Olusu tradutor Espanhol
626 parallel translation
"ÖLÜSÜ OLMAYAN EV YOKTU."
"EN LA QUE NO HUBIERA UN MUERTO."
Birisi tokatlanırken insanları hemen güldüren o dürtü nedir? Tokadın ruhani, akli ya da fiziksel oluşu mu?
¿ Qué hay en la naturaleza humana que hace que la gente se ría cuando alguien se abofetea, tanto si la bofetada es espiritual, como mental o física?
Aynı benim gibi görünen başka bir kadın daha oluşu sinirimi bozdu.
Me molestó que hubiera otra mujer que fuera exactamente igual que yo.
Daima kırıIgan ve narin oluşu benim için bir ayıp.
Siempre ha sido frágil. Una fragilidad que siempre me han reprochado.
Sonrasındaysa hatırladığım tek şey, Main Street üzerinde araç kullandığım ve Norval'in beni bekliyor oluşu.
Lo siguiente que recuerdo, es que estaba conduciendo por Main Street... y Norval estaba esperando.
Tek sorun kafasının karışık oluşu.
Pero... está embrollado.
Bir şeyhin her zaman şık oluşu
Un "sheikh" que es realmente "chic".
Kalbi çok zayıf fakat beni asıl endişelendiren genel durumunun kötü oluşu.
Su corazón esta muy débil, pero es su estado general lo que más me preocupa.
Şimdi belki seviyor seni. Ama büyük adam oluşu korkutmalı seni, dilediğini yapmak elinde olmayabilir.
Quizá ahora te ame,... mas piensa que, por su grandeza, su voluntad no es libre.
Beni benden alıyor. Tanrı'nın vücudumdaki var oluşu gibi.
Está en mí como la presencia de Dios...
Hal böyleyken, ona dair hatıralarımın az oluşu makul karşılanacaktır.
Dadas las circunstancias, se entenderá que apenas tenga recuerdos de él.
İtiraf etmeliyim ki, kale kapısından içeri girerken, mevcut durumun ilk gelişimdekinden hayli farklı oluşu nedeniyle bastırılamaz bir zafer coşkusu içindeydim.
Confieso que no pude contener una agradable sensación de triunfo... cuando nos acercábamos a las puertas del castillo... en circunstancias muy distintas a las de la última vez que lo había hecho.
.. çok genç, çok kadınsı ve çok çaresiz oluşu gerçeğine..
Bueno, al hecho de que sea tan joven, tan femenina e indefensa.
Hipnotize edilmiş insanların sözde doğuşlarından önceki bir var oluşu anımsadıkları algısı kamuoyunda çok büyük yer bir edindi.
Se le ha dado mucha publicidad últimamente... a las personas hipnotizadas que supuestamente recuerdan... una existencia anterior a su nacimiento.
Çalışmadan idare etmeye yönelik yöntemlerinin... son derece tehlikeli oluşu, aşırıIıkları gerekli, kırıImaları... geri alınamaz kıIan bu sabırsızlığın kökeninde yatmaktaydı.
La extrema precariedad de los métodos de sobrevivir sin trabajar está en la raiz de esta impaciencia que vuelve los excesos necesarios y las rupturas irrevocables.
" İhtirasın Yok Oluşu.
" Muere la pasión.
Kate, bu oyunun başlığı, İhtirasın Yok Oluşu.
Kate, el título de la obra es Muere la pasión.
"Bu gece, İhtirasın Yok Oluşu perdesini açarken..." "... ben çok, çok uzakta olacağım. "
" Esta noche se levanta el telón de Muere la pasión mientras yo estoy muy, muy lejos.
Adı geçen adamlar, gözü pek ve cesur davranışlarıyla, bu birliği pusuya karşı tam zamanında uyarmış ve böylelikle muhtemel bir yok oluşu zafere çevirmişlerdir.
Estos hombres, con su asombrosa y valiente acción fueron capaces de advertir a esta unidad de una emboscada y así convirtieron un posible exterminio en una victoria.
Korkunç bir çatışmanın ardından 8. Kraliyet Ordusunun 9 Nisanda teslim oluşu insan ıstırabının geldiği son noktaydı.
Después de una lucha desesperada el ejército real se rindió el 9 de abril habiendo alcanzado el límite del sufrimiento humano.
Ruh halinin bozuk oluşu ikinizinde umrunda değil mi?
¿ No les inquieta su depresión?
Umuyorum ki basit bir şekilde atlatacağız... fakat bu ilk kez oluşu.
Espero que resulte ser un asunto menor... pero es la primera vez que sucede.
Bu duyduğumuz, zamanın akmakta oluşu mu yoksa kalplerimizin kusurlu atışı mı?
¿ Es el despertar y oír el paso del tiempo o es el fracaso del latir de tu corazón?
Hamile oluşu... sizi ürkütmediğinden kabul ediyor. Fakat lütfen aceleci olmayın.
Ella acepta, ya que la situación en que se halla, no le asusta a Vd. Pero, vaya despacio
Dünyanın gerçeklik oluşu bizim talihsizliğimiz.
Para nuestra desgracia el mundo es realidad.
- Bir afrodizyak oluşu hakkında.
- Que sea afrodisíaca.
Daha anlamlı bir var oluşu yaşamaya başlama fırsatı için zamanın geldiğini düşünüyorum.
Ya es hora de que tenga la oportunidad... de empezar a vivir una existencia siginificativa.
UESPA genel karargahına, Antares'in gizemli yok oluşu bildirildi.
La UESPA nos ha informado de la destrucción misteriosa de la Antares.
Oh, Dr Gonzales. İyi o zaman. Ne uygun, burada MD'nin oluşu.
El doctor Gonzales. ¡ Qué conveniente tener un médico aquí!
Var olmuş olan her şeyin, her yerde yok oluşu.
De todo lo que existe en todas partes.
Ahmaklığın yok oluşu.
La fatuidad del moribundo.
Pascal'ın kumarında hoşuma gitmeyen şey, olasılığın piyango bileti alınıyor gibi hesaplanıyor oluşu.
Lo que no me gusta en la apuesta es lo de dar algo a cambio, como comprar un billete de lotería.
Ben hep, İsa'nın bedeni ekmeğin içindedir derim ;.. ... tıpkı tavşanın şu ezmenin içinde oluşu gibi.
Yo desde luego estoy convencido de que el cuerpo de Cristo está en la ostia... como la libre está en este paté.
Öte yandan birçok genç... Bazı gençler yasak oluşu nedeniyle buna ilgi duyuyorlar.
Algunos jóvenes, por otro lado, se sienten atraídos por su ilegalidad.
Sosyal olarak senden üstün oluşu.
... porque era superior a nosotros, socialmente.
Var oluşu destekliyor olsam, neden zehir yaparak para kazanayım?
¿ Por qué si defiendo la existencia en todas sus formas me gano el pan haciendo raticidas?
En dikkat çekici bulgu olağanüstü agresif oluşu.
Lo más remarcable es su comportamiento excesivamente agresivo.
Ona böylesi ait oluşu onu çok etkiliyordu.
René estaba fascinado, ella le pertenecía tanto.
Ekmeğin unufak oluşu, dışlanan adamın son yemeği ve şimdi de bu yemek.
La partición del pan, la última comida del reo y ahora, esta comida.
- İstiyorum. - Şair ruhlu ya da her neyse ondan oluşu hoşuna gidiyor herhalde.
Quizás le veas poético, pero aparte de eso...
Herkesten daha saldırgan oluşu? İnsanı tüketecek kadar çocuksu?
Es hostigador y tremendamente infantil.
... tüm esaretiyle... Ölüm fikri, insanların fiziksel yok oluşu.
La imagen de la esclavitud total ante la idea de la muerte - fin biológico - del hombre.
Sakinlerinin bilmediği üçüncü bir boyuta eğik durumda oluşu.
Sin que sus habitantes lo sepan su universo bidimensional está curvado en una 3a dimensión física.
Eğer böyle dinamik bir evrende yaşıyorsak ve her şey Büyük Patlama sonucu oluşmadıysa evrenin son yok oluşu sonrasında yeni bir döngü sonucu yaratılmış olabiliriz.
Si vivimos en un universo oscilante de este tipo el big bang no será la creación del cosmos sino sólo el final de un ciclo previo la destrucción de la última encarnación del cosmos.
Hepsinin 50'sini geçkin oluşu büyük şanssızlıktı.
Qué lástima que tuvieran más de 50.
Laurie Strode'yi kurtaran adamın ona yakın mesafeden 6 el ateş etmesi gerçeğine rağmen Haddonfield polisinin şüphelinin ortadan yok oluşu için açıklaması yok...
... alega haberle disparado seis veces. La policia no tiene ninguna explicación... por la desaparición del sospechoso, pero se confian de que será atrapado pronto... No lo puedo creer.
Özellikle bürokrasi ve çarkın dönmesini sağlamak için onun insanların üstünde oluşu ile ilgili söyledikleriniz hoşuma gitti.
Me gustó que dijera que la comisión no debe retrasar las cosas.
ya özgürlüğün yok oluşu?
¿ Y si no hubiera libertad?
Bu adamın güçlü oluşu oldukça korkutucu.
Asusta lo fuerte que es este tipo.
görmenin mutluluğu, ruhun mest oluşu Tanrının varlığının reddedilmez kanıtı!
¡ Alegría de la vista, éxtasis del alma, prueba irrebatible de la existencia de Dios!
" aynanın tozla kaplı oluşu gibi.
" como el espejo con el polvo.