abby,
Kesin yine karın sıkılaştırma aletine saçını kaptırmıştır.
Probablemente consiguió el pelo atrapado En la máquina crisis ab nuevo.
Şu aptal sıkılaştırma aleti.
Esa máquina maldita crisis.
- Noonan'da karşılaştık.
Nos encontramos en Noonan.
Protestocuların fotoğraflarıyla nöbet çizelgesini karşılaştırıyorum.
La referencia cruzada entre las fotos de los manifestantes y la lista de vigilancia... nada hasta ahora. Yo tampoco.
Diğer gezegenlerle karşılaştırırsak tabi.
No se compara a la de ningún otro planeta.
Geçen karşılaştığımızda bir tanığı öldürmeye kalkıp üzerimize el bombası attın.
La última vez que nos cruzamos intentó matar a un testigo y nos tiró una granada.
Sadece maktullerin DNA'sıyla karşılaştırma yapıldı.
Solo comparamos el ADN con el de las víctimas.
Ona yabancılaştı diyelim.
Se margina fácilmente.
Sendikaları yabancılaştırma ve iş çıkarları arasında seçim yapmak isteyeceğini sanmıyorum
Supongo que no tendrá que elegir entre alienar a los sindicatos o los intereses comerciales, tampoco.
Bob'un verdiği hiçbir numara kullanılmıyor ben de Jake'in eski numaralarından gönderdiği mesajları karşılaştırdım.
Ninguno de los número que tenía Bob de Jake han servido, así que he cruzado referencias de los mensajes de texto enviados por los números anteriores de Jake y zas.
İyi ki acı verici bir durumla karşılaştığında içenlerdensin... -... üzgün olduğunda dondurmayı kaşıklayanlardan değil.
Hey, me alegro de que el tipo de beviamoci arriba y no a la niña triste rodeado de envases vacíos de helado
Her neyse. Okyanusa atılan anahtarların karşılaştırmasını yaptım ve türlerini çözmeyi başardım.
De todos modos, hice una comparación de esas llaves que tiraron al océano, y fui capaz de averiguar los tipos.
Bu Tim hem örnekleri olacak DNA toplayan Otto karşılaştırmak Aile belirteçleri için ama... Belki bize bir başlangıç verebilir.
Vamos a recoger muestras de ADN tanto de Tim y Otto Comparar para los marcadores de la familia, pero... tal vez usted nos puede dar una ventaja inicial.
Önemli üyeleriyle, eski şirketlerinde bilgi casusluğu yapmış olan kişiler listesini karşılaştırdık.
Así que, hemos cruzado referencias de miembros importantes con actos de espionaje industrial cometido contra sus ex-empresas.
Kusura bakma, sabah eski sevgilimle karşılaştık.
Me topé con mi ex esta mañana. Vibramos.
Onlarla yalnızca iki kez karşılaştım.
Solo vi en dos ocasiones.
" Karşılaştığımız zorluklara ilgisiz kalmamız bağışlanamaz.
Permanecer indiferente a los desafíos a que nos enfrentamos... es indefendible.
UVA tartışmasından sonra editörum her bilgi için uç kaynak istedi ve o zaman bu kalıpla karşılaştım.
Después de toda la debacle de UVA, mi editor me dijo que necesitaba una triple fuente para todo y ahí fue cuando me topé con este patrón.
- Bunları listenle karşılaştır.
Coteja eso con tu lista.
- Karşılaştırıyorum.
Cruzando datos.
Terrence'in onlarla alakası olup olmadığını bulamadım. Numaraları karşılaştıracağım.
Aún no he descubierto si Terrence... tenía más relación con alguna de ellas.
Kibar gazateci bir ayı ile karşılaştı.
Amable reportero confrontado por un gran oso.
Evet, eminim ki daha önce karşılaştık.
Sí, estoy seguro de que te he visto antes.
Garcia, profili otoyol seri katilleri veritabanıyla karşılaştır.
García, coteja el perfil con la base de datos de la Patrulla de carreteras.
Çatıda gölgeyle karşılaştığınızdaki halinizi gördüm.
Vi a ustedes en ese techo, cuando la sombra que cruzó.
Kan gruplaması ve çapraz karşılaştırma yapın.
Tipo y dos unidades del mismo tipo.
Oksijen, kan gruplaması, çaprazlıkar ve pıhtılaştırıcılar.
Oxigeno, tipo, y coagulación.
Çünkü bir askerin disiplini bir Jedi'ın disipliniyle karşılaştırılamaz.
Pero la disciplina de un soldado no se compara con la de un Jedi.
Neden tekrar karşılaştıysak...
¿ Por qué nos encontramos de nuevo?
Birbirinden bihaber olan A ve B kişisi karşılaştığında bu ikisinin hayatları bir noktada kesişmiş olur.
Cuando A y B, quienes no se conocían, se encuentran... una intersección es creada entre las dos personas.
Saçındaki değişimi karşılaştırıyorlardı.
El... Estaban comparando tu corte de pelo...
Karşılaştığınız pilot tamamen yok olmadan gelişmiş teknoloji ve kültürel mirasın korunması adına kurulan büyük bir planın parçasıydı.
El piloto que conoció era parte de un plan más amplio para recuperar la tecnología avanzada y el patrimonio cultural antes de que se perdiera para siempre.
Karşılaştığın her ayrımcılık olayı için günlük tut.
Lleva un diario de cada incidente de discriminación por edad que encuentres.
Bu senin kaybınla karşılaştırılamaz ama bunun üstesinden geleceksin.
Sé que no se parece a lo que tú perdiste, pero... vas a sobrevivir esto.
Tüm bu dost kaldığı yıllarda kocanız ver koç Chester Johnson adında biriyle karşılaştı mı?
Excepto por estos años de amistad, ¿ su marido o el entrenador conocían a un tipo llamado Chester Johnson?
Lucifer karşılaştığımız en büyük yaratıktı ta ki sen ve ben daha kötüsünü ortaya çıkarana kadar.
Lucifer fue el mayor monstruo jamás desatado, hasta que tú y yo desatamos a uno mucho peor.
Bizim çömez ile burada karşılaştık demek!
¡ Me encontré con nuestro nuevo novato aquí!
Bu hayatta seninle karşılaştığım için çok mutluyum.
Estoy realmente feliz de haberte conocido en esta vida.
İki sene önce, okulun birincisi İngilizce ve Karşılaştırmalı Edebiyat üzerine çift ana dal okuyordu.
Hace dos años, ella era una recta "A" de los estudiantes, doble especialización en Inglés y un borrador lit.
Bu kafa karıştırıcı. Çünkü normalde bir sorunla karşılaştığımda değişkenlere odaklanırım.
Es confuso, porque normalmente cuando tengo un problema, lo que tengo que hacer es centrarme en las variables.
Catherine burada Sinclair'le karşılaştı.
Entonces Catherine se abalanzó sobre Sinclair aquí.
Philip'in DNA'sını suç mahallinde bulduğumuz örnekle karşılaştırıyoruz ve eğer uyuşursa Sinclair size karşı olan suçlamaları düşürecek.
Estamos cotejando el ADN de Philip con el de la muestra que encontramos en la escena del crimen, y si coincide, Sinclair retirará los cargos contra vosotros.
Bununla karşılaştırıldığında 15 yıl harika bir anlaşma gibi görünüyor.
15 años parecen un gran acuerdo en comparación.