Lâkin tradutor Espanhol
716 parallel translation
Lâkin güzel bir evlilik yapabileceğin hâlde bir sakatla evermene izin mizin vermem.
''Pero no permitiré que te cases con un lisiado pudiendo casarte bien. "
Lâkin düğünde yüzünde güller açacaktır.
Pero ya se animará en la boda. "
Bu sadece rutin bir kontrol Palmer Hanım. Elimizde bir plaka numarası var lâkin doğruluğundan tam olarak emin değiliz.
Tenemos un número de matrícula, pero no sabemos si es exacto.
Lâkin bir yerden başlamalıyız.
- Pero alguna vez hay que empezar.
Oldukça hoş bir kıza benziyorsunuz lâkin ona zarar verebilirsiniz. Bu doğru değil. Sizi tanımıyorum bile.
No es eso, ni siquiera la conozco.
"Ne olur, imkânsızı yapmak için bizlere güç eyle Tanrım." "Lâkin gerçekten imkânsızın ne olduğunu anlamamız için bizlere cesaret eyle." "Ve hepsinden de önemlisi, bizlere onların ayrımını yapabilecek aklı eyle."
...'Dios mío, danos la fuerza para hacer lo imposible danos ánimo para reconocer lo que de verdad es imposible y sobre todo, danos sabiduría para distinguir lo imposible'.
Lâkin bunun gibi bir olay daha yaşarsan, onun hangi kapıya çıktığını biliyorsun.
Pero si vuelve a ocurrir algo así, ya sabes lo que significa.
Lâkin kim olduğunu anımsayamıyorum.
Lo dijo un griego. No recuerdo quién.
Lâkin bu yazıtından ötürü nadide bir kalıntı.
Pero este es un extraño hallazgo por la inscripción.
Şimdi ne denli âşık olduklarını biliyorum lâkin lafını etmedikleri zannındaydım.
Ahora sé lo profundamente enamorados que estaban. Pero creo que nunca hablaron del tema.
Felemenkçeyi gayet iyi okuyabilirim lâkin bazı arkaik ifadelerde sıkıntı yaşıyorum. Senin anadilin olduğu için onları daha iyi anlamamı sağlayabileceğini düşündüm.
Leo fluidamente el holandés... pero a veces no entiendo ciertas expresiones arcaicas... y ya que es su lengua materna podría aclararme algunos datos.
Lâkin sen Hollandalısın ve de antikalarıma epey ilgili gibiydin.
Pero como Vd. es holandés y se ha interesado por mi trabajo.
Eskiden bana gülümsediği güzellikle gülümsemiyordu artık bana. Lâkin yüzü hâlen duruyordu.
Ya no me sonreiría tan dulcemente nunca más... pero seguía siendo su cara.
Lâkin sövüp saydığın Tanrıdır sarf ettiğin sözleri yargılayacak olan. Tıpkı benim suçunu yargıladığım gibi.
El Dios contra el que has blasfemado juzgará tus palabras... como yo he juzgado tu delito.
Lâkin asla ölmeyen parçana, ölümsüz parçana ne olacak?
Mañana morirás. Pero la parte de ti que no muere, la parte inmortal... ¿ qué será de ella?
Ölmeyi arzuladım lâkin ölüm beni reddetti.
Yo desearía morir, pero la muerte me sería negada.
Rekorun bir hayli üzerindeydi lâkin dönüş turunda rüzgâr ona karşı olacaktı.
Estaba batiendo su record... pero en la siguiente vuelta tendría el viento en contra.
Lâkin arayışı çok belirsiz ve umutsuz.
Pero la suya es una búsqueda un poco incierta.
- Tereddütlüyüm lâkin cevabım, evet.
A regañadientes, pero la respuesta es sí.
- Dur bakalım. Bugünlerde dövüşte iyi para var lâkin görme duyunu yitirecek olursan ona yetecek para mara yok!
Un momento, Hoy en día hay mucho dinero en el boxeo, pero no hay dinero que te pague la pérdida de la visión.
Bu sektörde bir sürü menajer var lâkin tek bir şeyle ilgilenirler ;
Hay muchos promotores en este negocio y sólo les interesa una cosa :
Bay Joseph röportaj için pek müsait değil... lâkin Time dergisine saygısından onu hariç tutuyor.
Sir Joseph no se encuentra como para conceder entrevistas... pero por respeto a la revista Time...
Lâkin, altı ay sonra... Yine alelade bir günde...
Entonces, en otro día corriente, seis meses más tarde...
Şu anda büyük bir polis kuşatması maske kullanmış olan haydutlar için 23 eyalete yayılmış durumda. Lâkin 10 milyon dolarlık altının kalanını taşıdığına inanılan kamyondan hâlen bir iz yok.
Un amplio operativo policial se ha desplegado para atrapar a los bandidos... a lo largo de 23 Estados, pero aún sin rastro alguno del camión que se cree... que lleva el resto de los diez millones de dólares.
Bu ilişkiyi işittiğime çok sevindim lâkin başka seçim şansımız da yok gibi.
Parecía que nunca llegaría este momento. Y ahora me parece que se conocieron ayer.
Lâkin Maggy evlenip, Paris'te heyecanlı bir hayata adım atarken Jeanne Dijon'da kalmış ve Burgundy Monitor'un editörü Henri Tournier ile evlenmişti.
Maggy se casó en París, donde llevaba una existencia suntuosa. Jeanne se quedó en Dijon, donde se casó con Henri Tournier, el propietario del "Moniteur de Bourgogne".
Lâkin Tanrı'nın esrarengiz yöntemleri var.
Pero los caminos de Dios son misteriosos.
Lâkin kanal, vaat edilen yere doğru atılan ilk adımdı.
Pero el canal sólo era el primer paso.
O pazar günü, birçok insan Tanrı'ya kavuştu lâkin kiliseye giderek değil.
Ese domingo, muchos conocieron a su Creador pero no en la iglesia.
Lâkin bir hane tarafından haber alabilseydik...
Si al menos pudiera hablar con Bahar.
Birçok asil çok sayıda kaliteli kılıca sahip lâkin hiçbiri yabancı barbarları yok edecek cesarete sahip değil.
Hoy hay muchos altos oficiales como usted que pueden poseer numerosas espadas excelentes pero nadie tiene el valor de actuar en favor de la Exclusión de Extranjeros.
Kiyokawa kun, plânı sen oluşturmuş olabilirsin lâkin onu yürütecek olanlar bizleriz.
Señor Kiyokawa, claro que fuiste tú quien diseñó el plan, pero somos nosotros quienes lo llevamos a cabo.
Lâkin Yamaoka güç belâ onları yatıştırdı.
Yamaoka Tetsutaro apenas se las arregló para calmarles.
Lâkin...
Pero...
Lâkin bazı zamanlar vardır ki artık çaba sarf etmeye değmez.
Gracias por ofrecerme ayuda, pero el esfuerzo ya no vale la pena, Eddie
Lâkin yine de o saçma sporu yapmaya başladı ; golf'ü.
Y, sin embargo, hasta empezó ese deporte ridículo. Golf.
- Çok özür dilerim. Lâkin saat daha 20.30.
- Lo siento, pero son sólo las 8 : 30.
Lâkin imzalarını ne yapacağız diye düşünüyorum.
Sin embargo, yo estaba pensando en las firmas.
Varsayımlar, kanılar ; lâkin hiçbir kanıt yok!
Conjeturas, opiniones, pero ninguna prueba.
En iyisi kolyenizi satılığa çıkartayım, lâkin gerçek bedelinden çok aşağıya gidecektir.
Sólo puedo poner su collar en venta por una suma inferior a su valor
Tuhafmış gibi algılanmak istemem, hislerim biraz samimiyetsiz görünebilir lâkin... şu adımı atarken bile... yanlış izlenim vermek istemiyorum.
No quisiera ser ridículo y que mis sentimientos no parezcan sinceros Sin embargo... no quiero que este paso que doy sea mal interpretado y sólo vean en mí, un deseo de dar la dicha
Bugün çok kanlı canlı görünüyorsunuz Bayan Melissa, lâkin, ne kadar soluk olsanız da benim için hiç fark etmez.
Hoy tiene mucho mejor aspecto, Melissa,... nada que ver con lo pálida que estaba ayer.
Lâkin "köşeye sıkışan farenin cesareti" diye de bir deyiş yok muydu?
Pero ¿ acaso no es otro "el coraje de un ratón acorralado"?
Lâkin, buradan hiç bir şey göremiyoruz.
Pero no podemos ver nada desde aquí.
Her yeri aradık. Lâkin Moriuchi ile avareyi bulamadık.
Los hemos buscado por todas partes, pero no hemos encontrado ni a Moriuchi ni al vagabundo.
- Gönderelim lâkin ödeyemez.
- No puede pagarlo.
Lâkin, şüphelerimden emin olmak için bu, tek şansım.
Incluso si esta es mi única oportunidad de confirmar mis sospechas...
Afedersiniz efendim ama çocuğunuzun kiralık olduğu yazıyor lâkin gerçekten onu bize ödünç verebilir misiniz?
Leí que ofrecías a tu niño. ¿ Podemos cogerlo?
Lâkin hayat önemlidir.
- Gracias Geoffrey.
Lâkin Hasan'ı araman boynunun borcu. Baksana o da bize mektup yollamıyor.
Pero él tampoco se pone en contacto.
Lâkin beni rahatsız eden başka bir şey var.
Pero he aquí un nuevo problema.