Nın bedeni tradutor Espanhol
561 parallel translation
Onun, inkar ettiğin İsa'nın bedeni olduğunu bilmiyor musun?
¿ Sabéis que es el Cuerpo de Cristo lo que rechazáis?
Yüce İsa'nın bedeni, sonsuza dek ruhumu korusun. Amin.
Por Nuestro Señor Jesucristo que vive y reina... por los siglos de los siglos.
İnsanın bedeni uyuyabilir horlamaz bile.
El cuerpo podría dormir. Y ni siquiera roncaría.
Biraz düzeltme yapabiliriz ama tam bayanın bedeni.
Puede necesitar un arreglo, pero es de la talla de la señora.
Anılan devirden beri onlar dağlara baksa da her nerde olursa olsun, açlığın en kötüsünü umutsuzluk ve karanlıkta kaybolmayı bilen insanın bedeni burda, bu mahkeme salonunda zindana, ateşe ve kılıca rağmen hâlâ yaşıyor.
Y miraron hacia las montañas... Desde tiempos remotos allí donde el cuerpo del hombre conoció la angustia del hambre y perdido en la oscuridad y la desesperanza en esta sala, aún vive, a pesar del calabozo, del fuego y de la espada...
İsa'nın bedeni...
El cuerpo de Cristo.
Bunun Tanrı'nın bedeni olduğunu bilmiyor musun?
¡ Qué haces! ¿ No sabes que es el cuerpo de Cristo?
# Bir kadının bedeni eksik
El cuerpo de una mujer es todo lo que deseo.
Söylediğin şeye dikkat et. İsa'nın bedeni ekmeğin içinde değil.
Comprendo que usted no crea... que el cuerpo de Cristo está en ese pan.
Ben hep, İsa'nın bedeni ekmeğin içindedir derim ;.. ... tıpkı tavşanın şu ezmenin içinde oluşu gibi.
Yo desde luego estoy convencido de que el cuerpo de Cristo está en la ostia... como la libre está en este paté.
Dostlarının bedeni Onun yaşam kaynağı.
La forma en que se deshizo del cuerpo de su amiga.
"İsa'nın bedeni sana sonsuz hayatı sunsun."
"Que el cuerpo de Cristo me dé la vida eterna."
Ama kadının bedeni ölmesine rağmen şeytanın hayatta kalması ihtimali de var.
Pero también es posible que a pesar de que su cuerpo muera, el mismo diablo podría sobrevivir.
KARINCA Karıncanın bedeni 3 bölüme ayrılır. Kafa, göğüs ve karın.
El cuerpo de una hormiga se divide en tres partes... la cabeza, el tórax y el abdomen.
İnsanın bedeni Tıpkı yalnızlık gibi.
El hombre tiene un cuerpo, Cual una celda.
"Hırsızın bedeni, darağacında çok uzun zamandır asılı duruyordu."
"El cuerpo del ladrón ha estado colgando demasiado tiempo en la horca."
Eğer ejderhayı öldüren kişi, ejderhanın kanıyla yıkanırsa, bedeni yenilmez olacak, mızrak ve kılıca karşı sonsuza kadar güvende olacaktı!
si el que mata al dragón se bañara en la sangre del animal, sería invencible, a salvo para siempre de las espadas y de lanzas.
Ölü bedeni orada uzanmış yatıyordu, yarım milyon doların yanında.
Allí muerto y con medio millón de pavos a su lado.
Bu ekmeği ; günahlarına rağmen sana yaşam veren Mesih'in bedeni olarak kabul et ki senin imanını ebediyen güçlü kılsın.
Este es el cuerpo de Cristo que se entregó por ti y todos tus pecados, para que te fortifique en la fe de la vida eterna.
Kitap okuyor, arkadaşlarla kağıt oynuyor, meyhanenin açılmasını bekliyor olurdum yani kafayı meşgul edip, bedeni kendi haline bırakmıştım.
Leer, jugar a las cartas con los amigos, esperar que abriesen los pubs, entretener la mente, dejar que el cuerpo se ocupe de sí mismo.
Misao geleceği olan bir kadın. Geleceği olan bir bedeni var.
Al fin y al cabo, Misao es una mujer... y tiene un cuerpo ávido de placer.
Sana şükrediyorum tanrım, tüm bu saydıklarım ve her canlının tadacağı bedeni ölüm için.
Dichosos aquellos que cumplan tu santísima voluntad, pues la muerte segunda no les hará ningún mal.
Cesedin durumuna bakılırsa, kızın bedeni birkaç gündür nehirde yüzüyormuş.
Por el estado del cadáver, debía llevar en el río varios días.
Diğer bir deyişle sahnede usulca soyunan şu kadın bedeni yağlı bir biftek bir bardak likör bir şişe kafur streptomycin, uranyum...
El cuerpo de esa mujer que se contonea ahí arriba es un jugoso filete. Un trago de aguardiente, una dosis de alcanfor, testosterona, estreptomicina, uranio –
Henri'nin zavallı bedeni hatamızın en büyük kanıtı.
La deformación del pobre Henri es la prueba.
John Owens'ın bedeni, 842 numaralı vagonun, F kompartımanında bulundu.
El cuerpo del Sr. Owens se encontró en el compartimiento F del coche 842.
Mısır'ın kanunlarına göre, Firavun'u toprağa verdiğinizde bedeni mezarın içine yerleştirildiğinde, onun olan her şeyi miras olarak devralacaksınız.
Según las leyes de Egipto, cuando se haya dado sepultura al Faraón cuando su cuerpo esté dentro de su tumba, heredarás todo lo que es suyo.
O zamandan beri kaç bedeni muayeneye tâbi kaldınız?
¿ Cuántos reconocimientos físicos ha tenido desde entonces?
Bütün ruhu ve bedeni âşık olduğu adamla doluyken hiçbir kadın böyle yaşamayı istemez.
No me digas... Ninguna mujer quiere vivir de otra forma que no sea al lado del hombre que ama.
Kraliyet mumyası, Prenses Ananka'nın fani bedeni.
La momia real, restos mortales de la princesa Ananka,
Bir kadın olduğundan tamamen habersiz. Bedeni uyku halinde.
No tiene conciencia de ella como mujer, su cuerpo está dormido.
Tüm bedeni annenin yakın ilgisine karşılık verir.
Todo su cuerpo responde a su amoroso cuidado.
Dürüst bir vatandaşın delik deşik bedeni mi?
¿ El cuerpo acribillado a balazos de un ciudadano honesto?
Bu İsa'nın bedeni mi?
¿ Cree que éste es el cuerpo de Cristo?
"Göğüs bedeni için altın oran vardır."
Hay una medida ideal de busto...
Bedeni öldürebilen, ama canı öldüremeyenlerden korkmayın.
Podrán matar el cuerpo, pero no el alma.
O dördüncü tutsağın bedeni mi?
¿ Es ese el cuerpo del cuarto prisionero?
"Bedeni öldüren şeylerden korkmayın."
No temas a los que maten tu cuerpo. "
İnceledin bedeni, araştırdın beyni.
Has estudiado el cuerpo y el cerebro has examinado
- "Kızın titreyen bedeni erkeğin altında ürpererek..."
- "Su tembloroso cuerpo... " se estremecía bajo su... "
Madam Shagal, daha önce anlatmıştım Bay Shagal'ın bedeni yok edildi, ama bunu saplayarak ruhunu kurtarabilirsiniz.
Señora Shagal, ya le expliqué a usted. El cuerpo del Sr. Shagal está destruido, pero aún puede salvar su alma clavándole esto.
Profesör Jansen ve Kaptan Lecau yönetimindeki keşif ekibi Grönland'ın kuzeyindeki en uç bölümünde, buzun içinde, çok iyi korunmuş bir erkek bedeni buldular.
La expedición franco-danesa, dirigida por el profesor Jansen y el comandante Lecau, Ha descubierto en el extremo norte de Groenlandia... El cuerpo de un hombre, perfectamente conservado adentro de un bloque de hielo...
Adamın bedeni parçalara ayrılmış.
Ese hombre quedó hecho pedazos.
Bence karınızın bedeni oraya hiç atılmadı.
No creo que el cadáver de su esposa haya estado jamás en ese drenaje.
Hatta üstünde bir parça kumaş olan bir kadın bedeni.
O incluso un cuerpo con escasa vestimenta.
Tanrıçanın diğer neslinin... kanı ve bedeni. Oh, Crackers!
¡ Oh, Crackers!
Evet, ama ruhların bedeni olmaz.
Si, pero los espíritus no tiene cuerpo.
Hahamın ya da rahibin... bedeni ele geçirmiş ruhu kovmak için uyguladığı özel bir merasimdir.
Es un ritual muy elaborado por medio del cual el rabino o sacerdote trata de expulsar al supuesto espíritu invasor.
Bu arada, Rowan Morrison'ın çürümüş bedeni nerede?
¿ Y puedo preguntar, dónde está el cuerpo putrefacto de Rowan Morrison?
♪ Yoksa bu ♪ ♪ Bir kadının yılgın bedeni mi? ♪
¿ O es, el cuerpo desalentado de una mujer?
Ancak kadınların bedeni hayatta kalmayı sağlayan... bir salgı üretti... ve kadın beynine erkeklerin zihnine hükmetmeyi sağlayan... bir özellik kazandırdı.
Pero las mujeres desarrollaron una secreción glandular... que les permitió sobrevivir... y manipular ciertas áreas cerebrales masculinas... e influir en sus sentidos emocionales.