English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ N ] / Nak

Nak tradutor Espanhol

3,931 parallel translation
- Sığınak korunuyor olmalı!
- ¡ El Santuario debe estar vigilado!
Seni uyarıyorum, beni kendi mekanım olan Sığınak'tan alıkoyabilecek kişiye karşı bir merhamet olmayacaktır!
¡ Te lo advierto, no habrá piedad para alguien tan tonto como para secuestrarme en mi propio lugar de Santuario!
Belli değil, tabi kendine sığınak bulmadıysa.
Lo dudo, a menos que haya encontrado refugio.
Yas tutman dondurma yemen bir tapınak kurman gerek.
Usted tiene que llorar, y usted tiene que comer helado, y usted tiene que construir un santuario.
Barınak arayın!
Busque refugio!
Bu Lourdes'taki tapınak. Nerede görsem tanırım. Ama bak.
Es el santuario de Lourdes, es inconfundible.
Hayır, burası barın içindeki bir sığınak. Tamamen güvenli.
No, esto es un refugio antibomba hecho en un bar, y es totalmente seguro.
Hayır.O şey de imiş, uh,... ne diyorlardı. tapınak da.
No. Él estaba en... ¿ Cómo lo llama?
Ve sular yükseldiğinde diğer canlılar sığınak bulmak için yüzerler. Karışık kökler etrafındaki sular yalnızca balık türlerine ev sahipliği yapmakla kalmaz.
Muchas formas diferentes de vida fueron traídas aquí por el viento del continente Sudamericano - semillas, polen, virus, bacterias, algas e insectos.
"Barınak" kelimesini yanlış yazmışlar.
Han escrito mal perrera.
Tanrıyı ikna etmek için tapınak ve türbelere gidiyorlar.
"Que van a los templos y santuarios para engatusar al Señor."
Müfettiş, ben sizin için tapınak yaptırdım.
Oh, Inspector. Te voy a construir un santuario.
Hepinizin bildiği gibi, iş benim için bir sığınak.
Bueno, como todos ya saben, el trabajo ha sido un refugio.
Oraya bir sığınak kurdu.
Construyó allí un búnker.
McClenahan New Jersey'deki bir sığınak evde olabilir..
McClenahan podría estar en un búnker en Nueva Jersey.
Jackar Bowmani isimli bir tapınak çalışanını arıyoruz.
Estamos buscando a uno de los trabajadores del Templo, Jackar Bowmani.
Gerçekler ve kanıtlarla ilgileniyoruz. Kanıtlar da padawan Tano'nun tapınak saldırısından ve Cumhuriyet subaylarının öldürülmesinden suçlu olduğuna işaret ediyor.
Nosotros tratamos estrictamente con hechos y pruebas, y las pruebas apuntan a que la Padawan Tano es culpable del ataque al templo y del asesinato de soldados de la República.
Öyle olsa bile onun gerçekten tapınak saldırısının arkasındaki beyin olduğunu gösteren delil var.
Y sin embargo las pruebas de hecho indican que es el cerebro tras el atentado contra el Templo.
Savaş patlak verdiğinde kocam ve ben yaralılara barınak sağlıyorduk.
Cuando la guerra estalló, mi marido y yo dimos refugio a los heridos.
Eğer o gün gerçekten gelse, Bana olayları çözmem için yardım ettiğinde Kutsal tapınak inşa edeceğim. - Ve seninle tütsü yakacağım.
Cuando llegue el día en que me ayudes a resolver casos te haré un altar y quemaré incienso.
Avcılar bunu bir barınak gibi kullanıyor.
Los tramperos y cazadores los utilizan como refugio en el desierto.
Burada, Lewa Vahşi Hayat Koruma'da yapmaya çalıştığımız... hayvanı kurtarmak... üreyip özgürce yaşayabileceği... emniyetli ve güvenli bir barınak sağlamak.
Y eso es lo que intentamos hacer en Lewa Wildlife Conservancy. Dr. Matthew Mutinda Salvar al animal, proporcionar un santuario seguro donde el animal pueda reproducirse y vivir libremente.
Çoğu zaman durdurulmaya ve üzerini aratmaya karşı çıkıyordu, ve kilisesini çetelere sığınak olarak kullanıyordu, bu yüzden gözyaşı dökmediğim için lütfen affedin beni.
Era grande-tiempo contra parar y registrar, y usó su iglesia como un santuario por pandilleros, por lo que, por favor, perdóname por no derramar una lágrima.
Gördüğünüz gibi Barınak'ın kayıtlarına göre fahişelerin birçok sosyal sorunu ve akıl hastalıkları var.
Las prostitutas padecen significativos problemas sociales y psicológicos.
Ayrıca Barınak'a sığınan fahişelerin sayısının her yıl hızla arttığını da görüyoruz.
Y como hemos visto... cada año crece el número de prostitutas buscando refugio...
Barınak'ın rakamları tamamen abartılı.
- Son horriblemente exageradas.
Barınak neden yalan söylesin ki?
¿ Por qué mentiría Albergue?
Barınak rakamları her yıl üst üste ekliyor yani kayıtlı kadınlar her yıl yeniden sayılıyorlar.
Cada año Albergue hace un re-conteo de mujeres que ya están en su sistema.
Birgitte Nyborg şimdi de Vesterbro'daki Barınak'la uğraşıyor.
- Ahora Nyborg apunta hacia Albergue.
Barınak mı? Sokak fahişelerini koruyan o iyi insanlar mı?
- ¿ La gente que hospeda prostitutas?
Barınak personeli yetersiz, talihsiz bir hata olmuş.
Albergue tiene insuficiente equipo y dinero. Algo debe haber salido mal.
ve dünya tek Tapınak
Tierra era un santuario sagrado.
Gerçekten de insanlığın ana gezegen yok, Ama bize barınak verdi
Puede que hayas alejado a la humanidad pero nos diste un refugio.
Kızıl ölüm kendisinden korkanları öldürüyor. Güvenli bir sığınak arayanları öldürüyor. Neresi oluyor yani?
La muerte roja mató a aquellos que le temían, los que buscaron refugio y seguridad entonces, ¿ dónde?
Sana kıyafet, barınak ve sevgimi verdim.
Te di ropa, refugio, amor.
Kendimce bu tiyatroya daha çok bir tapınak cami, kilise gözüyle bakıyorum.
Veo al teatro como un templo o una mezquita o una iglesia.
Bütün o gözler, bana acınak biriymişim gibi bakacak.
Todos esos ojos, mirándome como si fuera patético.
Nakış olsun, toka yapımı olsun el kuklaları olsun....... bir sürü güzel hatırası var.
Ella tiene lindos recuerdos de decorar con brillos, hacer broches de listón, y hacer muñecos de fieltro, en ese espacio que cuidó.
Yarana işlediğim nakışa çok güvenme ve kendini fazla yorma.
Y pese a que lleva mi mejor bordado inglés, no haga grandes esfuerzos.
Eğer bu konuda uyarılar aldıysanız, evlerinizi boşaltmanız söylendiyse uyarılara kulak verin ve sığınak aramaya başlayın.
Si ven avisos clasificados publicados. Si se les dice que evacuen. Escuche esas advertencias y asegúrese de buscar refugio.
O tapınak Erişenler'in veritabanında bile yoktu.
¿ Cómo supiste como curarnos? Ese templo ni siquiera estaba en la base de datos de El Alcance.
Yiyecek, su, sığınak, uygun kıyafetler...
Comida, agua, refugio, ropa apropiada...
Yani, sığınak sonuçta bir tür hayatta kalma bölgesi.
El objetivo del búnker es sobrevivir.
Sığınak gömülmüş ve en güçlü malzemelere ihtiyaçları var.
Bueno, el búnker es subterráneo así que necesitaban algo fuerte.
Bu sığınak topraklarla kaplı.
- No, no. Mira, el búnker... estaba... estaba enterrado.
Burası bir anlamda içinde azizler olmamasına rağmen var olan bir tapınak gibi. Çünkü bu, Edwin Hubble'ın, iddia ederim ki gelmiş geçmiş herkesten daha fazla ufkumuzu genişletmek için kullandığı teleskop.
Esto es lo más cercano que existe a una tierra sagrada para un sujeto que no tiene santos, porque ese telescopio es el que Edwin Hubble utilizó para ampliar nuestros horizontes, y me atrevería a decir más que nadie antes ni después.
Bedenim bir tapınak ve sen tapınağımı vampir aşığı yarağınla kirlettin.
Mi cuerpo es un maldito templo y tú lo has contaminado con tu verga amante de vampiro.
- Tapınak, banka ya da öyle bir şey işte.
- Es un templo, un banco o algo así.
Yakında burayı yollar, trenler veya fabrikalar için yıkacaklar ama bu tuğlalar enkaz olana kar, sığınak veya arkadaşlığa ihtiyacı olanlar ikisini de burada bulabilecekler.
Pronto van a demoler esto para caminos o trenes o fábricas pero hasta que estos ladrillos sean escombros, cualquiera que venga necesitado de refugio o amistad puede encontrar ambos.
Hadi gidip bir sığınak bulalım.
Busquemos algo de cobertura.
- Saklanılabilecek bir sığınak alanı arıyoruz.
- Buscamos una zona

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]