Paralar tradutor Espanhol
7,166 parallel translation
Şu lanet kapıyı şimdi aç yoksa kapıyı kafanda paralarım!
¡ Abre esta maldita puerta inmediatamente... o la tiraré abajo y te golpearé con ella!
Ben yakalanınca Marcus paraların nereden geldiğini öğrendi.
Cuando me arrestaron, Marcus averiguó de dónde venía el dinero.
İlk banka soygunumda "Tüm paraları verin." diyeceğime "Tüm palaları verin." dedim.
La primera vez que robé un banco, en vez de decir, "Deme todo su dinero", dije, "Deme todos sus monos".
Paralarının çoğu, üyelerinin bağışlarından gelir.
La mayor parte del financiamiento proviene de las donaciones de los miembros.
Gümrük cezalarını ödeyip paralarını zırhlı bir araca yüklemek için buraya getirmişler.
Pasaron la aduana sin problemas... y luego el dinero vino aquí para ser cargado en un blindado.
Sokaklarda olduğun gerçeğini biliyorum. Ve pisliklerden aşırdıklarını. Makbuzsuz olarak aldığın paraların ne kadar olduğunu tahmin bile edemiyorum.
Sé con certeza que andas por ahí en las calles y estás asociándote con escoria, y solo puedo imaginar cuanto dinero has tomado y no comprobado.
Yani bilmiyorum. En azından eğer gösteri iptal olsaydı iade etmeleri gereken paralar için dava açmadılar.
Por lo menos no voy a ser demandada o algo por todas las entradas que hubieran tenido que devolver si el espectáculo se hubiera cancelado.
- Alicia ile anlaşma yapacak ve Chumhum'ı bu çatının altına getireceğim. Ortakların yarısı, fazladan gelecek paralarını saymakla meşgul olacaklar.
- He hecho un trato con Alicia y traigo a Chumhum de vuelta, la mitad de los socios estarán demasiado ocupados contando sus bonos.
O vakalardan birinde 132 milyon dolarlık vergi kaçakçılığı ve kayıp paralar vardı.
Uno de esos casos implica 132 millones de dólares en impuestos evadidos y fondos desaparecidos.
Araya biraz İspanyol parası karışmış olabilir. Ya da üzerinde eşek olan bozuk paralar.
Puede que hayan un par de pesos mezclados, es eso o que ahora los centavos llevan un burro.
Onlara paralarını veren adama sadıklar. Tacıyla onları.. .. selamlayan oğlana değil.
Son leales al hombre que les paga, no al muchacho que lleva coronas ante ellos.
kulübü uyuşturucu ve fuhuştan kazandıkları paraları aklamak için kullanıyorlar.
Usan el club para lavar dinero de las drogas y la prostitución.
O paralar nereden geliyor sanıyordun?
¿ De dónde cree que venía el dinero?
Paralarının işe yaradığını görmekten hoşlanırlar.
Quieren ver su dinero trabajando.
Japonya'dan gelip acı biber yememi izlemek için büyük paralar veren bir hastam vardı.
Tenía un cliente raro de Japón que me pagaba muy bien para verme comer chiles fantasma.
Paralarını verdim ama yine de öldürdüler.
Les pague, pero de todos modos la asesinaron.
Ama Kenny işi bırakmadı, ciddi paralar kazandı. Ben de çöpten yemek toplayıp terk edilmiş binalarda yaşadım.
Kenny siguio en el negocio y empezo a ganar mucho dinero, mientras yo comia basura y dormia en edificios abandonados.
Paraları aşağı yukarı ne zaman bıraktığını söyleyebilir misin?
¿ Puedes decirme, más o menos, la hora en que se hicieron las entregas?
Seni üzmek istememiştim ama eğer paralarını vermezsem gidip annenden alacaklar.
- Qué está pasando? - Es pirata. Nos estábamos siendo un poco estúpido y algo sucedió.
Ama eminim adamımız elindeki sahte paralar için Alman'la anlaşmak üzere.
Pero estoy seguro de que nuestro hombre va a llegar a un acuerdo con el alemán para sacar su dinero falsificado cualquier día de estos.
- Paralar benim.
- Me llevo el bote.
Paralar nerede?
¿ Así que dónde está?
Son gördüğümde paralar minibüsteydi.
La última vez, estaba en este furgón.
Dinle, paralar minibüse yüklenirken biz Özel Kuvvetleri bilgilendiriyorduk.
Oye, escucha, estábamos... informando al SWAT cuando se cargaba el dinero allí.
Paralar minibüste değil!
¡ El dinero no está en el furgón!
Bu insanların paralarını vermeye hazır olduğunu görmek.
lista para dar su dinero... por lo que mi familia ha construido.
Cezalardan ve paralarını saklayan şirketler ile vatandaşlardan alacakları vergiler ile elde edecekleri parayı bir düşün.
Piensa en el dinero que recaudarán por sanciones e impuestos sobre los depósitos bancarios a empresas y ciudadanos que han estado ocultando su dinero.
Bu bir şirket partisi, sen de CEO'sun. Sökül paraları.
Es una fiesta de la empresa y tú eres el presidente, así que paga.
Evimde olan paralar birkaç nadir durum dışında genelde benim oluyor!
El dinero que está en mi casa tiende a ser, por lo general, con pocas excepciones, ¡ mío!
Ama sana verdiğim paralar için hiç teşekkür etmedin.
Pero ni siquiera me has dado las gracias por el dinero que te doy ahora.
Her ay bana verdiğin paralar için minnettarım.
Realmente aprecio todo el dinero que me has dado todos los meses.
Yanan paralar.
Dinero quemado.
Eğer Delarge, Quintana Evi'ndeki paraları temizliyorsa neden Narkotik olaya el atmadı?
Si Delarge estuviera lavando el dinero de los Quintana, ¿ por qué aún no le ha pillado la DEA?
Sadece büyük şehirlerde büyük paralar kazanabilirsin.
Uno puede ganar mucho dinero sólo en las grandes ciudades.
Hepsi tatil için kiralanan karavan paralarından.
Todo por alquilar caravanas para vacaciones.
Bu yatırım işi bizlik bir iş değil, hatta onların paraları yasal olsa bile.
Este tema de los inversores no es para nosotros, ya sabes, incluso si su dinero es legal.
- Will bir yılda milyon dolarlar kazanıyor. Murrow da milyon dolarlar eşleniği paralar kazanıyordu. İkisi de özel sektörde insanlara neden ödeme yapılıyorsa o yüzden kazanıyorlar.
- Will cobra millones de dólares al año y Murrow cobraba el equivalente de millones de dólares al año por la misma razón que cualquiera cobra algo en el sector privado.
Paraları çalmaya ve benim adıma açılmış bir banka hesabına koymaya ikna etmişsindir onu.
La convenciste para que robara el dinero y lo pusiera en una cuenta a mi nombre.
- Bu paraların değerlendirmesini yaptı mı?
¿ Hizo estos comentarios por dinero?
~ Bunlar senin paraların.
- Ese dinero es tuyo.
- Neden? - Paralarını daha da artırabilsinler diye.
Así pueden convertirlo en más dinero todavía.
Daha da çok paraları olsun diye.
Para tener aún más dinero.
Baştan, bir şey yapacak paraları olmuyor çünkü.
Bueno, porque no tienen suficiente dinero para hacer nada con él, para empezar.
Yeterince paraları olduğundan kültür ya da klas satın almaya çalışıyorlar. Belki de sadece çaylaklar.
Tienen dinero suficiente y eso hace que quieran comprar algo de cultura o clase o o ver lo que pueden pescar.
Paralarından bir miktar sana da damlar belki.
Así que algo de dinero te cae a ti.
Müşterilerim paralarını geri istiyor.
Mis clientes quieren que se les devuelva el dinero.
Binbir güçlükle kazandığınız paraları Jimmy'yi kurtarmak için kullanmamı istiyorsunuz. - Mm-hmm.
Queréis que use vuestros peniques ganado con el sudor de la frente para salvar a Jimmy.
Kardeşlerimin çeyiz paralarını karşılayamaz.
No proporionará dotes a mis hermanas.
Gerçekte uyuşturucu ve insan ticaretinden gelen paraları aklayan kişidir.
Está a cargo de... lLavar dinero proveniente del trafico de drogas y de personas.
- Paraları görelim yavrular.
- Paga, perdedor.
Kefaletim ödendiği için, o paraları sahiplerine geri vermeliyiz.
Y mi libertad bajo fianza ha sido pagado, saltar que el dinero debe ser devuelto.