Masada tradutor Espanhol
3,652 parallel translation
Eğer annesinin hakkını elinden almasaydım Goldie bizimle birlikte bu erkek palasında bu masada oturup İtalyan likörü içemeyecekti.
Si no le hubiera quitado el derecho a su madre, no estaría sentada con nosotros mientras bebemos amaretto alrededor de esta mesa en el pene-palacio.
Çünkü ben aksiyon adamıyım ve kıçını masada eskitecek biri değilim, yani?
¿ Por que soy un hombre de acción y no alguien que que se oxida detrás de un escritorio?
Çünkü kıçını masada eskitmeyen aksiyon adamısın, değil mi?
¿ Por que eres un hombre de acción que se oxidaría tras un escritorio?
Şimdi Latte yapıp, bardağı da masada bırakabilirim.
Así puedo llevar un café y dejar la taza en el pupitre. ¡ Ja!
Doğrusunu söylemek gerekirse 11 yıldır her Perşembe burada oğlumla öğle yemeğinde buluşuruz. Her ikimiz de şehirde olduğumuzda tabii. Tam da bu masada.
A decir verdad, tengo una cita permanente para almorzar con mi hijo... cada Jueves por los últimos 11 años... siempre y cuando ambos estemos en la ciudad, por supuesto... en esta misma mesa.
Şimdi, saygılarımla, efendim, masada bizi bekleyen 12 yaşında bir hastam var.
Ahora, con el respeto debido, señor, tengo a un niño de 12 años en la mesa.
Babam eve geldiğinde yemeğin masada olması.
Suponía, ya sabes, tener la cena lista cuando mi padre llegaba a casa.
Masada bir yer istiyordun.
Usted quería un puesto en la mesa.
O masada yemek yiyoruz biz.
¿ Por qué están todos ahí de pie? ¿ Qué demonios?
Aynı masada mı yemek yedik?
¿ Hemos estado en la misma cena?
Aynı masada oturunca biraz fazla abarttım.
Simplemente lo dejé llegar demasiado lejos al sentarnos en la misma mesa.
Sue, kontrol ve izin belgesi masada.
Sue, tu cheque y tu permiso están encima de la mesa.
Sadece masada oturuyordum ve zarfın ağzı yapıştırılmamıştı açıktı ve baktım.Ne kadar kazandığını gördüm benim gezi masrafım çok fazla.
Estaba sentada en el escritorio, y no habían lamido la parte del pegamento, así que estaba abierto, y lo abrí, y vi lo que ganas, y mi viaje cuesta demasiado dinero.
İsmimi, o masada annemin hayatım boyunca bana söylediğinden daha fazla defa söyledim.
He dicho mi nombre en esa mesa más veces que mi madre lo dijo en toda mi vida.
Kalem ararken masada bu makaleyi gördüm.
Buscaba un bolígrafo, y vi este artículo en el escritorio.
Anahtarlarını masada nasıl tıklattığını gördün.
Vio cómo golpeaba su llavero.
"Dedikoducu Kız kim?" sorusunun cevabı bu masada.
La respuesta a "¿ quién es Gossip Girl?" está en esta mesa.
Bakın, aynı masada oturuyoruz.
¡ Estamos en la misma mesa!
Yüzüğünü masada bırakmış.
Dejó su anillo de compromiso en la mesa.
Asla tanrılarla aynı masada oruramayacak.
Que nunca festeje con los Dioses.
Masada 1 milyon dolar var.
Un millón en la mesa.
Masada olduklarını görebiliyorum.
Está ahí sobre la mesa.
Bu teklif iki haftadır masada bekliyor.
La oferta lleva dos semanas sobre la mesa.
Eğer aynı masada yemek yiyebiliyorsak yiyelim, ne olacak?
Solo decía que ceno ahí, y que tú podrías cenar ahí, y si resulta que lo hacemos en la misma mesa, que así sea.
Hotch yuvarlak masada bizi bekliyor. Neden?
Hotch nos necesita en la mesa redonda.
Kartlar masada.
Las cartas sobre la mesa.
İçeri girip beni bu masada otururken görmeleri garip olmaz mı?
¿ Cuán incómodo sería que caminaran por aquí y me vieran sentada en esta mesa?
Adamın masajının tam ortasında masada yatıyor. Eli silahlı biri kapıdan dalıp ateş etmeye başlıyor.
El tipo está tumbado bocabajo, en mitad del masaje, el tirador irrumpe allí, empieza a disparar, se da la vuelta y se va.
Onun için kötü hissettim aslında. Küçük kartlarıyla öylece masada oturuyordu.
Lo siento por el chico sentado en su pequeña mesa de juego.
- Cidden yapacak işimiz var. Gelecek Yacht Kulübü basın toplantısında, masada olacağım.
Presidiré la mesa de honor... en la próxima fiesta del Yacht Club.
Simon, masada ne varsa ye ve sonra da teşekkür et.
Simon, come sobre la mesa y agradece la comida.
Niye bu masada içecek bir şey yok?
¿ Por qué no hay nada para beber?
O yüzük yardıma muhtaç halde öyle masada duruyor. Kendini çok yalnız hissediyordur.
Ese anillo solo sobre la mesa... parece algo solitario.
Dil balığının masada olmasına kızmadınız.
No se enojó cuando vio la conserva de pescado.
Su masada.Tyler...
Hicimos a Tyler en esta mesa.
Ben suçla sokaklarda savaşırım, arkasına saklanabileceğim sikik bir masada değil.
Peleo con el crimen en la calle, no desde un maldito escritorio donde esconderme.
Şu karşıki masada iki sarışının ortasında bir kızıl saçlı oturuyor.
En aquella mesa, hay dos rubias y una pelirroja en el medio.
Masada nasıl döndüğünü gördün mü?
¿ Lo viste girar sobre ese escritorio?
Masada oturmaktan sıkıldım, oğlum.
Anda, Bobby, estoy harto de ser un monito de escritorio, viejo.
Masada beni biramla birbaşıma bıraktı.
Me dejó con mi cerveza sentado en la mesa.
Masada 50 bin var.
¡ Hay 350.000 en la mesa!
Battle Guy, masada ne kadar var?
Combatiente, ¿ cuánto tenían en la mesa?
Masada yemek var.
Hay comida en la mesa.
Otur yerine ve masada görgüsüzlük etme.
Siéntate y cuida tus modales en la mesa.
Evet, Victor Tellegio ile aynı masada oturduk.
Sí, estuve con Víctor Tellegio.
Bildiğim tek şey, bizim buraya gelip bu masada onu beraberce bekleyeceğimizi onun hakkında konuşacağımızı...
Hay algo que sí sé. Ella nos reunió sabiendo que nos sentaríamos a esperarla, a hablar de ella...
Ne yani masada hindi var diye bu daha mı önemli olacak?
¿ Así que, ahora que hay un pavo sobre la mesa, se supone que debe de significar más?
Tamam, Parker, kartlar masada.
Parker, ponemos las cartas sobre la mesa.
Neden masada değilsiniz?
¿ Por qué no lo hace responder a las llamadas?
- Konuşmadan, aynı masada oturup yemek yemeye ne dersin? - Disneyland'e ne dersin?
¿ Qué tal Disneyland?
Oy kagitlari masada.
Las papeletas están en la mesa.