Outlet tradutor Espanhol
56 parallel translation
Bricomarché'nin köşesi eskiden orada büyük bir mobilya mağazası vardı. - Anladınız mı?
En la esquina de Bricomarché,... donde solía estar el outlet de muebles familiares. ¿ Lo conoces?
Kim bilir, Malcolm? Belki orada bir Armani outlet bulursun.
Y quién sabe, Malcolm, quizás encuentres una tienda Armani allí.
Düşündüm de belki yarın, eğer isterseniz, outlet merkezine gidebiliriz.
Quizás mañana, si te sientes mejor, podemos ir al centro comercial de rebajas.
El sanatları festivali ve outlet mağazaları olacak.
Hay festivales de artesanías y tiendas de descuento.
"Outlet" mağazası gibi. Garip aile üyeleri konusunda uzmanız biz.
Se especializaría en parientes irregulares.
Orası Outlet 800.
Es el Centro 800.
A safe, confidential outlet with my therapist.
Un escape seguro y confidencial con mi terapeuta.
Sakın benim kıyafet tasarımlarıma göz atmayı unutmayın, CC Brown, birçok outlet satış mağazasında mevcut.
No olviden ver mi línea de ropa CC Brown disponible en muchos locales.
Ro Teyze ile Outlet'lere gittiler.
Fue a las liquidaciones con la tia Ro.
J. Crew outlet mağazası.
Una tienda de descuento J. Crew.
Orası Outlet mağazasının aşağısında.
Eso es cerca del centro comercial.
Ed'i ilk gördüğümde Scogan'da bir alışveriş merkezine ilanları yapıştırıyordu.
La primera vez que vi a Ed estaba colocando carteles en el mercado outlet de Scogan.
Ama fabrikadan halka satış mı?
Pero... ¿ pero un outlet?
Britney, fabrika mağazasından 3 tanesini 11.95'e alabilirim.
¡ Oh, Britney! puedo encontrar un paquete de tres en un outlet por 11.95.
J.Crew outlet mağazası.
Hay un Corte Inglés. ¡ Dios mío!
Bana da Coach * çanta yok.
y tampoco bolso Coach Outlet para mí.
Outlet alış veriş merkezleri var.
Bueno, tenía que salir de ese centro comercial.
Outlet alışveriş merkezi gibi.
Es como un centro comercial en rebajas
Birkaç tane outlet mağazası var.
Tiene un par de tiendas.
- Outlet alışveriş merkezi.
- El mercado de oportunidades.
Jack, kadınlar, erkeklerin outlet mağazalarına gitmekten nefret ettiği kadar pornodan nefret eder.
Jack, las mujeres odian el porno tanto como los hombres odian ir a los centros comerciales.
Prada outlet mağazasının yakınlarında değil yani.
No es el mismo codigo postal que el del outlet de Prada.
Burada işimiz bittiği anda Fashion Barn Outlet'e geri dönecekler.
Y en cuanto acabemos aquí, van a ir de vuelta a "Ofertas de Moda el Granjero".
- Şehir dışındaki bir indirim mağazasından aldım.
- Los compré en un outlet, en el Village.
Bakalım bu outlet'i bulabilecek miyim.
Déjame ver si puedo rastrear en que se toma.
Pauline, yarın sabah, sen, ben, outlet mağazaları sonra öğlen ise, Howard ve ben, gidip biraz golf oynayacağız, ayrıca cüzdanını getir çünkü acımasız olacağım.
Pauline, mañana por la mañana, tú y yo, de compras... y al mediodía, Howard y yo are gonna tee off, y lleva... tu billetera porque no seré fácil para tí, ¿ de acuerdo?
Bud ve Sam Ed ile gündelik çalışan birini aramaya gidiyorlar. - Güzel.
Él y Sam irán a Bargain Outlet por un jornalero empleado de Ed.
Bir Armani outlet'e uğradım.
Me paré en un outlet de Armani.
Outlet mağazası var bir tane.
Hay una tienda outlet.
- Sence burada Gap Outlet var mıdır?
piensan que tienen una Gap Outlet aquí?
- Gap Outlet mi?
Outlet Gap?
Aileleri L.L. Bean dükkânında seks yaparken ortaya çıkmış.
Fueron concebidas mientras sus padres, Tenían relaciones sexuales en un L.L. Bean outlet store.
Sanmıyorum, outlet mağazalarından alışveriş yapmam.
Lo dudo. No compro en outlets.
Emma ve ben aylık satış çılgınlığı için ucuzluk mağazasına gidiyoruz.
Bueno, Emma y yo nos vamos al outlet para las rebajas locas del mes.
Daha önce hiç outlet mağazası görmemiş.
Sí, nunca había visitado un outlet. ¿ Ves eso?
- dış kalenin yakınında.
- cerca del castillo del outlet.
Ben ucuzluk mağazasına gidiyorum.
Vosotros pasáoslo bien en la comida. Yo voy a la tienda outlet.
Eğer gitmiş olsaydım, ucuzluk mağazasını çok severdim. Arabayı ben kullanırım.
Nunca estado en ninguna, me encantaría ir a un outlet.
Bu özel tasarım şehirde birkaç büyük perakende satış yerinde satılıyor.
Este diseño en concreto se vende en la mayor parte de tiendas outlet de la ciudad.
AVM alışverişi mi?
Tiendas Outlet?
Hapishaneye yakın bir outlet mağazası var. Seni oraya bırakabiliriz.
Si hay algún centro comercial cerca de la cárcel podemos dejarte ahí.
Pekâlâ, bakın. Üç, dört yıl önce Percy yakınına yeni bir outlet mağazası açılacağı zamanlardı.
Bueno, el asunto es que dentro de unos tres o cuatro años inaugurarán aquí un nuevo centro comercial.
O ayakkabılar belli ki outlet mağazadan alınmış.
Esos zapatos... huele a outlet por todas partes.
- Ama Burridges asıl... Satış yeri.
Bueno, Burridges era el principal outlet.
Süveterlerinin, ayakkabılarının ve sikik Sephora eşyalarının arasına sıkıştım.
Estoy atrapado con tus jerséis y zapatos ¡ y tus jodidos productos de Sephora suficientes para una tienda outlet!
İyi ki o uzay mağazasında laboratuvar önlüğü ve senin en sevdiğin gömlek varmış, değil mi Morty?
Qué suerte que aquel outlet espacial tuviera batas y tu camisa favorita en stock, ¿ eh, Morty?
Outlet alışveriş merkezine gideceğim. Üç sene öncesinin zengin...
Iré a comprar ropa de oferta hoy.
Outlet alışveriş merkezleri gibi mi?
¿ Como centros comerciales?
Vermont'ta bir outlet mağazasında durmuş.
se detuvo en una tienda de liquidación en Vermont.
JADE : I think that what I do is an outlet for something that's already there.
Lo que hago es una válvula de escape para algo que ya existe.
Outlet'lerde de vakit geçireceğiz.
Rápido, rápido... es un viaje de dos horas, sin tener en cuenta la parada en el outlet.