English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ O ] / Olup

Olup tradutor Espanhol

28,801 parallel translation
İlk olup olmadığını diyorum.
¿ Entre si es la primera o no?
Ne var biliyor musun, belki sarhoş olursak, sihirli bir şekilde her şey olup biter.
¿ Sabes qué, tal vez si emborracharse, entonces mágicamente Todo lo que surja el. No, no.
Saygılı olup işimizi yaparsak kimseyi rahatsız etmeyiz.
Si somos respetuosos y hacemos nuestro trabajo... no levantaremos ampollas.
Üç boyutlu ultrasonla başlamak istiyorum. Sonra da bebekte cam bebek hastalığı olup olmadığını gösterecek genetik test yaparız.
Creo que me gustaría empezar reservando un ultrasonido 3D, y después me gustaría hacer un análisis genético para ver si el feto tiene osteogénesis imperfecta.
Sorun olup olmayacağını sordun mu, yoksa sen sormadan kendisi mi söyledi?
¿ Le preguntaste si le parecía bien o él te dijo que le parecía bien?
Hâlâ New York'ta olup olmadığını göreceğiz.
Nos dirá si sigue en Nueva York.
Rehabilitiye uygun olup olmadığını öğrenmeye çalışıyoruz.
El propósito de esta reunión es decidir si vales la pena ser rehabilitado o no.
Yani o kağıdı imzalamak için bir saatin var yoksa o para yok olup gider.
Así que tienes como una hora para firmar, o ese dinero se irá para siempre.
Pantolonunu indirdiğini görmek istesem de ikiniz de siktir olup gidebilirsiniz.
Aunque me encantaría verte con tus calzones quitados, los dos pueden irse al diablo.
- Keşke orada olup görebilsek.
Ojalá pudiéramos estar allí para verla.
Bu kasabanın başına bir vebaydın bir sürü hayat yok ettin ve başıma bela olup durdun.
Has sido una plaga para este pueblo. Has destruido muchas vidas. Y eres un verdadero fastidio para mí.
Ama eğer benimle bu tonda konuşacaksan siktir olup gidebilirsin.
Pero si me vas a hablar en ese tono, vete al diablo.
- Masanın altına mı girecek. - Evet. Bağırsakların içeride olup olmadığını mı kontrol edecek?
Mira, mi amiga llamó diciendo que había una fiesta aquí, así es que no estoy haciendo nada ilegal.
Dr. Webber, iç meme arterinde akış olup olmadığını kontrol eder misin?
Es el contenido de la conversación.
O hapsolmuş bakışları bilirim. Kolayca yok olup giden bir bakış değildir bu.
Conozco esa mirada de cautiva, nunca desaparece del todo.
Aslında üste olup olmamanın önemi yok.
En realidad, al estar en la base, no importa.
Yeni teknolojiler sayesinde gizliliğimiz ne kadar çiğnenense ve çaresiz olup, dediklerinize karşı sempati beslesem de Bayan Hamm'ın birinci anayasa ek maddesin üzerinde garanti altında olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Por mucho que me desespera la idea de nuestra privacidad siendo pisoteada por las nuevas tecnologías, los hechos en este caso simplemente no justifican que coarte los derechos de la Primera Enmienda de la Srta. Hamm.
0 ile 150 metre yüksekliği arasında olup, hava alanlarına yaklaşması hariç durumda.
Está entre los cero y los 150 metros, sin incluir las aproximaciones a los aeropuertos.
O yükseklikte onun mülkiyetine bağlı olup olmadığı belli değil. Pek belli değil yani.
Bueno, en este momento su propiedad no está clara, pero no está claro... no.
İsteğim şey, mutlu olup razı olabileceğin bir şey.
Una que creo que te hará feliz cumplirla.
Hannah ile Fransa'ya taşınıp ev erkeği olup ne yazacaksın?
¿ Vas a mudarte a Francia con Hannah para poder ser un amo de casa y escribir qué?
Yargılanmam geçmişte kalmış olup aklanmamla sonuçlanmıştır.
Mi condena se revocó y se me exculpó por completo.
Dün akşam, babama yardım etmende bir sakınca olup olmadığını sordun.
Ayer por la noche, se preguntó si tenía un problema con el que ayudar a mi padre. Hago.
Genelde, bir kadınla buluştuğumda, hemen sandalyeyi görür ve ben onun bu durumla sorunu olup olmadığını gözündeki bakıştan anlarım.
Normalmente cuando conozco a una mujer, ella ve la silla inmediatamente y puedo saber por su mirada si le parece bien o no.
Burada olup olmadığını sordum ama bir şey duyamadım sadece bakınıyordum.
Pregunté si estabas aquí, pero no oí nada y solo estaba mirando.
Orada sadece oturacak. Çünkü bütün olay seninle ilgili kafanda olup bitenler... ve bunların saymaya, tekrarlı numaralara takıntılı ritimlere nasıl yansıtıldığı hakkında.
Se quedan sentados porque todo se trata de ti, de lo que está pasando dentro de tu cabeza y cómo se refleja en el conteo, los números repetidos, los ritmos obsesivos.
Kendin olup seni mutlu eden şeylerle ilgilensene?
Sé tú mismo y haz lo que sea que te haga feliz.
Durum hakkında bilgi sahibi olup, müdahale etmeyi göz ardı etmenizden dolayı.
Por saber de la situación y el descuido de hacer algo al respecto.
Bardaki üzgün kız olup görgü tanıklarımı artırayım.
Puede ser una buena coartada ser la chica triste al final del bar.
Sakin olup plana sadık kalırsak, iyi olacağız.
Si nos tranquilizamos y seguimos el plan, estaremos bien.
Joe'nun evinde sarhoş olup sızmışım.
Me embriagué y me quedé dormido donde Joe.
Çok garip tüm bunlardan sorumlu olup hiçbirini yaptığını hatırlamamak.
Es solo que es tan extraño ser responsable de todo esto y no recordar nada de ello.
Sanırım kahraman olup onları kurtarmam gerekecek.
Supongo que tendré que jugar a ser el héroe y encontrarlos.
Ne isimlerini ne kıyafetlerini ne de kimin uçup kimin buz adam olup kimin ateş attığını... çok fazlalar gerçekten.
Ni de sus nombres, ni de sus trajes, ni de quién vuela y quién se convierte en hielo, ni quién caga fuego... es demasiado.
Olup... olmadığı...
Qué es... Qué es... ¿ Qué?
olup... olup...
¡ Si es más...!
Duyduğum kadarıyla tabi Diğer kişilerden, bir zamanlar bekar olup da şimdi evli olan.
Es lo que he oído de gente que era soltera y... ahora casada.
Sonra, Zane'in "Hamlet" eleştirilerinin El Oso ile buluşabilecek kadar İyi olup olmadığın beklemektense, Hector mevcut maddi kayıplarına son vermeye karar verdi.
- Entonces, en lugar de esperar... a ver si las criticas del Hamlet de Zane son buenas, Héctor abandona el proyecto.
İnsanlar bu Sarayda neler olup bittiğini dinlemeyi hakediyorlar.
El pueblo merece entender qué pasó dentro de este palacio.
Çok fazla şey olup bitiyor.
Está pasando mucho.
Neler olup bittiğini görmek istedim.
- Nada. Solo quería ver qué está - pasando.
Kim olup olmadığını sorgulamayı bırak ve Caroline Forbes'a aşık olan adam olarak davranmaya çalış.
Deja de deprimirte por quien no eres e intentar ser quién eres, el tipo que está enamorado de Caroline Forbes.
Ben güvenli değilim çünkü bu aptal yara yüzünden kızlarım da hedef olup zarar görebilir.
No estoy segura por esta estúpida cicatriz, y cualquier posibilidad de que mis niñas puedan ser atrapadas en esta total cacería.
- Evet. Hank'i öldürmek için geçerli sebebi olan biri olup olmadığını öğrenmemiz gerek.
Necesitamos a alguien que él sepa que tiene una buena razón para matarlo.
O olmadan her şey yok olup gider.
Sin él, todo simplemente... se perderá.
Bu birimin liderinin hırslı ve zeki olup...
El líder de esta unidad tiene que ser una mente legal tenaz y brillante...
2 saat 20 dakika içinde orada olup sonrasında maça yetişmem tamamen imkansız.
No hay manera de que yo pueda haber estado allí y llegar a tiempo para el partido en dos horas y 20 minutos.
Sadece erkeklere çok kızgındım, özellikle bu kadar zengin olup neye sahip olduklarını bilmeyenlere.
Estaba enfadada con los hombres, sobre todo con los ricos que no aprecian lo que tienen.
Leah Murphy neden burada başarısız olup başka yerde kendini geliştirdi?
Burgess. Sangre.
Rehinelerin hâlâ hayatta olup olmadığı konusunda...
El gobierno colombiano no ha hecho ningún comentario y no se sabe si los rehenes continúan aún con vida.
Def olup gidin.
Vete de aquí

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]