Mısin tradutor Espanhol
38,547 parallel translation
- Jack, sanırım hiç sütümüz kalmadı.
- Jack, creo que nos hemos quedado sin leche.
Sağ ol hayatım ama ev hanımı olarak desteğin olmasa başarılı olmam imkânsızdı.
Gracias, cielo, pero nada de mi exitoso mundo habría sido posible sin tu apoyo como ama de casa.
Karşılıksız bırakamazdım.
No podía quedar sin consecuencias.
Üzerinde çalıyordumi fakat geri dönüşü olmayan bir adrese çarptım.
He estado trabajando en ello pero sin una dirección remitente me doy contra la pared.
Bir sabah da o beni aptalca onaylamadan hazırlanamaz mıyım?
¿ No puedo simplemente alistarme en la mañana sin que me de sus tontos pulgares hacia arriba? "Oye".
Üç kere tıklatmadan kapıyı açmayışımın sebebi de budur.
Lo sé. Es por eso que nunca abro la puerta sin golpear tres veces.
8 aydır konuşmadım onunla.
Llevo ocho meses sin hablar con él.
Yani, o kadın beni çok gerdi, durduk yere sebepsiz bir şekilde İngiliz aksanı yapmaya başladım!
Quiero decir que esa mujer me pone de los nervios, ¡ empecé a poner acento inglés sin que viniera a cuento!
Bilmeni isterim ki... Baban seni o tişörtü giymeden de prenses olarak görüyor, tamam mı?
Quiero que sepas.... que tu padre ya te ve así sin la camiseta.
Alıp kaçabilirim ya da gelen adama "Merhaba, adım Dr. Bailey."
Podría correr y cogerlo sin más. O podría... caminar hacia el tío y decir : " Hola, soy la doctora Bailey.
Senin bilmemene dayanamadım.
No podía saberlo sin que tú lo supieras.
Ve bu olmazsa, ne yaparım bilemiyorum.
Y sin eso, no sé lo que pasa.
Benim yardımım olmadan oğlunu öldüren kadını öldürmenin yolunu bile bulamadın o yüzden bununla ilgili endişelenecek değilim.
Si aún no has encontrado la forma de matar a quien asesinó a tu hijo... sin tener mi ayuda, no me preocupa en absoluto.
Orada öylece oturuyorum, 80 dolara mal olan saten nevresim takımı sınırsız minibar kullanımı, gösterişli yulaf ezmesi sabunuyla, ve sabahlıkla odada tek yaptığım şey, o odanın ne kadar sessiz bir ortam olduğunu düşünmekten başka bir şey değil.
Me siento allí. Tengo sábanas de 800 hilos. Tengo todo el minibar sin restricciones.
Sanjay, kutularımız bitiyor.
Sanjay, nos estamos quedando sin latas.
Bize düz yol lazım tepecikler, tümsekler ve çukurlar değil.
Necesitamos carreteras suaves, sin colinas, sin baches ni hoyos.
Plaketi kimsenin haberi olmadan çalayım diyordum ama, sonra düşündüm ki bunu size izletmek daha büyük bir eğlence olur diye düşündüm.
Iba a hacerme con la placa sin que nadie se enterase, pero luego pensé... que era mucho más divertido hacer que lo vierais.
Her ne kadar, ortağımı kaybetmek gibi ufak bir sıkıntım olsa da.
Sin embargo, está el pequeño problema de haber perdido a mi compañera.
Sanki oraya koymuşum gibi söyledim, koymadım ama.
Como si fuera a dejarla en una caja sin supervisión.
Şimdi benim masamdan, kesintisiz bir görüşe sahibim ve bu biraz canımı sıkıyor.
Ahora, desde mi escritorio, lo habría hecho una vista sin obstáculos, y ese tipo de me molesta,
Binlerce metreden paraşütsüz atlamak... -... sağlık için kötüdür. - Ben onu yakalarım.
La caída de miles de pies sin paracaídas, es malo para tu salud, Voy a atraparlo,
Saymamla birlikte, Cabe'e mükemmel bir uçaktan atlamasını söyleyeceğim sonra da arkadaşımı paraşütsüz olarak atmosfere fırlatacağım.
Bien, en mi recuento, Voy a decirle a Cabe saltar de una perfectamente buena avión y luego expulsar mi amigo en la atmósfera sin paracaídas,
Walter. Biziz, ama hala bir B planımız yok.
Es la banda, pero no tenemos un plan "B", sin embargo,
Sensiz ne yapardım?
¿ Qué haría yo sin ti?
Rebecca, ben yaşlıyım bu operasyonun felç yada kanama olmadan geçmeyeceğini bilecek kadar tecrübem var.
Y las posibilidades de que hurguen en mí sin causar un ataque al corazón o un desangramiento están muy cerca del cero en las matemáticas que conozco.
İlacını ve turşusuz tavuk dönerini aldım.
Cogí tu medicina y un sandwich de Sub, sin pepinillos.
Kahve tükendi, bu yüzden bize çay yaptım.
Me quedé sin café, así que preparé té para los dos.
Bununla birlikte, bu dört adamın ismine ihtiyacım var.
Sin embargo, sí necesito los nombres de esos cuatro hombres.
Zamanımız daralıyor.
Y nos estamos quedando sin tiempo.
Uluslararası bir olay çıkarmadan gidip Winter'ı alalım.
Vamos a nuestra habitación y cojamos a Winter, ¿ vale? Sin causar un conflicto internacional.
Ve şuan hayatım yanıtlanmamış sorularla dolu.
Y ahora mi vida está... llena de estas preguntas sin respuesta.
Bira bittiği için daha iyi bir şeye geçmek zorunda kaldım.
Tuve que cambiar a las cosas buenas porque te has quedado sin cerveza.
Maaşımı ödeyemeyen birkaç çevreci şirkette çalışıyorum
Un puñado de organizaciones sin ánimo de lucro que no se pueden permitir pagarme.
Bir toplulukta 30 dakika su içmeden duramaz mıyız?
¿ Qué ha pasado en nuestra sociedad que no podemos estar treinta minutos sin agua?
Tamamen alakasız ama ikinci el mağazası nerede bilen var mı?
sin ninguna relación... ¿ alguien sabe dónde está la tienda de caridad?
Bu şeyi yardımın olmadan yapacağım.
Voy a hacer esto sin tu ayuda.
Biliyor musun, sanırım hala bunu onsuz yapabilirim.
, creo que aún puedo sacar esto adelante sin ella.
Bütün bunları sensiz yapamazdım.
No podría haber hecho esto sin ti.
neden umutsuz yaşayayım ki?
¿ por qué continuar sin esperanza?
Eğer bu sorunsuz giderse hiçbirimiz karışmadık tamam mı?
Si esto pasa sin ningún problema, ninguno de nosotros estará involucrado, ¿ vale?
Yapamayacağım.
No puedo quedarme sin hacer nada.
Siz olmasanız ben ne yapardım bilmiyorum.
- No sé qué haría sin ustedes.
Yardımımız olmadan Rusya'dan çıkamaz.
Sin nuestra ayuda, nunca saldrá de Rusia.
Yalnız çalıştım, yine olsa yine yaparım. Bundan hiç şüphem yok.
Actué solo y volvería a hacerlo sin dudarlo.
MacLeish, tek başına düşmana karşılık verdi. Milisleri püskürttü ve tıbbi yardım vaktinde gelebildi.
El capitán MacLeish combatió sin ayuda el fuego enemigo, hizo retroceder a los insurgentes... logró que los médicos llegaran a tiempo.
"Bu sorumluluğu hiçbir tereddüdüm ya da çekincem olmaksızın, hür irademle üstleniyorum." Makamımın gerekliliklerini bağlılıkla yerine getireceğime - yemin ederim.
" y que acepto esta obligación libremente, sin reservas mentales o propósito de evasión, y que voy a cumplir mi deber de buena manera y fielmente con el cargo que voy a desempeñar.
Aline iznimi almadan odama girdi ve eşyalarımı karıştırdı.
Aline entró a mi habitación y revisó mis cosas sin mi permiso.
Buna rağmen kaşıntım yayıldı.
Mi sarpullido, sin embargo, se ha extendido.
Öylece beklemekten sıkıldım.
Estoy cansada de esperar sin hacer nada.
Yani herkesi görür görmez tanıyacağım öyleyse şu Patern Günü törenine gidebiliriz ; hem de hiç...
Así que conoceré a todos apenas los vea así podremos meternos en esta ceremonia de "día del patrono" sin ninguna...
- Cabe, boruyu gölün ortasına getirmek için bir bot bulmak lazım... motoru olmayacak.
Bien, Cabe tienes que encontrar un barco para acarrearlo hasta el centro del lago... sin motores.