English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ L ] / Loıs

Loıs tradutor Espanhol

177,197 parallel translation
Saadet zinciri ile ilgili bir şeyler bildiğini göstermeye çalışıyor. Bu yüzden Amy'nin ailesinden vaz geçtin.
Está intentando sugerir que tú sabías lo de la estafa de Ponzi y que por eso apartaste a los padres de Amy.
Bizim için savaşmadığını sanmıştım... ama savaşmış.
Creí que no había luchado por nosotros, pero lo hizo.
Herşeyini ortaya koyarak savaşmış.
Luchó con todo lo que tenía.
Ya "Yakışıklı Prens" olmak... yeterli olmazsa ve benim için değerli olan... herşeyi kaybetmeye başlarsam? !
¿ Y si ser el "Príncipe Encantador" no es suficiente y comienzo a perder... y sigo así, y pierdo todo lo que me importa?
Bu çok sıkıcı. En kötü biziz!
Eso no es divertido. ¡ Somos de lo peor!
Bir e-postadan çıktısını almamı söylediler.
Dijeron que lo imprima y lo envíe por correo.
Kimberly, Wendy uzuvları koparılmış ve bağlantı yerleri evin köpekleri tarafından çiğnenmiş güzel ve nadide bir Barbie gibi.
Kimberly, Wendy es como una Barbie hermosa y única a la que le arrancaron los brazos y las piernas y ahora el perro mastica lo que queda.
Evet biliyorum Daniel, ben de tam o kısımdayım.
Sí, lo sé, Daniel, y voy a hacerlo.
Çok şükür ki bu beden sırf seks için yaratılmışta sorun yaşamadık. Çünkü açıkça görülüyor ki tek umursadığı şey o.
O sea, gracias a Dios este cuerpo está hecho para el sexo puro, porque, sin duda, es lo único que le preocupa.
Ama senin için en iyisi ne olacaksa onu yapmaya çalışıyordu.
Pero estaba haciendo lo que creía que era mejor para ti.
Geçtik o yollardan ve büyük başarısızlık.
Ya estuve ahí y fracasé a lo grande.
- Evet, annem neye uğradığını şaşırmış durumda.
Sí, mi madre no sabe lo que la hirió.
Onun icin hissettigim her sey, bir aldatmacaymıs, babamın inceligiymis.
Todo lo que sentí por ella era humo y espejismos, cortesía de Papá.
Sen bu vakanın ne kadar sıkıcı oldugunu söyleyip zırlayana kadar dönmüs sayılmayız.
No hasta que empieces a quejarte de lo aburrido que es el caso.
Ne yapmamız gerektigini biliyorsun, kayıtları kontrol edecegiz... bagısın kaydı var mı ona bakacagız.
Así que, ya sabes, lo que tenemos qué hacer... comprobar los libros, ver si hay un registro de una donación.
Sen neden gidip bagıs isiyle ilgilenmiyorsun? Ben de kücük sekeri okula bırakırım.
Por qué no te vas y averiguas lo de la donación y yo puedo coger a la pequeña...
Ama ne derler bilirsiniz, sıradısı cocuk, yorgun anneler demek.
Pero ya sabéis lo que dicen : Hijo excepcional, madre agotada.
Bu tüm acı, ve kalp carpıntısı... annenle aranızda gecenlerden dolayı.
Todo el dolor y la angustia que tienes por lo que pasó con tu madre.
Burada karısının birkaç ay önce, bütün parasını dağıttıktan sonra ve kendine "Tanrı" demeye başlayınca hastahaneye kapattığını söylüyor.
Aquí dice que su mujer lo entregó hace unos meses después de que dio todo su dinero y empezó a llamarse a sí mismo "Dios".
Sen Lucifer olmalısın.
Lo siento. Debe ser Lucifer.
Bende sana aynısını soracaktım.
Estaba a punto de preguntarte lo mismo.
Ama, şey... Ben arkamı döndüğümde olan şeyler kontrolümün dışındadır.
Pero... lo que pase cuando me dé la vuelta está fuera de mi alcance.
Yani, kendini bunun dışında tuttuğun için sana teşekkür ederim. Çünkü şimdi anladım.
Así que, gracias por dar una dispensa especial para el vuestro porque ahora lo entiendo.
Havalı bir kemer tokası gördüm sonra onu aldım ve... Sonra yanındaki bir sopaya bağlanmış şekilde uyandım
Vi una hebilla chula de cinturón, así que la cogí y... lo siguiente que supe es que me desperté atado a una camilla a tu lado.
Biri uyluğa mermi onu öldürmüş... Diğeri de elini delip göğsüne saplanmış.
Primero en el muslo... lo alcanzó una bala... y después otra le atravesó la mano dándole en el pecho.
- Değil. Bianca onu mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışıyor.
Bianca intenta mantenerlo lo más alejado posible.
Ne kadar sıkı çalışırsam çalışayım, ya da, o işleri ne kadar batırırsa batırsın.
No importa lo duro que yo trabaje o cuántose equivoca él.
Yine de senin dosyana geldiğimizde, korkarım ki ben işleri karıştırmış olabilirim.
Aunque... en lo concerniente a tu caso, me temo que quizá haya... complicado las cosas.
- G... - Hayır, görüyorum ki hâlen.. telefon üstünde çalışıyorsun.
No, veo que todavía está... trabajando en lo del teléfono.
Zeke benim için bunu mu kaçırmış?
¿ Eso es lo que Zeke pasó de contrabando para mí?
Evet, Luci, haklısın, değilim.
No, Luci, tienes razón, no lo soy.
Ama eminim ki... adam çamaşır suyuyla yıkanmış.
Pero estoy bastante segura... de que a este tipo lo bañaron en lejía. Entonces quien lo dejó aquí es un profesional. Parece como si se hubiera desvanecido de la Tierra.
Eğer öyleyse. Başarısız oldum.
Y si lo fue, he fallado.
Biri çoktan yapmış, ha? Evet.
¿ Alguien ya lo ha hecho?
Ama hâlen anlamadığım bir şey var ki... o da tüm bunlar karşısında senin başından beri önsezin vardı... yani neden bana anlatmadın?
Lo único que todavía no entiendo es que parecía que tenías algún indicio de esto desde el principio, así que... ¿ por qué no me dejaste entrar?
Daha sonra, Bay Mathiesen'in 7. sınıf yurttaşlık bilgisi dersinden hatırladığımı farkettim.
Y entonces me di cuenta de que lo recordaba de la clase educación cívica del Sr. Mathiesen en séptimo curso.
- Tamamen yanlış anladınız.
- Lo han entendido al revés.
Biraz sıradan olduğunu biliyorum ama, sıradan her zaman işe yarar.
Es un tópico, lo sé, pero funciona.
Evet, birinci sınıfa terfi ettiniz.
Lo es. Sí, os trasladáis a primera clase.
Jenna onu yıkılan bir binadan sürükleyerek çıkarmış.
Ella literalmente lo arrastró hacia fuera de un edificio que se derrumbaba.
Protokolün ne olduğunu hatırlamaya çalışıyorum. Soru sormayı kesersen hatırlayabilirim.
Intento acordarme del protocolo y si paras de hacerme preguntas, puede que lo recuerde.
İşte her şeyi bildiğini düşünen kadın buradaymış.
Ahí esta... la mujer que lo sabe todo.
Ameliyat sırasında "komplikasyon" olarak adlandırdığımız durumdur.
En cirugía, lo llamamos - "una complicación". - No.
- Sığmayacak beyefendi.
- No, señor, no lo hará.
Durdurmaya çalışıyorum.
Lo sé. Lo intento.
Seni dinlersem ben işimi yapmamış olurum ama siz güvenli bir yere geçin.
Yo no estaría haciendo mi trabajo si te hiciera caso, pero tú deberías hacer lo más seguro.
Seni olduğun gibi seviyorum tatlışım.
Amo lo real que eres, bebé.
Alışılmadık her şeyi sever. Solucanlar ona iyi gelecek.
Le gusta todo lo que se salga de lo normal, así que los gusanos serán buenos para él.
Alır mısın Jer?
Jer, ¿ te lo puedes llevar?
Kadın da aynısını yaptı.
Ella ha hecho lo mismo.
Rahatlamaya çalış.
Relájate todo lo que puedas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]