Odile tradutor Espanhol
142 parallel translation
Odile'le buluştuktan iki hafta sonra...
Dos semanas después de conocer a Odile,
Odile mi?
¿ Odile?
Belki Odile de.
Quizá también Odile.
Odile'in bahsettiği Monte Carlo'dan mı Moskova'dan mı ne gelen adam.
El tipo que mencionó Odile, el de Montecarlo o de Moscú. No sé más.
Odile'le yattın mı?
¿ Intimas con Odile?
Franz gerçekten Odile'nin bacaklarını okşamış mıydı?
Arthur preguntó a Franz si había acariciado la rodilla de Odile.
Odile, Eliot ne demişti?
Odile, ¿ qué es lo que dijo Eliot?
Bu Odile.
Esta es Odile.
Geç kalacaksın Odile.
Llegarás tarde, Odile.
Şimdi biraz konunun dışına çıkabilir Odile, Franz ve Arthur'un nasıl hissettiklerini tanımlayabiliriz.
Ahora podríamos hacer una digresión... y describir que sienten Odile, Franz y Arthur.
Odile!
¡ Odile!
- Kazanacağım! - Ben, Odile ve Güney Amerika!
- ¡ Verás como ganaré en Indianápolis!
Odile'in aklından kara bulut gibi bir düşünce geçti :
Un pensamiento cruzó por la mente de Odile como una nube oscura :
Arthur adımlarını gözlüyor ama aklı Odile'nin dudaklarında ve onun romantik öpücüklerinde.
Arthur sigue mirándose los pies, pero su mente está en la boca de Odile y sus románticos besos.
Odile ise göğüslerinin kazağının altında hopladığını diğerlerinin farkedip etmediğini.
Odile se pregunta si los chicos notan sus pechos moviéndose bajo su suéter.
Arthur Odile'i kimin alacağını görmek için yazı tura attı.
Arthur tiró una moneda al aire para ver quien se quedaba con Odile.
Odile tura diye haykırdı ama para yazıyı gösterdi.
Odile gritó, cara, al recoger la moneda que había salido cruz.
O sırada şehrin varoşlarında Arthur Odile'e bu yolda yürüyen bir ahbabıyla nasıl tanıştığını anlattı...
Mientas tanto, en las afueras de la ciudad, Arthur dijo a Odile que una vez conoció a un tipo que andaba de esa manera...
Odile ağzından kaçırdığını söyledi ama onu ima etmişti.
Odile dijo que se le había escapado, pero que era verdad.
- Odile Monod.
- Odile Monod.
Kızın aklı olaylardaydı, erkeklerde değil.
Odile pensaba en los acontecimientos. No en hombres.
Franz'a veya Odile'e söylemeyeceğine yemin etti.
Él juró no avisar ni a Franz, ni a Odile.
Odile'i yolda alacağız.
Recogeremos a Odile por el camino.
Odile uzaklara baktı.
Odile apartó la mirada.
Odile büyük beyaz binanın ne olduğunu sordu.
Odile preguntó por el gran edificio blanco.
Odile binayı bu kadar şık bir biçimde beyaza boyayan adam içinide dekore etmeli dedi.
Ella dijo que era buena idea haberlo pintado de blanco, que el tipo que lo hizo, debería ser condecorado.
Odile "Nasıl zaman geçireceğiz?" diye sordu.
"¿ Cómo mataríamos el tiempo?" Preguntó Odile.
9 dakika 43 saniye. Arthur, Odile ve Franz San Francisco'lu Jimmy Johnson'un rekorunu kırdı.
En 9 min. 43 seg., Arthur, Odile y Franz batieron el record establecido por Jimmy Johnson de San Francisco.
Odile Arthur'a şefkatli bir biçimde bakıyordu.
Odile mirando a Arthur tiernamente.
Billur gibi gökyüzünün altında Arthur, Odile ve Franz fütursuz nehirlerin üzerindeki köprüleri geçtiler.
Bajo un cielo de cristal, Arthur, Odile y Franz cruzaban puentes suspendidos sobre ríos impasibles.
Çek elini Odile'in üzerinden!
¡ No vuelvas a tocar a Odile!
Altın saatini, Amerikan kitaplarını iki elini, tam olarak bilmiyordu... Ama Odile'i avutmak için çok şey vermiş olacaktı.
Su reloj de oro, sus libros americanos, sus dos puños, no lo sabía exactamente... pero habría dado mucho por consolar a Odile.
Birisinin dünyanın Odile'nin, çevresinde bölündüğünü anlaması için ona bakması yeterliydi.
Uno solo tenía que mirarla, para darse cuenta que todo el universo se desmoronaba a su alrededor.
Odile, onlara gitmelerini söyle.
Odile, diles que se vayan.
... ve bu teknede, ve bu da Odile'in odasında.
Y esto en la bañera, y esto en el cuarto de Odile.
Odile, tatlım.
¡ Odile, cariño!
Odile'in yalvarmasına rağmen U dönüşü yaptı ve araba uysalca yola geri döndü.
A pesar de las súplicas de Odile, giró 180 grados y el coche obedientemente desandó su ruta.
Arthur'un ölme düşüncesi Odile'in yüzündeydi.
El último pensamiento de Arthur antes de morir, fue la cara de Odile.
Üç gün sonra Odile ve Franz denizi gördü.
3 días después, Odile y Franz vieron el mar.
Bu armoninin dalgalarını aşmadan önce Franz ve Odile ne sınırları ne de yalanları görmüştü.
Delante de esa armonía que se propagaba suavemente en amplias olas. Franz y Odile, de repente, no veían ni límites ni contradicciones.
Devam filmi CinemaScope ve Technicolor'ta gösterime girecek Odile ve Franz'ın tropikal maceraları.
Y será en una próxima película que os contaremos... esta vez, en Cinemascope y Technicolor, las nuevas aventuras de Odile y Franz, en los países cálidos.
- Merhaba, Odile.
Buenos días.
Michel ve Odile daha sonra gelecekler.
Oye, Michel y Odile vienen a cenar a casa esta noche.
En azından vedalaşmalısın.
Michel y Odile se van.
Sabine Odile'le kalabilir.
Dejaré a Sabina en casa de Odile, y ella encantada.
Odile'in kuzeni benim avukatım olacak.
También quería decirte que el primo de Michel será mi abogado.
Avukatım seninkinden haber bekliyor.
El primo de Odile, está esperando a que le llame tu abogado.
Üzgünüm Odile, seninle gelemeyeceğim.
Oye, Odile. No me encuentro bien.
Öğleden sonra Sabine'i Madam Odile'e götür.
Llevará a Sabina a casa de mi amiga Odile esta tarde.
Madam Odile'de yapar.
Sabina hará los deberes en casa de mi amiga.
- Buradayım.
- ¡ Seré yo, Odile y Sudamérica!