Olmadığımı tradutor Espanhol
26,095 parallel translation
Beni suçlayanlarla direkt konuşacağım onlara ödeme yapacağım, onlara düşmanları olmadığımı söyleyeceğim.
Tengo la intención de hacer frente a mis acusadores directamente, pagarles, y decirles que no soy su enemiga.
Şu anda hiç de eş cinsel olmadığımı düşünüyorum.
Me siento muy heterosexual ahora mismo.
Güçlü olup olmadığımı bilmiyorum.
No sé si soy fuerte.
Sadece diğer Dr. Shepherd olmadığımı kendime ispatlamam gerek.
Voy a descubrir que no estoy justo al otro Dr. Shepherd.
Sana Çin böreği getirmek için burada olmadığımı anladılar pislik herif.
saben realmente no estoy aquí para traerle un rollo de huevo, idiota.
Şey diyecektim... Ben sizin için bir engel olup olmadığımı merak ediyordum.
Sí, es que... me preguntaba si tal vez yo podría estar... en el medio.
Ben de DeLuca'yla hazır olmadığımı sanıyordum ama ortaya çıkması iyi oldu.
Pensé que no estaba listo con DeLuca, Pero ahora que está fuera a la intemperie, es bueno.
Olmadığımı biliyorum.
Yo sé que no soy.
- Alkolik olmadığımı öğrendim.
Aprendí que no soy un alcohólico.
Benim sen olmadığımı bilecekler.
- Sabrán que no soy tú.
Önemli çünkü o gün yalnız olmadığımı fark ettim.
Eso es importante porque que es el día que me di cuenta que no estaba solo.
Bu iş için en ideal insan olmadığımı biliyorsun.
Sabes que no soy el más adecuado.
Sadece senden af dileyip o zamanki kadın olmadığımı söyleyebilirim.
Solo puedo implorar tu perdón y decirte que ya no soy la mujer que fui.
Profesyonel olmadığım için azar yedim.
Me echó la bronca por no ser profesional.
Baba, sana veda etme şansım olmadığı için çok üzgünüm.
Papá, siento no haber podido despedirme.
Eşime yazdığım düzinelerce cevaplanmamış mektuplardan sonra bunun bana yazılan bir mektup olmadığını ama sana şifreyle yazılmış bir mektup olduğunu farkettiğimde şaşkınlığımı tahmin edersin.
Después de las docenas de cartas que he escrito a mi esposa, sin que tuviera ninguna respuesta, imaginad mi sorpresa cuando me di cuenta que esto no era una carta dirigida a mí, sino un mensaje codificado para vos.
Bu olaydan sonra ilk perşembe günü saat 17.31'de ona verdiğim ve kullanmaktan nefret ettiği cep telefonuyla beni arayıp orada olmadığım için cevap veremediğimde ne olduğunu merak ediyorum.
Me estuve preguntando qué sucedió el primer jueves a las 17 : 31 cuando él usó el celular que le di el que él tanto odiaba, para llamarme. Por supuesto, no hubo respuesta, porque yo había desaparecido.
Nasıl yaşayacağımızı söyleyenlerin olmadığı yerleri görüyorum.
Donde no hay nadie diciéndonos lo que debemos hacer con nuestras vidas.
Bunun, bana söyleyecek kadar önemli olmadığını mı düşündün?
¿ No pensaste que era importante hablarme sobre esto?
Bu üstlenme hakkının olmadığı bir çabaydı ama şu an erzakımızın tükendiği bir yerdeyiz ve yakında düşmanımız kasabayı ele geçirip buradaki herkesi öldürecek.
Un esfuerzo que no tenía el derecho de hacer, pero estamos ahora, sin embargo, en un lugar en el cual nos hemos quedado sin comida y hay un enemigo que pronto... tomará al pueblo y matará a todos aquí.
Son adımı atmadan önce, başka bir yolunun olup olmadığını sorayım.
Antes de que demos el último paso, les pediré que miren si hay otra manera de entrar.
Tanrım, Waverly, senden olmadığın biri olmanı isteyemem.
Dios, Waverly, nunca te pediría ser alguien que no eres.
Ayrıca yatak odası duvarımın arkasında sakladığım yarım milyon hakkında hiç bir fikrimin olmadığını fark ettim.
Aparte del medio millón que escondo en mi casa no tengo ni idea.
Burada bir şeyler olduğunu sandım çünkü tuhaf bir sesli mesaj bırakmış bunun ciddi olup olmadığını söyleyemem ama...
Pensé que algo pasó aquí porque ella me dejó un mensaje de voz extraño, y no podía decir si era en serio o no, pero...
UGA'nın onları casus olmadığı için gözetlediğine, inanmamı mı bekliyorsun?
Usted espera que crea que la NSA les está vigilando porque no son espías?
Aziz'e karımın cenaze töreni yapılmasına iznimin olmadığını söylemişsin.
¿ Le has dicho a Aziz que no se me permite enterrar a mi esposa?
Çünkü hikayesini dinledikten sonra aptal olmadığını anladım.
Porque después me enteré de su historia, Yo sabía que él no era un idiota después de todo.
Dinle, birbirimizi tanımadığımızı biliyorum ve hiç konuşma şansımız olmadı.
Mira, sé que no nos conocemos y no hemos tenido oportunidad de hablar...
Julio'nun evlatlık almaya uygun olup olmadığıyla ilgili genel bir görüşme yapacağımızı sanıyordum.
Pensaba que esto era una charla general sobre la aptitud de Julio como padre de acogida potencial.
Eğer uymazsanız, kendinizi temsil etmeye uygun olmadığınıza dair karar çıkartırım.
Si no, aplicaré la regla incompetente para representarse a sí mismo. ¿ Entendido?
Akli dengesi bozuk savunmasını geçersiz saydım. Duruşmada bulunma ve kendini savunmaya uygun olup olmadığını değerlendirdim.
He descartado su defensa por demencia, evalúo su competencia para comparecer en juicio y a defenderse ante un tribunal.
Eğer o gece olan her şeyi yazarsanız ve kameraya ifade verirseniz muhtemelen patronlarımı cinayetlerle ilginiz olmadığına ikna edebilirim.
Um, si solo escribe todo lo que sucedió ese día y acepta hacer una video declaración, Posiblemente pueda asegurar a mis jefes que no hay forma que estaba involucrada en los asesinatos
Bir hastalığının olup olmadığına bakacağım bu yüzden rahat dur.
Solo quiero ver si estás enferma, así que estate quieta.
İçim rahat olmadığı zaman ameliyata girmeyi hiç sevmem. - Senin için rahat mı Grey?
No hay nada como entrar a una cirugía sin sentirme bien.
Mecbur kalmadığım sürece hastanın karnını koridorda açmazdım ama Warren başka şansı olmadığını söylüyor.
Yo seguro que no la habría abierto en medio del pasillo si no me hubiese visto obligado, pero Warren sigue diciendo que no tenía otra opción.
Size en başından beri başka şansım olmadığını söylüyorum.
Os he dicho una y otra vez... y abriste a Gretchen McKay de todos modos.
Bedenlerimiz daha dünyadayken bizi oraya götürebiliyorken, çok uzaktaki bir cennet için gayret sarf etmemize gerek olmadığını hatırlattım sana sadece.
Solo recordarte que no tenemos que esforzarnos por un lejano Cielo cuando nuestros cuerpos pueden llevarnos a él aquí en La Tierra.
Bu da ilişkiler için zamanım olmadığı anlamına geliyor.
Sí, de acuerdo. Prefiero que no seas tú.
Çünkü bana aile olmadığım- -
, porque dijeron que si no soy familia...
Sikimi bir arkadaşımın vajinasına sokmak gey olmadığım anlamına gelmiyor.
Meter mi pija en la concha de una amiga no quita que sea gay.
- Masanın altına mı girecek. - Evet. Bağırsakların içeride olup olmadığını mı kontrol edecek?
Mira, mi amiga llamó diciendo que había una fiesta aquí, así es que no estoy haciendo nada ilegal.
Şimdi anladım neden kahramanlarınla birlikte olmadığıını.
Ahora sé por qué no deberías conocer a tus héroes.
Duvarımda bazı resimlerin olması Benim şu anki hayatımdan memnun olmadığım anlamına gelmez.
Que tenga fotos en mi pared no significa que no disfrute mi vida.
Bana kanıt lazım... ve Fort Knox'un güvenli olmadığını kanıtlamanın tek yolu...
Necesito pruebas... y la única manera de probar Fort Knox no es seguro... es romper en.
- Geneva Pine ile birlikte olmadığını mı iddia ediyorsun?
¿ Dice que no se acostaba con Geneva Pine?
Dün akşam, babama yardım etmende bir sakınca olup olmadığını sordun.
Ayer por la noche, se preguntó si tenía un problema con el que ayudar a mi padre. Hago.
Umrunuzda olmadığı için bir miktar para verdiniz çünkü size borçlu olacağımı düşündünüz.
Usted le dio un montón de dinero a una causa que no le importa un comino porque se pensaba que iba a estar en deuda con usted.
Beni kurtarmanın bir yolunu arıyorlardı, ancak onlara kurtarılmaya ihtiyacım olmadığını söyledim. Oysa ki, yemin ederim düşmanlarımın ihtiyacı olacak.
Pretendían rescatarme, pero les he dicho que no necesitaba que me rescataran, aunque juro que mis enemigos lo necesitarán.
Genelde, bir kadınla buluştuğumda, hemen sandalyeyi görür ve ben onun bu durumla sorunu olup olmadığını gözündeki bakıştan anlarım.
Normalmente cuando conozco a una mujer, ella ve la silla inmediatamente y puedo saber por su mirada si le parece bien o no.
Burada olup olmadığını sordum ama bir şey duyamadım sadece bakınıyordum.
Pregunté si estabas aquí, pero no oí nada y solo estaba mirando.
Bak, benim sağlığımın yerinde olmadığını biliyorsun.
Escucha, sabes que no estoy saludable.