English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ O ] / Ormana

Ormana tradutor Espanhol

2,760 parallel translation
Gidip bu ormana evim diyen adamları bulalım.
Encontremos a qué parte de la jungla estos tipos le llaman'casa'.
Evet, ormana gidip bir şeyler vuralım.
Sí, vamos a salir al bosque y disparar a algo.
Ormana doğru koşan birini gördüğümüzü.
De que vimos a alguien corriendo por el bosque.
Daniel'in durduğu yerden ormana doğru koşan birini gördüm.
Vi a alguien corriendo hacia el bosque donde Daniel estaba parado.
Müthiş, ormana doğru yuvarlandı.
Genial, se fue a la jungla.
Prenses karanlık ormana doğru, kırismıs yıldızını bulmak için yola çıkar.
La Princesa se escabulló en el oscuro bosque para encontrar la Estrella de la Navidad.
Mary Tremlett ormana gider. Stromming ortaya çıkmaz.
Mary Tremlett va, Stromming nunca aparece.
Ben o şeyin bacadan tırmanıp ormana kaçtığını duydum.
Me dijeron que la cosa subió por la chimenea y escapó al bosque.
Dün gece işemek için ormana doğru gitti ve geri gelmedi.
Anoche salió al bosque a orinar y nunca regresó.
Ormana doğru gitmiş ve geri gelmemiş.
Entró al bosque y no regresó.
Yaşlı olan yalnız ölmek için ormana gidiyor.
Los ancianos caminan hacia la jungla para morir en soledad.
Gidip bu ormana evim diyen adamları bulalım.
Veamos a que parte de la jungla estos tipos le llaman hogar.
Sen ormana ait değilsin.
Tú no eres selva.
Arka tarafa git, ormana kaç.
Sal por detrás y escapa por los bosques.
- Biliyorum canım. Arkadan çıktım ve ormana gittim.
Me largué y me metí en los bosques.
Randall korkak tavşan gibi ormana kaçarken oğlu Calvin... Üstümüze saldırdı ve ateş etmeye çalıştı.
Mientras el viejo Randall corría miedoso como un conejo, su heredero Calvin nos atacó, disparando como para matarnos.
Ona, sahte bir kimlik çıkartıp, araba kiralayıp sonra da ormana gidip yiyecek bırakacak kadar çok değer veren bir kadın tarafından.
Una mujer suficientemente preocupada como para falsificar una identificación. Alquilar un coche, ir al bosque, dejar comida.
Yeni doğan bebeği ormana götürdü.
Se llevó el bebé al bosque, al recién nacido.
Gömleklerimi kuru temizleyiciye götür desem daima bir parazit çıkar ama iş ormana ceset gömmeye gelince- -
Porque cuando te pedía que llevaras mis camisas a la lavandería era un tremendo fastidio, pero enterrar un cuerpo en el bosque...
Ormana bir adam mı gömdün?
¿ Enterraste un hombre en el bosque?
Eğer önce beni almadan polise gidersen ormana bir ceset daha gömeriz.
Si vuelves a ir a la policía y confiesas algo sin hablar conmigo primero enterraré otro cuerpo en el bosque.
Seni ormana götüreceğim.
Te llevaré al bosque.
Ormana gidebilirim.
Podría ir al bosque.
Doğum vaktim ne zaman yaklaşsa asil kocam yanına avcılarını ve köpeklerini alıp ormana kaçardı.
Siempre que estaba cerca de parir mi esposo se escapaba al bosque con su cazador y sus perros.
Craster'ın kendi oğlunu alıp ormana bıraktığını gördüm.
Vi a Craster llevar a su propio bebé y dejarlo en el bosque. Vi quién lo cogió.
Sonra ormana yollanır ihtiyar...
Y el viejo va a por madera...
Sonra ormana yollanır ihtiyar, İhtiyar karısı ballı püre yapar.
Y los viejos van a por madera, y su vieja esposa cocina. Papilla con miel
Ormana girme vakti.
Es hora de entrar a la jungla.
Geleceğimizi ormana götürüp kafasına sıkmış gibi.
Es como si empujase nuestro futuro al bosque y lo disparara en la cara.
Onu ormana götürdüğümüzde ve sonra onu boğduğumuzda seni hiç bu kadar canlı görmemiştim.
Cuando le llevamos al bosque y le estrangulamos... Nunca te he visto tan entusiasmado.
İşte bu yüzden benimle ormana gelmeni istememiştim.
Por eso no querías que vinieras hoy conmigo.
Sırf o serseri Peter'la olabilmek için ormana gitmek istiyorsun sen.
Sólo quieres retozar por el bosque con ese holgazán de Peter.
İpuçlarına göre, ben Kathryn'in kalbini kesmişim sonra da onu gidip ormana mı gömmüşüm?
La prueba dice que le arranqué el corazón a Kathryn y lo enterré en el bosque. Es una locura.
Ormana gitmiyorum, tatlım.
No iré al bosque, corazón.
- Ormana daldı.
Se metió en el bosque.
Şuradaki ormana kaçtı.
Se fue corriendo hacia el bosque por allí.
Avlanmaya ormana gittiniz?
Fueron a la jungla a cazar.
Onu ormana sürükleyip, bir ağaca bağlayıp eşek sudan gelinceye kadar dövüp, bacaklarını da kırabiliriz.
Podríamos llevarla a rastras al bosque, atarla a un árbol, molerla a palos, romperle los brazos.
Hiç ormana gitmemiştir.
- Jamás ha estado en el bosque.
- Peki Dimitri niye ormana gidip iki kişiyi öldürüyor?
¿ Cómo acabó Dimitri en el bosque, matando a dos personas?
Sen de ormana doğru git kızları, Lavon ve George'u bul.
Tú sales y encuentras a las señoras, a Lavon y a George.
- Pekala! Size eşyalarınızı ve kasklarınızı getireyim de ormana çıkalım.
Dejad que os traiga unos cascos, algo de equipo y subiremos allá, a darle al nar nar.
Ama seninle ormana taşınmam, ona göre.
Pero no pienso vivir en el bosque contigo.
Yok yok... Ormana taşınmak zorunda değiliz.
No...
Ormana girmelerine izin vermeyin!
¡ No dejes que ellos irrumpan en el bosque!
Bir kaç gün önce, karım ve kızımla birlikte buradaki ormana geldik.
Dos días atrás, mi esposa, mi hija y yo llegamos aquí, al bosque.
Hayır, hemen buradan çıkıp, ormana girmemiz lazım.
No, tenemos que salir de aquí, debemos cruzar el bosque.
Şimdi ormana geri dönelim, çileğim!
¡ Badabín, badabán! Ahora volvamos al bosque, cariño.
- Daniel, ormana ulaşmaya çalış.
Daniel, intente llegar al bosque.
Sen ormana ait değilsin.
No eres la selva.
Lütfen beni ormana gönderme.
Por favor, no me envíes a la jungla.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]