Lıp tradutor Espanhol
21,640 parallel translation
Gökyüzü yarılıp başka bir dünyayı ve başka bir hızcıyı gördüğümden beri.
Desde que los cielos se abrieron y me mostraron otro mundo... con otro velocista.
Tommy Lascelles ise zamanın unuttuğu bir diyarda takılıp kalmış.
Pero Tommy Lascelles... Sigue anclado en el pasado.
Senin de bildiğin gibi tarihsel açıdan silah reformu meselesi bir açılıp bir kapandı. Ancak bu sefer ciddi anlamda daha farklı olacağını düşünüyorum.
Históricamente, las reformas de armas van y vienen por temporadas pero creo que esta vez eso puede cambiar de verdad.
Kendisi fena değildi ama listedeki diğer hiç kimseye ayılıp bayılmadım.
Él me pareció bien, pero no me entusiasma nadie de esa lista.
James Miller'ın serbest bırakılıp bırakılmadığına kurtarılıp kurtarılmadığına öldürülüp öldürülmediğine bakılmaksızın İHO yok edilecektir.
Independientemente de si James Miller es o no liberado rescatado o eliminado... La OCI será destruida.
Sanırım burdan ayrılıp sol yakaya geçme vakti geldi.
Creo que es momento de movernos a la costa este.
Anlatmak istediğim şu, herkes seni dinliyor ama insanlar yakında sıkılıp başka bir şeye geçecek ve fırsat varken fark yaratamadığın için kendinden nefret edeceksin.
Todos te prestan atención ahora, pero pronto la gente se aburrirá y seguirá con otra cosa, y te reprocharás por no haber marcado la diferencia cuando pudiste.
Bayan Wealand İskoçya'daki Linlithgow'dan kalkıp buralara kadar geldi ve görevi Bayan Etherington'dan devralıp yeni yardımcı öğretmenimiz olacak. Şimdi siz de bana katılın ve kendisine kocaman bir hoş geldin diyelim.
La Srta. Wealand viene de Linlithgow en Escocia para sustituir a la Sra. Etherington como profesora asisente y estoy segura de que a todos os gustaría uniros a mí para darle una calurosa bienvenida.
Kafama takılıp duruyor.
Y me ha estado preocupando.
Dışarı atılıp kırbaçlanmalılar!
Ellos deben ser sacados y azotado!
Mahkemeden çıkarılıp doğrudan eceline götürüleceksin.
Será retirado de la corte y llevado directamente a su destino.
Daniel Adams'ın kızı ve kendisi de 1987'de ülkeden ayrılıp 2012'de dönmüş.
Hija de Daniel Adams, que se marchó del país en 1987 pero volvió en 2012.
Şehirden ayrılıp ayrılmadığına da bak.
O ver si se ha ido de la ciudad.
Seni sarılıp uyutana kadar seninle kovboyculuk oynarım.
Jugaré a los vaqueros e indios contigo hasta acariciarte hasta dormir.
Çocuk sürekli bayılıp duruyor.
En infantil y fuera de la conciencia.
Bu anı prova etmek için yabancılara sarılıp duruyordum.
Abracé a extraños para practicar para este momento.
- Dağılıp, etrafta soruşturalım.
Nos separamos. Preguntamos por ahí.
Çünkü kapana kısılıp kaldı.
Por estar encerrado de esta manera.
♪ I make'em jump right through a hoop ♪ Birçok yer bunun için bilgisayar falan kullanmıyor mu? Birçok yer bunun için bilgisayar falan kullanmıyor mu? Biçok yer 1940'lar da takılıp kalmamış da ondan.
La mayoría de sitios no están atascados en los años cuarenta.
O yere yığılıp kaldığında elimin içinde küçük bir el hissettim.
Mientras yacía ahí sangrando, sentí una mano pequeña en la mía.
Karımla ben buradan ayrılıp başka eve taşındık. Oranın eski kiracısı da...
Cuando mi esposa y yo nos mudamos de aquí, fuimos a un lugar que el inquilino anterior era...
Çocukken pijama partilerinde izleyip sonunda annene koştuğun, onun sana sarılıp hepsinin uydurma olduğunu söylemesini istediğin cinsten.
Esas que veías en las pijamadas cuando eras niña, y al final corrías con tu mamá, que te abrazaba y te decía que todo era mentira.
Kilisenin arındırılıp birleştirilmesi lazım.
... la necesidad de unir y purificar la Iglesia.
Kılını bile kıpırdatmadı.
- Ni se inmutó.
Gerçekten de öyle. Ayrıca tam şu an müzakereyi durdurabilir ve bu soruyu sen ve kariyerin üzerinde asılı bırakabiliriz. Veya elini kaldırıp bize bir cevap sunarak kendini soruşturmalarımızın dışında bırakabilirsin.
Así es, así es, y podemos detener el procedimiento ahora mismo y dejar la pregunta flotando sobre Ud. y su carrera, o puede repensárselo y proporcionarnos una respuesta y excluirse así de nuestras investigaciones.
Bu belge, kayıp bir kişiye ait raporun fotokopisi... Oliver Stephens-Lloyd ile bağlantılı.
El documento dos es una fotocopia del informe de una persona desaparecida, en relación a Oliver Stephens-Lloyd.
Buraya gelme sebebin gerçekleşmeden önce pılını pırtısını toplayıp kasabadan siktir olup gitse iyi edeceği mesajı.
Que mejor empaque sus porquerías y se largue del pueblo antes que lo que sea por lo que está aquí se haga realidad.
Bu, Adli Tıp raporunun da sahte olduğunu ispat edip, Savcılığın tüm iddialarını geçersiz kılacaktır.
Demostrará que el forense mintió en el informe e invalidará el caso de la fiscalía.
Kara borsada sistem giriş bilgileri alınıp satılıyor.
Las credenciales para ingresar al sistema se obtienen en el mercado negro.
Önümüzdeki 4 yıl için Dışişleri Bakanı olarak kendini kurtarabilirsin. Ya da Orta Doğu'yu karıştırıp Brandenburg'de uzlaşma bile sağlayamayan bir dönek olarak tarihe geçersin.
Te desempeñas como secretaria de Estado los próximos cuatro años, o pasas a la historia como la que manejó mal la situación en Medio Oriente y ni siquiera pudo cerrar el trato en Brandemburgo.
Ancak zanlının tutuklanınca verdiği ifadeyle bağlantılı oldukları sonucuna varılabilir. Davranışlarını açıklayıp, haklı göstermeye çalıştığı ifadeleri Fransa'da meydana gelen katliam ve zorbalığın bariz hayrancısı olduğunu gösteriyor.
.. Pero es relevante para sacar conclusiones de las declaraciones hecha por el acusado en el momento de su detención, declaraciones que pretenden explicar sus acciones, los justifican, y la marca que le admirador obvia del derramamiento de sangre y la tiranía en Francia!
Lanet jüri o kadar delili yok sayıp onu nasıl suçsuz buldu?
¿ Cómo surge la indiferencia jurado maldito todas las pruebas y encontrarlo inocente?
Ve o yoldan çıktıysan, odaklanıp nasıl döneceğini bulman gerekir.
Y si te sacan del camino, debes concentrarte y volver a tu camino.
Kılıcını ve kinini bırakıp
Enterrarás tu espada y tu venganza
Yarına kadar pılını pırtını toplayacaksın.
Tiene hasta mañana para desalojar las instalaciones.
Birkaç yıl önce babam bana gelip hayatını değiştireceğini söyledi. Bağımlılığını bırakıp doğum günümü benimle kutlamak istediğini, çünkü birçoğunu zaten kaçırdığını söyledi.
Hace un par de años, mi papá me buscó y dijo que estaba dando un vuelco a su vida, quería desintoxicarse, quería celebrar mi cumpleaños conmigo, porque se perdió muchos de ellos.
Ahenkli Sürü, dünya etrafındaki önemli otorite kişilerin beyinlerini çıkarıp değiştirmek asıl amacı olan çok uluslu bir şirket. Böylece dünyayı tam kolonizasyona hazırlayacaklar.
Harmony Shoal es una corporación multinacional cuyo verdadero propósito es extraer y reemplazar cerebros de figuras de autoridad en todo el mundo, y preparar a la Tierra para una colonización completa.
Aşikar olanı gösteriyorum dünyanın her başkentine kuruldunuz yani asıl planınız bütün dünya liderlerinin kafasını açıp kendinizi içine yerleştirmek.
Digo lo obvio, os habéis instalado en cada capital del mundo, así que es obvio que el "plan" es descomprimir la cabeza de cada líder mundial, poneros dentro.
Nasıl da özlüyorum. Müziği, cini, pırıltıları cini. - Sen öldün.
La música, la ginebra, el glamour... la ginebra.
Eğer haberler doğru ise Ivy Moxam 26 yaşında, hayatının kayıp 13 yılı ile yüzleşmek zorunda olan bir kadın olacak.
Si los informes son ciertos, entonces Ivy Moxam ahora sería... una mujer de 26 años, teniendo que enfrentarse a la pérdida de trece años de su vida.
Şimdi ise ona yazılan mektubu gördüğünde kılını bile kıpırdatmıyor.
Y ahora ni siquiera se asustó cuando él le escribió.
Harika bir siyah kadın, benim küçük kızım için akıl hocası, dünyanın bizim gibilere neler yaptığını... öğretebilecek biri... çamura batıp..
Una brillante mujer de color como mentora de mi pequeña, Alguien que le pudiera enseñar lo que el mundo le hace a personas como nosotros...
Yani bizim ortaya koyduklarımızın hepsi şantajla alınmış ama seninkiler pırıl pırıl çünkü sen Rahibe Teresa'sın öyle mi?
Entonces nuestras evidencias son todas producto de chantaje, ¿ pero las tuyas son totalmente legítimas, porque eres la Madre Teresa?
Nasıl bu kadar süre sekreterlik yapıp hiç belge taraması yapmadın?
¿ Cómo pudiste ser secretaria legal - tanto tiempo y nunca haber revisado documentos?
Bayan Danner, bir kaç yıl önce oğlunuz Clifford... -... cinayet ile suçlanıp hapse atıldı doğru mu?
Señora Danner, hace unos años, su hijo Clifford fue convicto por asesinato, y sentenciado a prisión,
Üç çocuk hepsi kayıp ve öldüğü sanılıyor.
Tres niños, todos desaparecidos y supuestamente muertos.
Ekibin konvoya saldırıp nükleer aleti çalma işinde başarılı olursa sen de tıpkı patronun Bay Solomon gibi koluna idam iğnesini yiyeceksin.
Es cómplice. Si su banda tiene éxito al intentar atacar ese convoy y robar el dispositivo nuclear va a tener una aguja en su brazo, al igual que su jefe, el Sr. Solomon.
Tutuklama emri L.A.P.D. sunucularından kayboldu.
La orden de detención desapareció desde el servidor LAPD.
Linda Edwards, üç yıl kadar önce Santa Monica Tıp Merkezinde ölmüş.
Linda Edwards murió hace tres años en la Universidad de Santa Mónica Medical Center.
O puştu yakalayıp hapse tıksanız nasıl olur?
¿ Qué tal si atrapa al pendejo y lo mete en la cárcel?
O da bir seri katıl olmayıp havalı bir kahraman olmam.
Que es, sólo soy un un heroico tipo duro, no un asesino en serie.