París tradutor Espanhol
11,543 parallel translation
Yarın sabahtan sonra Paris'te yasadışı İspanyol bulunmayacak.
No habrá presencia española no autorizada en París a partir de mañana por la mañana.
Paris salonlarında modaya ayak uydurabileceğimden emin değilim.
No estoy segura de que cuaje en los salones de París.
Bana derhal Paris'e kadar eşlik etmelisiniz.
Debéis escoltarme de vuelta a París inmediatamente.
Paris'teki çeteler İspanyol ismi olan herkesi öldürmeyi sürdürüyor. Resmen kaos. - Kadını tutuklasak ya?
La turba está arrasando París asesinando a cualquiera que lleve un nombre español.
Fakat Paris ve Madrid'de bunu anlayamayanlar var.
Pero están aquellos en París y Madrid que no querrían tenerla.
Söz konusu bayanın yakın zamanda Paris'e geldiğini biliyorum sadece.
Creo que la dama en cuestión ha llegado recientemente a París.
Paris'e geri döneceksiniz.
Volveréis a París.
Saçının tek teline zarar gelirse Paris yanıp kül olur.
Tocadle un solo pelo de su cabeza y París arderá.
Paris'e ilerleyecekler.
Marchará sobre París.
Paris'e ilk seyahatimiz 89'daydı.
Fuimos a París por primera vez para la exposición del 89.
Baba geçen sene Paris'te yayınlanan radyum ve kanser tedavisiyle alakalı bir çalışmayı inceliyorum.
Papá, he estado estudiando un artículo que fue publicado el año pasado en París sobre el radio y el tratamiento del cáncer.
Paris'ten bahsettiğini duymamıştım.
Nunca te he oído hablar de París.
Beni seninle Paris'e gitmeye mi davet ediyorsun?
¿ Me estás pidiendo que vaya a París contigo?
Birisinin seni Paris'e götürmek için benden izin alacağını hiç düşünmemiştim.
Nunca pensé que alguien me pediría permiso a mí para llevarte a París.
Paris'i hep çok sevdiğini biliyordum oradan yola çıktım.
Sé que siempre te ha encantado París, así que empecé por ahí.
Bütün Paris tutulmadan bahsediyor.
Todo París habla del eclipse.
- Boktan bir yer. Ben Paris'e giderdim.
- Eso es agujero de mierda, yo iría a París.
Osgood ve Rachel Rathaway Central Şehri'nin en zengin çiftleri arasında. Bu tabloya Paris'te 25 milyon dolar verdiler.
Osgood y Rachel Rathaway, una de las parejas más ricas de Central City, pagaron 25 millones por eso en París.
Paris Moda Haftası'na gitmeyeceğim.
¡ No! No voy a ir a la semana de la moda en París.
- Sonra da Paris'e atanacaksın, değil mi?
- Sí. - Y tú irás a París.
Tüm bunlar sona erince Sayın Bakan, Paris'teki elçiliğe atanmak istiyorum.
Después de esto, quisiera un puesto en la embajada en París.
Toronto veya Paris'de muhtemelen çarşaflı gördünüz.. .. bunları onlarla karıştırmayın.
Probablemente visto que en Toronto o en París, pero usted no ha visto aquí.
Osip, Paris'te tanıştığınızdan beri.. senin yerine geçmek istiyordu.
Osip ha estado dispuesto a tomar tu lugar desde incluso su reunión en París.
Senden benimle Paris'e gelmeni istiyor değilim ya.
No es como si te pidiera que fueras conmigo a París.
Sadece Paris savaş gemisi etkin durumda.
Solamente el acorazado "Comuna de París"...
Yarından sonraki gün arabam Paris'ten çıkmış olacak.
Pasado mañana... mi carruaje saldrá para París.
Sonra Paris'e, işe döneceksin ve bütün gece haberleri seyredeceksin.
Regresas a París, al curro y a las veladas con la CNN.
Paris'e taşınacağınızı duydum.
- Al parecer se muda a París.
Pekâlâ, Paris... Hoşuna gidiyor mu?
Bueno, ¿ qué, te gusta París?
Açık havadaydınız ve Paris bölgesine geldiniz.
Respiraba aire puro, ahora está en París.
Jean Paris'e yeni yerleşti.
Jean acaba de mudarse a París.
Paris'den gelen yol çok tehlikeli özellikle bu köşk yakınındaki kraliyet topraklarına yaklaşınca.
El camino desde París es muy peligroso, sobre todo cuando se acercan a los terrenos reales que rodean a este pabellón.
Bazılarınız, Paris'i ya da çok özlediğiniz toprakları hatta buradan çok uzak olmayan topraklarınızı tercih ederdi.
Muchos de ustedes prefieren París o sus tierras y fincas, que tan profundamente extrañan, algunas solo a una corta cabalgata.
Paris'in Kralı olmayacağım çünkü.
Porque no seré el rey de París.
Eğer onu bu saplantıdan kurtarırsak, belki kendine gelebilir, Versailis de yabana döner, Paris'in kralı ve biz de kendi topraklarımızda hayatımıza döneriz.
Si le quitamos esta distracción, puede que se recomponga, y Versalles regresará a la maleza, el rey a París y nosotros, a nuestras tierras y vidas.
Evet, Paris'te.
Sí, en París.
- Eşim Paris'te yaşıyor.
- Mi esposa vive en París.
Yakında kral bu projesinden vazgeçer ve Paris'e dönmeye karar verir.
Pronto el rey se cansará de su empresa y volverá a París.
En çok güvendiğim adamın Paris'teki kraliyet deposunda bir kardeşi var.
Mi hombre de confianza... tiene un hermano en un real almacén en París.
Üniformalarını hazırla, durumun mevcudiyetini Paris'te olduğu gibi onlara güven ve moral ver.
Que estén uniformados, que su presencia se haga notar... dando así tranquilidad, como hacemos en París.
Paris'ten gelen nakliyat, efendim. Değerli mallar alınmış.
Un cargamento de París ha sido saqueado.
Paris'te varlıklarını anlat anlat bitiremezdin. Ama artık işe yaramıyorlar.
Presumiríais de vuestra riqueza y vuestros apoderados en París, pero ya no trabajan, ¿ verdad?
- Evet, Paris'ten.
De París.
Paris'e dönelim.
Vamos a volver a París y...
- Paris, Fransa.
- París, en Francia.
Paris'e.
Me iré a París.
Bir tane tüttürme mi istiyorsunuz? Neyi kutluyoruz? Yaklaşmakta olan Paris transferimi mi?
¿ Quiere que encienda uno para celebrar mi inminente transferencia a París?
Sırbistan'daki havaalanını, Moskova, Paris arası hızlı tren hattını, Türkiye'deki gaz boru hatlarını, Makedonya'daki bir otoyol köprüsünü o destekliyor.
El aeropuerto de Serbia, tren de alta velocidad entre Moscú y París, gaseoductos en Turquía, puente de peaje en Macedonia...
Bir saate Paris'e varmış oluruz madam.
- Estaremos en París en una hora, señora.
Artık Paris'teyiz.
Ahora estamos en París.
Paris.
París.