Mâni tradutor Espanhol
73 parallel translation
Bize mâni olmak istememiştir veya masum bir şakadır.
No quiso interrumpirnos... o es sólo una broma inocente.
Müsait olmayan kıyafetlerimin zahmetlerime mâni olacağını farkettim.
Sabía que mis holgadas ropas no eran adecuadas para los esfuerzos que me esperaban.
Fakat, bu defa Hawaii'deki tatilimize kimse mâni olamayacak, değil mi?
Ahora, nadie puede arruinar nuestras vacaciones en Hawai, ¿ verdad?
Çünkü sınırlarını zorluyorsun Onlara mâni oluyorsun
Porque tú haces tambalear sus fronteras, paras su tren.
Ellen James, dağılmaları için yalvaran bir mektup yazmış onlara. Başka kadınların da kendilerine zarar vermelerine mâni olmak istiyor.
Ellen James les ha suplicado que se dispersen... y que no haya más mutilaciones.
Ben de peşinden gideyim, aptalca bir şey yapmasına mâni olurum.
Mejor salgo para asegurarme de que Al no haga ninguna tontería.
Şimdi, bunlara mâni olan bir şey meydana geldi.
Ahora algo esta sucediendo que amenaza el acto.
- Al, buna mâni ol.
Al, no dejes que eso ocurra.
Al, ben onu tam yukarıya çıkaracaktım ve sen buna mâni oldun.
Al, estaba por llevarla al cuarto y tu interrumpiste.
İşçilerle birkaç dakikalığına konuşmamıza neden mâni olduğunuzu anlamıyorum.
No entiendo por qué no podemos hablarles unos minutos.
Bunu yaptıktan sonra korku sana mâni olamaz.
Lográndolo, tus ansias no te controlarán.
Bir şeyi unutuyorsunuz. Harris'in kaseti çoğaltmasına mâni olan ne?
Olvida una cosa. ¿ Qué le impide a Harris hacer copias de la cinta?
Git öyleyse, sana mâni olmam hatta evraklarını bile hazırlarım.
Me parece bien. No le detendré. Firmaré lo que quiera.
Hareket etmeme mâni oldu! Böylece, bir hayat boyu oturdum!
Pero me impidió movimientos aquello acabó con mi vida.
Yüzüne bakmaya doyamıyorum, buna mâni olamıyorum, bağışla beni! Eddie! Yüzümü bu kadar çabuk mu unuttun yoksa?
No se puede detener al tiempo, perdona Eddie, olvidaste de como era?
Büyük bir suçun incelenmesine mâni oldunuz.
Obstruyó la investigación de un crimen punible con pena de muerte.
İşine hiç mâni olmuyor mu?
¿ No se pone en tu camino?
- Babanla olan ilişkinin boyutu işini yapmana mâni oluyor.
Tu relación con tu padre altera tu potencial de desempeño.
Çok arkadaşım yok, tam oldu derken buna mâni oluyorsun.
No tengo muchas amistades, y cuando empiezo a tenerlas, las arruinas.
Kendi kozunu bul ve onun ilk atışı yapmasına mâni ol.
Consigue tu propia bomba atómica y evitarás que él lance la primera. Destrucción mutua asegurada.
Bu gitmeme mâni değil.
Pues, todavía iré.
Eğer açsaydım, belki de sana mâni olabilirdim.
Si hubiéramos hablado talvez hubiera impedido que tú... Oye, oye, oye, oye.
Dexter'ın geçen defa senin hakkında şikayette bulunmasına mâni oldum.
Ahora, ya detuve a Dexter para no que presentara una queja contra ti una vez.
"Bu denli büyük ve telafisi mümkün olmayan bir kaybı... "... tehdit olarak algılayan içgüdüler, zihnin idrakine mâni oluyordu. "
Instintos que perciben la amenaza de una pérdida tan enorme e irrevocable que la mente se rehúsa aceptar.
Sakince sonu bekleyenlere mâni olmamak lazım.
No obligaremos a secundar nuestro plan a ningún conciudadano.
Diğerlerinin çalışmalarına da mâni oluyor.
Impide que otros trabajen.
... ayrıca şu an Celia'yı öldürmeme de mâni oluyor.
Y me evita tener que matar a Celia en este momento.
Adımlarına dikkat et yoksa seni insanların bilgilenmesine mâni olmaktan şikayet ederim.
Cuidado con lo que hace, o lo denunciaré por obstruir la culturalización de las masas.
Wong'un güvenini kazanmalı, şirketine sızmalı ve menekşe cüce yıldızını yok etmesine mâni olmalısın.
Debes ganarte la confianza de Wong, infiltrarte en su organización y evitar que destruya el sistema enano violeta.
Özen, dikkat veya şans kazaya mâni olamaz.
aun con atención, vigilancia y cautela no se pueden evitar.
- Schopenhauer sana mâni mi oluyor?
¿ Schopenhauer está siendo un obstáculo?
Bunun çok kötü olduğunu biliyorum ama kendime mâni olamıyorum.
Se que apesta, pero no estoy bien.
İzin vermemek daha önce sana hiç mâni olmamıştı.
¿ Permiso? Eso nunca lo detuvo antes.
Buna mâni olamazsın.
No pueden detener esto.
Kendilerine mâni olamıyorlar.
No pueden evitarlo.
Bütün bunları yeniden yaşamak hoş olmasa da gerekli kontrol edemeğim bir sürecin kötü yan etkileri ve sürekli, yapmam gereken şeyleri yapmama mâni oluyor.
Revivir todo esto es sólo un mal necesario un desafortunado efecto secundario de un proceso que no puedo controlar y seguir por todo el maldito camino es lo que tengo que hacer.
Bize mâni olmayın da.
Solo déjenos trabajar.
Mâni olmam için iyi bir zaman mı?
¿ Es un buen momento para interrumpir?
Zaten mâni olduğuna göre bence onun için en iyi zaman şu an.
Dado que ya me ha me ha interrumpido, pienso que es el mejor momento para interrumpir.
Mâni oluyorlar.
No me dejan.
Beni dinle. Evliliğim, istediklerimi elde etmeme mâni oldu mu?
La última vez que comandé a tu ejército, tomamos Nápoles.
Talihsizliğin bu armağanın verilmesine mâni olmasını istemez.
Él no quisiera que la desgracia se interponga en su entrega.
Bu kız sadece mutluluğumuza mâni oluyor.
Lo único que hace es interponerse en nuestra felicidad.
Tutuşmak üzereyim, sen ise bana mâni oluyorsun!
Estoy ardiendo aquí y tu me estás frenando!
Kaçmasına mâni olun!
Esta escapando!
Ve henüz öğrenememiş olduğunu biliyorum, bil ki gerçek aşka mâni yoktur!
Y en caso de que no lo sepas todavía, no hay nada que pueda competir con el amor de dos jóvenes.
Bu bazı işler için bir kazanç olmalı. ama galiba bir polis olarak benim için bir mâni.
Tiene que ser una ventaja en algunos trabajos, pero creo que puede ser una desventaja... para un policía.
Sana mâni olmayayım.
No dejes que te detenga.
Asıl problem, senin gibi heriflerin işimizi yapmamıza mâni olmalarıdır.
El problema es que gente como tu no nos deja hacer nuestro puto trabajo.
Yürümene mâni olmadı ama!
Pero no te impidió andar
- İşime mâni olursan daha uzun sürer.
Demorará más si sigue interrumpiendo.