Mancha tradutor Espanhol
3,179 parallel translation
- Yerde leke kalmış.
- Te dejaste una mancha.
Ben bir mafya babasıyım, seni kurnaz.
Soy un líder, mancha.
Susuz bir votka ne üniformanın ne de onurunun üzerinde leke bırakır.
El vodka puro no mancha ni el honor, ni el uniforme.
Biliyorsunuz bir de banyo paspasındaki kan lekesi ve diğer bir yer.
¿ Sabe? Um, una mancha de sangre en la alfombrilla del baño y otra en el fregadero.
Şu ana kadar, amanda'ya ait, tek bir parmak izi, saç, ter kalıntısı, kan damlası veya DNA hücresi yok.
Aún no hay una huella digital, cabello, mancha, gota de sangre, o celda de ADN perteneciente a Amanda Knox.
Röntgende biraz bulanıklık var.
Hay una pequeña mancha en la radiografía.
Şunu hatırlamalısın ki ; ben olmasaydım sen, duvardaki bir başka mekanik lekesi olurdun. Yaptığın hiçbir şeyi unutmuyorum.
Deberías recordar eso, si no fuese por mi, sólo serías otra mancha de Mech en la pared
Mikroskobik bir kan damlası buldum.
Encontré una mancha microscopica de sangre.
Bu ikinci derece lekedir!
Es una mancha del tipo dos.
İplikteki maviliği gördün mü?
¿ Ves esa mancha azul en la fibra?
Karaltı, karaltı, karaltı.
Mancha, mancha, mancha.
Ne ( v ) rdeyse Texas'ın 2 katı büyüklükte, Büyük Pasifik Çöplüğü, ya da "Çöp Adası,"
Casi el doble del tamaño de Texas... la Gran Mancha de Basura del Pacífico, o "Isla de la Basura"
Biliyorum. Çok kötü bir iftira.
Lo sé, una mancha viciosa.
Evet, arkasında kan lekeli bir kazak bırakan arıyı görmek istiyorum.
Si, me gustaría ver la abeja. eso deja una mancha de sangre en el suéter atrás.
Elbette bunda hatalarımız var ama en azından kitabın bu çirkin bölümünü kendi içimizde kapatabileceğiz.
Es una mancha, sin dudas, pero al fin podremos ponerle fin a este horrendo capítulo en la historia de la CBI.
David'in ciğerinde koca bir kara leke vardı.
El hígado de David tenía una mancha grande, negra en él.
Hükümet güneş lekesi etkinliği ve güneş patlamalarının neden olduğu radyo yayını kesintileri için bir kez daha özür diliyor.
El Gobierno se ha disculpado de nuevo por las extensas interferencias de radio causadas por la actividad de la llamarada y la mancha solares.
Tessa'nın ceketindeki dokumalara bulaşan lekeyi inceledim.
Analicé la mancha que había en el tejido del abrigo de Tessa.
Evet, tıpkı rozetinin üstünde duran şu koca turşu artığı gibi.
Como esa mancha de pepinillos y condimmentos que tienes en la placa.
Röntgeninizde leke gördük ona yakından bakmamız lazım böylece babanın iyi olduğundan emin olacağız.
Hay una mancha en tus rayos X a la que le tenemos que echar un vistazo. para asegurarnos de que vuestro padre está bien.
Bir lekeyle doğdum.
Yo nací... con una mancha.
Bize, Roma'nın arındırılacağına, Borgia lekesinin temizlenileceğine dair bir işaret gönder.
Denos alguna señal de que Roma será purificada, la mancha de los Borgia será desterrada por siempre
Kumaşın üzerinde ki lekede buldum.
Ya sabes, saliva de pajaro. Lo encontré en la mancha de la tela.
Bir erkeğe ait yapışkana bulaşmış sağ başparmak izi.
un detalle parcial de una cadena del pulgar derecho de un hombre en una mancha de pegamento.
- Büyük mavi beneği gördün mü?
¿ Ves la gran mancha azul? Sí.
Şöyle geçin.
Una mancha para ti justo aquí.
Korkunç bir şaibeyi ortaya çıkarmışsın gibi konuşuyordu.
Estaba insinuando que habías descubierto alguna horrible mancha.
Bir yeri yıkamamışsın.
Oye, creo que te ha salido una mancha.
Eminim arka tarafta o lekeyi çıkartabileceğimiz bir şey vardır.
Seguro que tenemos algo aquí atrás que puede quitar esta mancha.
Orion Nebulası. Şu anda çıplak göz için gece gökyüzünde buğulu bir ışık parçasından başka bir şey değil, ama daha yakından bakarsanız daha fazla şeyin olup bittiğini görürsünüz.
Ahora no es más que una mancha borrosa en el cielo nocturno a simple vista, pero si miras más de cerca, verás que hay muchas más cosas.
Bu kötü sokaklarda kendisi kötü olmayan ne lekelenmiş ne de korkak olmayan bir adam yürümeli.
"Por estas perversas calles... debe caminar un hombre que no sea malvado, y que no tenga mancha ni miedo".
- Ne oldu sana? Picasso kitabım...
- La pintura mancha, Sarah.
Neyi görmem gerekiyor?
¿ Qué es esa mancha?
Görmeniz gereken şey şu efendim.
Esa mancha, Señor,
Benim adım fren izi, asfalt... lastik ve insan kanının, mucizevi birleşimiyim.
Mi nombre es patín Mark, la mancha de seguridad... Una mágica mezcla de asfalto, caucho y sangre humana.
Leke var.
Tiene una mancha.
Lekenin genişliği değildir öenmli olan... Derinliği, akışkanlığı ve derişimidir.
No es el tamaño de la salpicadura, es la profundidad y viscosidad de la mancha radial.
Şu minik nokta da, sizin bebeğiniz. Oh. Gördüğün en sevimli minik nokta değil mi bu?
Y esa pequeña mancha, es vuestro bebé. ¿ No es la manchita más adorable que habéis visto nunca?
Bulunduğu ofisi yüz kızartıcı şekilde lekeleyen bir adam.
Una mierdita. Un hombre cuya inmoralidad mancha la oficina que juró defender.
Schmidt isteyin!
¡ Mancha Schmidt!
Ormandaki bu koyu desenler yerin altından, soğuk hava geldiğine işaret ediyor.
Esta mancha oscura en el bosque... significa que está saliendo aire frío de debajo del terreno.
Eski Başbakan Poul Hartling bir leke bırakmıştı herhâlde Magnus'un da bir leke bırakmasının sakıncası olmaz.
Bueno, el ex PM Poul Hartling ha dejado una mancha allí... así que creo que Magnus puede dejar una pequeña mancha.
Sweatshirt'ünde bir tür leke oluşmuş.
Hay algún tipo de mancha en su sudadera.
Bir pislik. Bulunduğu ofisi yüz kızartıcı şekilde lekeleyen bir adam. İnsanlara hizmet etmek için yemin etmiş..,... ama bırak iyi şeyleri kötü şeylere bile yeteneği olmayan biri.
Una mierdita, una mancha un hombre cuya inmoralidad mancha la oficina que juró defender y que ni siquiera tiene aptitud para hacer bien las cosas malas.
2007'de WMAP uzay mekiği kozmik mikrodalga arka planındaki garip bir soğuk bölgenin varlığını doğruladı.
En 2.007, datos provistos por la sonda WMAP confirmaron la presencia de una extraña mancha fría en la Radiación de Fondo de Microondas.
Soğuk bir nokta olmasının tek nedeni, uzayın o bölgesinin tamamen, bütünüyle boş olmasıyla olabilir. Evrenin bu şekilde tuhaf davranmasının tek nedeni işin içinde başka bir gücün girmesiyle olabilir.
En el caso de la mancha fría, la única forma en que ésa parte del cielo pudiera estar completa y totalmente vacía, esa clase de extraño comportamiento del universo puede darse solamente si hay alguna otra fuerza en acción.
Laura bu soğuk noktanın yakınımızdaki diğer evrenin varlığını kanıtladığını düşünüyor. Devasa kütlesi evrenimizin sınırındaki maddeleri çekiyor olabilir.
Laura cree que la mancha fría es evidencia de otro universo justo al lado del nuestro, con su enorme masa atrayendo materia en el borde de nuestro mundo.
Başka bir evrenin varlığını öne süren radikal bir teori için soğuk nokta yeterli bir kanıt değil.
Pero para una teoría tan radical como la existencia de otro universo, la mancha fría sola no alcanza.
İşte bu yüzden soğuk bir nokta görüyoruz... İşte bu yüzden galaksileri, kozmos boyunca hareket ettiren bir kara akıntı var.
Por eso vemos la mancha fría y por eso hay un flujo oscuro de galaxias moviéndose a través del cosmos.
Tek leke değil yani.
No es una mancha.
Bu da dairedeki diğer kan lekesini açıklıyor.
Bien, eso explica la otra mancha de sangre en el apartamento.