Namın tradutor Espanhol
881 parallel translation
- Kanun namına kapıyı açın!
- ¡ Abra en nombre de la ley!
- Kırın, kırın şunu! - Kanun namına kapıyı açın!
¡ Tírenla abajo!
Kanuna namına kapıyı açın!
En nombre de la ley, ¡ abran!
Herkes namınızı biliyor zaten...
Bueno, todo el mundo conoce su reputación,
Namınıza olan hürmetim, oteliniz kadar büyüktür.
Mi reputación es tan buena como la de su hotel.
Annenin namına bir leke gelirse Lucy'i o anda bırakacağını biliyordum.
Renunciarías a Lucy en un minuto si se cuestionará la reputación de tu mamá.
Başkalarını üstün görüp onlara güvenmen kendi namına güzel.
Bien puedes mirar hacia arriba y confiar en alguien.
Ancak her birinin üzerinde, en kötü durumda olanın bile,... kardeşleri Almanya'da ölen sedye üzerindeki sürgünlerin bile... Tüm Fransa namına, gülen bir yüz vardı.
Pero sobre cada uno de ellos, incluso el peor, sobre la camilla de un deportado cuyos hermanos murieron en Alemania, una cara les sonrió en nombre de toda Francia.
- Namını duymuştum.
- He oído hablar de ti.
Tucker'ın namına Ficco ile bir araya gelmekten korkar.
Porque no sea atrevería a reunirse con Ficco, por Tucker.
- Namın yayılmış.
Y tiene buena reputación.
Namını biliyorsun.
Ya lo conoces.
Bu yük namına layık her isyancıdan 50,000 altın florin getirir.
Los verdaderos rebeldes pagarán 50.000 florines de oro por el cargamento.
Kendi hayatın ve onun ruhunun selameti namına bunu yapma. Sakın ha! Kendine hakim ol evladım.
No.. por su bien, y su alma.. no lo haga.
Yaptığım tahkikata nazaran üç ay evvel El Hac Abdüllatif Gani namına satın alınan bu konaklara hiç giren çıkan olmamış.
Mis investigaciones indican que nadie ha entrado en esas habitaciones, todavía
Namını koruman için kazanmak zorundasın.
Debes ganar en defensa de tu nombre.
Kanun namına açın.
- ¡ Abra en nombre de la ley!
Bir namınız olduğuna eminim Bayan Moorehead.
Estoy segura de que la tiene, señorita Moorhead.
Yoksa birisi namını kaybedecek.
Si no, uno de los dos perderá su reputación.
Namını biliyorsun değil mi, Asa.
Usted conoce la fama de ese hombre, Asa.
Namın kusursuz.
Tu reputación es impecable.
Kanun namına açın!
- ¿ Qué pasa? - ¡ Abran! ¡ Abran!
Ocaktaki arkadaşlarımın namına ve dostluğumuzun hatırına Bay Kaji'yi içki içme düellosuna davet ediyorum. İşte bu!
En nombre de los hombres que trabajan en la mina... y en señal de amistad, desafío al señor Kaji a un amistoso concurso de bebedores.
Daha önce tanışma fırsatımız olmadı, ama bay Von Basıl'in namını duymuştum.
Nunca nos han presentado pero el nombre de von Basil le precede.
- Namınıza olaya müdahil oldum.
- Intervine en su favor.
Dün gece, Lida'nın namına da müdahil oldum.
También intervine en favor de Lida ayer por la noche.
Ancak Von Klaus ailesinin namını sürdürmek gibi bir vazifem var.
Pero tengo un deber para continuar el nombre de familia Von Klaus.
Avın namına gölge düşürecektim.
Arruinará la reputación del club.
Eğer saygı değer bir gangster kör bir adamın kendisini korkutmasına izin veriyorsa, bu kesinlikle onun namına zarar verir.
Si un respetado yakuza se deja intimidar por un lastimoso ciego, podría dañar seriamente a su reputación.
Kanun namına kapıyı açın!
¡ Abra en nombre de la ley!
Kanun namına, açın!
¡ En nombre de la Ley, abra!
- Tetsu, Kurata'nın namına mı geldin?
- ¿ Has venido de parte de Kurata?
Baylar, Bu akşam burada adını duymuş olduğunuz Le Chiffre'in namına,... bu eşsiz sanat hazinelerini satmak için bulunuyorum.
Estoy aquí esta noche en representación de Le Chiffre, de quién ya habrán oído, para subastar esta extraordinaria colección de piezas de arte.
Tanıkların söylediklerine göre, ben Yargıç Cutchell kanun namına açıklıyorum ki... Hart Parkins provoke edilmemiş bir saldırısı sonucunda öldürülmüştür. Bu sırada Bay Frank Talby nefsi müdafaa hakkını kullanmıştır.
Después de escuchar a los testigos, yo el juez Cutchell, declaro en nombre de la ley, que Hart Perkins murió en el curso de un acto de agresión durante el cual Frank Talby actuó en legítima defensa.
Daha sonra Fransız İhtilali'nin "Gürleyici sesi" olarak nam salacak mücadeleci avukat Danton kralların yönetiminden bıkmıştır. Not : Fransa'nın Abraham Lincoln'ü.
Dantón, un abogado luchador, molesto con el gobierno de los reyes, y después famoso como "El Fulminador picado de viruelas" de la Revolución Francesa.
Sen Crochard'sın, nam-ı diğer Tulip.
Usted es Crochard, alias El Tulipán.
Ben namıslı bir kızım, öyleyim. Meşrebi geniş tavırlarını kapmıyacam.
Oye, soy una chica "honrá" y no pienso ser ninguna libertina.
Namımızı, 33 yıldır saygın bir şekilde koruduk. Ve bunu, bir gecede hibe etmeyi istemiyoruz.
Hemos gozado de buena reputación durante 33 años... y no queremos perderla en una noche.
Buraya gel, sana'yam-yam'ın ne olduğunu göstereceğim.
Ven, te voy a mostrar lo que es ñam-ñam.
Acaba... Beni bir kez daha'yam'lar mısın?
¿ Me podría... ñam una vez más?
Karşınızda Jericho, namıdiğer Trompet, namıdiğer Uyku Perisi namıdiğer Tatlı Düşler, çünkü kabuslara deva bulur.
Aquí Jericó, llamado la Trompeta, llamado Vendedor de Arena, llamado Buen Sueño porque cura los malos sueños.
Öyle görünüyor ki epey nam salmışsın.
Parece que tienes una reputación.
OPS, NAM, PCA.
O.P.S., N.A.M., P.C.A.
Tarih seni hatırlayacak ama Tanrı'nın Cezası namıyla.
La historia te recordará, pero como el Azote de Dios.
Havaalanınamıi bıraktın?
Que la has dejado en el aeropuerto?
Elimdeki bütün parayı kullandım. Yargıç ve jüri satın alınamıyor.
He gastado cada dólar que tenía.
Nam-ı diğer kendi kendine küçülen adamın kardeşinden öğrendiğimize göre vefatına evlerinde bulunan ehli bir kedi sebep olmuş.
Su hermano ha informado de la muerte del Hombre Menguante. Carey murió debido al ataque de un gato doméstico, la ex mascota en la casa de Carey.
Tavernier çok içiyordu ve hırçın biriydi. Kavgacı kişiliğiyle nam salmıştı.
Tavernier era bebedor, intempestivo, y se decía que tenía mucha fuerza.
Bu adamın namı kim olduğunu göstermez mi.
Bueno, en este caso, la fama es el hombre.
Onun namı, bütün Batı Yakası'nı aşıyor.
Su reputación es más grande que todo el West Side.
Çocuklar satın alınamıyor.
Los hijos no se pagan.