Nüfuz tradutor Espanhol
418 parallel translation
Yatağına döndüğünde kışın o soğuk havası odaya tamamen nüfuz etmişti.
Cuando fue a la cama, La penetrante helada del invierno había entrado el penetrante frío del invierno había llenado por completo la habitación.
{ \ 1c00FFFF } Geleneksel bilgeler olan atalarımızın söylediği gibi, { \ 1c00FFFF } Eski Aryanlar ( İranlılar ), { \ 1c00FFFF } Asya'ya nüfuz ve dünyanın fethine çıktılar,
Desde siempre los sabios nos han contado como nuestros antepasados, los arios de antaño, penetraron en Asia y comenzaron la conquista del mundo, siguiendo el sendero del sol.
Yağ nüfuz edene kadar az biraz daha beklemen gerekiyor.
Hay que esperar un minuto y dejar que el aceite se hunda.
- Mühendislik Dairesi'nin gönderdiği zırhların nüfuz edilme oranlarını gösteren raporlar var ya?
- ¿ Sí? ¿ Recuerdas las estadísticas sobre el grado... de penetración en el blindaje que nos envío la E. W. E.?
Nüfuz etme oranı ile ateş edenlerin boyları arasında pozitif bir ilişki var.
Parece que existe una relación entre la penetración y la altura del tirador.
Santim cinsinden nüfuz etme oranı : 5.1.
Penetración en pulgadas : 2.087.
Santim cinsinden nüfuz etme miktarı : 5.79.
Penetración en pulgadas : 2.28.
düşük nüfuz etme, minimum mesafe.
poca penetración, mínimo intervalo.
Büyük yük... en yüksek oranda nüfuz etme, maksimum mesafe.
Carga grande... mayor penetración, máximo intervalo.
Gerçekler kalın tas kafana nüfuz edene kadar beklemeyeceğim.
Y no me quedaré esperando que un hombre obstinado entre en razón.
O anda ölüyordum, can vermek üzere olduğum o anda içimi muazzam bir keyif doldurdu. Nihayet lanetimin yükünden kurtuluyordum. Ama hayat veren kan yeniden gönülsüz beynime nüfuz etti.
Al fin, iba a liberarme de mi pesada carga... pero la vida volvió a mi atormentado cerebro.
Bay Brown nüfuz sahibi bir vatandaş.
El Sr. Brown es muy influyente.
Önemli olan nüfuz, güç ve dayanıklılıktır.
Valor, fuerza y resistencia, eso es lo que cuenta.
Oldukça nüfuz edici, efendim.
Muy perspicaz.
Sanırım, uzun süre önce heyecan ve duygunun asla nüfuz edemeyeceği bir dünyaya kaçış yolu bulmuştu.
Me imagino que encontró una manera de escapar hacia un mundo donde la emoción y los sentimientos nunca entran,
Kozmik ışınları, hiçbir şey engelleyemiyor, insan vücuduna nüfuz ediyor.
Los rayos cósmicos, no atenuados por nada, penetran en el cuerpo humano.
Papaz, ekmeğin içine nüfuz eden efendimizi kutsadığımızda.
Cuando el sacerdote consagra el Señor desciende a la hostia con todo su ser.
Ahlakına nüfuz edilemeyeceği için, elde tutmak zor olur.
- Su moralidad es impenetrable! , ella es de difícil acceso.
Benim sözüm ona ölümüm birçoklarına uyuyordu bazıları oldukça nüfuz sahibi insanlar.
Mi presunta muerte le conviene a muchas personas, algunas de ellas muy influyentes.
Ziyadesiyle nüfuz sahibi olan müşterilerim malın ayın 28'inde Roma'da teslim edilmesini bekliyorlar yani bugünden itibaren 2 haftamız var.
Mis clientes, hombres poderosísimos esperan hacer la entrega en Roma el 28 dentro de dos semanas.
Nüfuz mu? Ne için?
¿ influencia?
Varlığımın özüne nüfuz ettim.
Penetré las entrañas de mi ser.
Ultrasonik dalgalar iç kulağa nüfuz ediyor.
Las ondas ultrasónicas penetran en el oído interno.
Kısacası, nüfuz etmek mümkün değil. Hiçbir insanoğlu ona bir şey yapamaz.
Claramente, no hay forma de entrar, no existe ningún tipo de contacto humano.
Bu ikinci delik yüzündeki deliğe nüfuz ediyor.
Este segundo orificio está penetrando el agujero de tu rostro.
Yine de, şimdi ayarladığımız bu küçük gezinin... tüm bunları değiştireceğini düşünüyorum çünkü diğer şeylerin yanında... bu bizim onların ana üssüne nüfuz etmemizi gerektirecek.
Sin embargo, creo que este paseo que hemos organizado... hará que la situación cambie porque, entre otras cosas... nos obligará a abrirnos camino hasta la principal base enemiga.
- Andromeda başka bir değişim geçirdi. suya nüfuz etti ve şimdi Colarado nehri havzasına yaklaşıyor.
Andrómeda a desarrollado otra mutación que ataca la vida acuática y avanza por la cuenca del río Colorado.
Siyasi koşullara baktığımızda ise, tek parti rejimiyle yönetilen bir ülke vardı. Böylelikle ordu halka kolaylıkla nüfuz ediyordu.
Políticamente, Taisei fue el Yukusankai, el sistema de partido único, por lo que fue fácil para los militares consolidar la influencia en el país.
Charles Lindgergh, elde ettiği başarıyla halk arasında çok popülerdi. Bir tür halk kahramanıydı. Halka nüfuz edebiliyordu.
Charles Lindbergh, gracias a su extraordinaria hazaña, fue una figura muy popular, casi un héroe popular, y tenía influencia.
Sinekler ölüleri yiye yiye semirmişti. Onları öldürdüğünüz zaman çıkan koku size nüfuz ediyor ve baş ağrısına neden oluyordu.
Las moscas fueron infectadas y cuando mataron nos dio un olor de las manos lo que provocó mareos.
Tüm merciye nüfuz etmen gerekmez.
No necesitas alarmar a toda la CIA.
El bombasından saçılan yüzlerce parçacık derin bir şekilde bel bölgesine nüfuz etmiş.
Cientos de esquirlas de la granada penetraron profundamente en la región lumbar.
Bizi çevreler, içimize nüfuz eder.
Nos rodea y penetra en nosotros.
Tabii ki... zenginliğim bana eni konu iyi bir nüfuz sağladı.
Por supuesto mi riqueza me brindó una influencia importante.
Buna rağmen Hypatia, özgür bir biçimde çekinmeden, erkeklerin nüfuz bölgesinde dolaşabiliyordu.
Sin embargo, Hipatia fue capaz de moverse libremente con naturalidad dentro de los dominios tradicionalmente masculinos.
Kısa bir süre içinde, Rasputin muazzam bir nüfuz elde etti.
En aquellos años Rasputín adquiere una influencia embriagadora.
Ama, Rusya tarihinde Grigori Rasputin'den başka hiç kimse bu kadar büyük bir nüfuz elde etmemişti.
Pero nunca, la historia de Rusia había conocido, algo comparable al fenómeno de Rasputin.
Bir kez daha farklılık Gamma 10'a nüfuz etti.
Una vez más la diferencia ha invadido Gamma Diez.
Kara Veba, Antiller'den gelip Avrupa üzerinden batıya doğru bir kez daha sesini duyurmaya başladı, denizciler tarafından taşınarak Güneybatı istikametinden İngiltere'ye nüfuz etti.
LA PESTE NEGRA SE DIRIGIO HACIA EL OESTE UNA VEZ MAS, LLEVADA A EUROPA POR MARINOS PROCEDENTES DE LAS INDIAS, Y ENTRO A INGLATERRA POR EL SUROESTE.
Yarın 21 : 00 itibariyle nüfuz etme ve ele geçirme bekliyorum.
Le anticipo la penetración y adquisición a las 21 : 00 de mañana.
Hastayı iyi etmenin yeni bir yolunu bulmaya çalışacaktır,... türünün tek örneği rahatsızlığın içine nüfuz edebilmek umuduyla.
Luego empezará a buscar una nueva manera de tratarlo. Espera penetrar esta curiosa enfermedad.
Alt tarafından ateş edilmediği sürece, tüfek mermisinin nüfuz edemediği kalın bir kıl tabakasıyla kaplıdır.
Está provisto de una espesa capa de cartílago difícil de ser... penetrada por un rifle a menos que se le dispare desde el suelo.
Her şeye nüfuz eder ve çıkarız.
Fluimos en todo.
Kişisel mutluluk kavramının, etkisi azaldıkça bir ulusun ya da medeniyetin edebiyatına nüfuz ettiği benden çok önce söylenmişti.
Es mi premisa que el concepto de felicidad personal... penetra en la literatura de una nación o civilización... cuando la influencia de esta comienza a declinar.
Arkadaş edinmek ve insanlar üzerinde nüfuz kurmak istiyor.
Quiere hacer amigos y tener influencias.
Topraktaki bakteriler hızla içine nüfuz edip bedenini saracak.
Las bacterias de la tierra le penetraran la piel y la carne al más mínimo contacto.
Gerekli nüfuz ve desteğe sahip olan büyük bir hissedar.
Un accionista principal con el apoyo y la influencia que necesitaba.
Gittiğin her yere nüfuz edersin. " Evet.
Penetras cada lugar "?
İnsanın nefesine nüfuz eder ve lösemiye yol açar!
Se mete dentro de tí y causa leucemia.
Swain dinle, kadın nüfuz sahibi.
Swain, escucha.
Yakın çevresinde, sadece mevkileri ele geçirmek, nüfuz elde etmek, ve makamları zaptetmek derdi var.
Su único interés es poder ocupar un puesto,