Nostalgia tradutor Espanhol
696 parallel translation
Halen tadı yerindeyken ye. Ve her udon yediğinde bu anı anımsayıp ıstırap çek.
Espero que los disfrutes... y sientas nostalgia cuando comas otro plato de udon.
Zavallı şey meseleyi çok ciddiye aldı ve bütün bu yıllar boyunca çocuğuyla birlikte güçlü bir özlem ve hassasiyetle seni bekliyor...'
La criatura se lo tomó en serio, y te esperó todos estos años con su hija, llena de nostalgia, por tí...
Sıla hasretine tutuldu.
Le dio nostalgia.
Vatan hasretinin acısını.
El dolor de la nostalgia.
Bir insan hiç görmediği yerlere de özlem duyabilir.
Se puede sentir nostalgia por lugares que uno nunca vio.
Tesadüfe bakın, sıla hasretine karşı en iyi ilaç bende.
Tengo la mejor receta para la Sra. Nostalgia.
- Tüm işleri halletmek için mi?
- Para entonces sentiré nostalgia.
Biraz sıla hasreti çekiyor olabilir misin?
¿ Tal vez tienes un poco de nostalgia?
Kendilerini samimi bir şekilde ifade eden insanlar.
Había gente, habían personas mayores quienes se expresaban con nostalgia.
Çocukluğumun anıları ben nostaljiye boğuyor.
Recuerdos de la infancia que me llenan de nostalgia.
Beş yıldır sıla hasreti çekiyorlardı.
Tenían cinco años de nostalgia.
- Evimi özledim galiba.
- Sentía nostalgia.
Kardeşi, geçmişin o şaşalı günlerini asla unutmayabilir ama kız kardeşi nostalji tutkunu değil.
Su hermano nunca pudo olvidar el esplendor del pasado, pero su hermana no siente nostalgia por él.
Hepimizde yurt özlemi var, ama kişisel duygular önemli değildir.
Todos tenemos nostalgia pero los sentimientos no importan.
Dürüst bir kadının, saygınlığı şaibeli bir kadınla arkadaşIık etmesi bir tür erdem yoksunluğudur.
Sé que no es el tipo de compañía que frecuentarías, pero son ellas, las de dudosa reputación, las que se rodean de damas honestas. Por una especie de... nostalgia de la virtud.
Bu çok hassas bir şeydir. Ve erdem yoksunluğundadırlar.
Lo que digo es muy profundo, tienen nostalgia de la virtud.
Nostalji ha?
Nostalgia, eh?
Bu bir çeşit memleket özlemi, sanırım.
Debe ser la nostalgia.
Bir daha evime ve aileme geri dönemeyeceğimi biliyordum. Şimdiyse, ne pişman ne de üzgünüm.
Sabía que iba a dejar para siempre mi casa y mi gente,... pero no sentía nostalgia ni remordimiento.
Kibar ve dalgın bir şekilde
Con nostalgia y amabilidad
Mutsuzluğumun sebebi, ev özlemi değil, Bayan Anna.
No es la nostalgia lo que me entristece, Sra. Anna.
Seni, hasret çekmekten erimiş solmuş göreceğimi sanıyordum.
Esperaba encontrarte consumida por la nostalgia.
Bak şuna! "Sizlere ve dağlarımıza özlemim gün be gün artıyor. Burada istediğim her şey hem var, hem de yok."
- " ¡ Pensé en papá... mi nostalgia aumenta a cada día que pasa!
Acı, özlem, trajedi.
Tristeza, nostalgia, pesimismo.
Hiç sıla özlemi çekmedin mi?
Pero, ¿ no se siente un poco de nostalgia de estar tan lejos?
Boşverin!
¡ Pero qué nostalgia!
Franz Joseph'i tekrar görmek onu rahatsız etmedi mi?
- ¿ Ella aún tiene alguna... nostalgia por Franz Joseph? Sí, sin duda.
Nebraska nostaljisi.
Nostalgia en Nebraska.
Elbette, özlem duyuluyor, ama burada, herşey Dünya'dan izolasyonu hafifletmek için.
Por supuesto, se siente nostalgia, pero se hace lo posible para aliviar el aislamiento de la Tierra.
Onları, çocukluk anlarımızın yemyeşil cenneti olarak hatırlıyorum.
Tengo nostalgia : "El paraíso verde de los amores infantiles".
Karını görünce ev hasreti çekmeyesin sonra.
No permitas que tu mujer te haga sentir nostalgia.
Pazar günü Perugia plakalı bir araba gördüm. Birden evimi öyle özledim ki ağlamaya başladım.
El domingo vi un coche con matrícula de Peruccia y me entró una nostalgia que casi me echo a llorar.
Neşelen ve iyi bir kız ol.
No sientas nostalgia y compórtate bien.
Nostaljiye çok duyarsızsınız Onbaşı Dudu?
¿ Es insensible a la nostalgia, sargento Dudú?
Nostalji işte, eskiye bir düşkünlük galiba.
Nostalgia, ¿ sabe? - un defecto de los viejos, creo. ¿ Quiere mirar?
Ve ne zaman evini özlersen, sanki yalnızca bir günlüğüne gelmişsin gibi yaparız.
Y si sientes nostalgia de tu hogar, vamos a pretender que sólo estuvimos un día ausentes.
Uzak olduğum tüm zaman boyunca... o gecelerin anısı, ya da aslında özellikle sadece birinin anısı... günlerimi, nostalji ve tutkuyla doldurdu.
Durante todo el tiempo que había estado lejos, el recuerdo de aquellas noches, o mejor de una de ellas, había poblado mis horas de añoranza y nostalgia.
Evliliği özlemiyorum.
No siento nostalgia del matrimonio.
Hiç evlenmediysen nasıl özlemekten bahsedebilirsin?
¿ Nostalgia? No has estado casada.
Anımsamalarınız nostaljiye batmış, sizin zararsız ve temelde duygusal çağrışımlarınız... bir suç ortaklığının ifadeleri.
Sus pequeños recuerdos, bañados en nostalgia, sus evocaciones inofensivas, en el fondo emotivas, son las reacciones de un cómplice...
Evden uzak olduğun içine canın sıkılıyor mu?
¿ Sientes nostalgia?
Şimdiye özlem duymama neden olan bir yangın.
Una fiebre que me hace sentir nostalgia por el presente.
Şok edici hatıralar olmayacaktır, sadece nostaljik duygular olacaktır.
No habrá recuerdos espantosos, sólo sentirán un poco de nostalgia.
Bir çeşit memleket özlemi vardı içimde özellikle bir sokağı özlüyordum aklımdan çıkmayan o sokak.
Tenía algo de nostalgia, sobre todo por una calle, una calle por la que pasaba a menudo.
Dün sormuştun buraya gelme sebebimi, neyi özlediğimi.
Ayer me preguntaste por qué sentía nostalgia de mi país.
Fakat dünün nostaljik maceraları günümüzün maceralarına geçişte bizlere yardımcı oluyor.
Pero la nostalgia de la aventura de ayer es un medio cómodo de escapar a la aventura de hoy.
Diyelim ki özledim.
Digamos que siento nostalgia.
Sadece sıla hasreti!
Sólo siento nostalgia.
Özlem, arayış, istek, beklemek, arzulamak, yanıp tutuşan umut, sevinç ve de gurur gözyaşları...
Toda la nostalgia, búsqueda, ambición, espera y deseo, la esperanza ardiente, la alegría y las lágrimas vanas...
Böyle bir yere romantik nostalji duymanızı anlayamıyorum.
No entiendo su nostalgia al idealizar un sitio así.
- Evini mi?
- ¿ Nostalgia?