Pencereden tradutor Espanhol
4,172 parallel translation
Bu pencereden bakıp merak etmemek elde değil.
Es difícil no mirar por esta ventana de asombro.
Daha sonra bana, çok korktuğunu... çünkü sesimin çok kızgın geldiğini öteki taraftan pencereden dışarıya atladığını söyledi.
Más tarde me dijo que estaba tan asustado que había saltado por la ventana.
Pencereden baktın kabahat... Balkona çıktın kabahat...
Nada de balcón, nada de mirar por la ventana.
Pencereden çıktım.
Salí por mi ventana.
Maroney, bir pencereden atladın...
Maroney, saltaste por una ventana.
Jake pencereden bir şey düşürdü, o da bir polis arabasına geldi.
Jake tiró algo por la ventana y aterrizó en un coche de policía.
Evet, pencereden atlamadan hemen önce.
Sí, justo antes de que se escapara por la ventana.
Belki onları pencereden gördü. Onun için geleceklerini biliyordu.
Tal vez los viera desde la ventana.
- Pencereden girdiler.
Entraron por la ventana.
Ona göre, silah sesini duymuş, pencereden dışarı bakmış, ölü polis sandığı kişinin yerde yattığını görmüş, ama kaçan kimseyi görmemiş, gerçi kadın acayip şarap kokuyor. Harika.
Oyó el disparo, y vio por la ventana... lo que pensó que era un policía en el suelo, pero nadie huyó del sitio, aunque parece que ha tomado mucho Chardonnay.
Dışarıda koridorda, pencereden dışarı uçmuş.
Está justo ahí fuera, en el pasillo, salió disparado a través de la ventana.
Şu an New York'ta pencereden neler görüyorsun?
¿ Qué ves a través de tu ventana de Nueva York ahora mismo?
Bayan Huffman seni görmüş pencereden dışarı bakarken ve beni aradı.
La Sra. Huffman te vio conduciendo con una ventana rota y me llamó al trabajo.
Pencereden baktım, sonra da oradan ayrıldım.
Eché un vistazo por la ventana, y después me marché.
Pencereden beni izliyordun.
Es un héroe. Has estado mirándome desde tu ventana.
Pencereden dışarı baktığımda varlığını bile bilmediğim detaylar görüyorum.
Cuando yo estaba mirando por la ventana antes, Pude ver detalles que ni siquiera sabía que existían.
Eğer 500 mil boyunca ayrı arabalarda olacaksak elime geçecek olan Lourdes zamanının tümünü kullanmak isterim. Ben'in peşinden gittiklerinden beri pencereden ayrılmadı.
Sí, bueno, si vamos a estar atascados en diferentes vehículos durante 800 kilómetros, quiero aprovechar el tiempo de Lourdes todo lo que pueda.
Troutdale'daki polis müdürü, Dan Murray'nin evini harap ettikten sonra pencereden atlayarak intihar ettiğini söyledi.
El jefe de policía en Troutdale... dice que Dan Murray aparentemente se suicidó... saltando de una ventana en un tercer piso... después de destrozar su apartamento.
Pencereden dışarı baktım.
Miré por la ventana.
Devin, Her şeyi pencereden gördüm.
Devin, vi todo desde la ventana.
Seni pencereden fırlatmadan önce... odamdan defol.
Saca tu trasero de mi oficina antes de que te tire por la ventana.
Pencereden beni izliyordun.
Has estado mirándome desde tu ventana.
Pencereden bakıyordum.
Vi todo desde la ventana.
Sonra pencereden atladı.
Y luego corre a la ventana.
Birisi kapıyı çalar ve bir şekilde onun pencereden uçmasına sebep olur.
Alguien llega a la puerta, de alguna manera lo lleva a saltar a través de la ventana.
- Mezarlıkta kutsal bir adamı öldürüyor ayakkabı izi bırakmayan biri eve kadar onu takip ediyor ve adamı pencereden atlamasına neden olacak kadar korkutuyor mu yani?
Matar a un hombre santo en un cementerio, algo te sigue a casa, algo que no deja huellas de zapatos y te asusta tan profundamente que saltas por la ventana?
- Büyük annem bana daima terbiyeli davranmadığım takdirde Hotamtaneo'o'nun pencereden süzülerek beni alacağını söyledi.
La abuela siempre me decía que si no me portaba bien, el Hotamétaneo'o entraría por la ventana y se me llevaría.
Ama bu sabah kapıyı açmayınca pencereden baktım.
Pero esta mañana, no atendió a la puerta, así que miré por la ventana.
Adam kavgaya karışmış, pencereden atmışlar.
Un tío se peleó y acabaron tirándole por la ventana.
Pencereden atıldığı sırada çarpmış olmalı.
- No sé. Deben de haberle golpeado antes de atravesar la ventana.
Çatıda bir pencereden. Şu batı kanadındaki olmalı.
Afuera en el techo a través de la ventana que da al lado oeste.
Pencereden baksana.
Mira por la ventana
Pencereden kaçmana yardım edeceğim sende yardım çağıracaksın.
Te ayudaré a subir a una ventana para que puedas ir por ayuda.
- En sonunda pencereden bakmış.
Al final, miró por la ventana.
Sonra pencereden dışarı bakacaksın ve tahtaya bir penis çizeceksin. Bu geleneksel gözdağı verme, akıl karıştırma, boyun eğme tekniğidir.
Es la tradicional técnica de intimidación - confusión - sumisión.
Adam gibi kapı dururken neden pencereden çıktı şimdi bu?
Aigoo, oh... ¿ Por qué salta por la ventana cuando hay una puerta en perfectas condiciones?
Pencereden uzaklaş.
Bien, aléjate de la ventana.
Çöp sepetini pencereden içeri fırlatmak mı?
¿ Si aventamos ese bote de basura a través de la ventana?
Bütün o yontulmamış, sarkık dağınıklığı pencereden gördüm.
He visto todo ese abrupto y flácido desastre por la ventana.
Seni küçük kulaklarından tutar pencereden çekerim bak!
¡ Te agarraré de esas pequeñas orejas y te jalaré por ese ventana!
Pencereden neler olduğunu gördüm.
Yo... Vi lo que pasó por la ventana.
Pencereden seni görebiliyorum.
Puedo verte desde la ventana.
Komşu cesedi pencereden görmüş.
Los vecinos vieron el cuerpo a través de la ventana.
Gittikten sonra pencereden baktım. Taksiye bindi.
Cuando salió, fui a la ventana para verle subir al taxi.
Bunu pencereden atmam lazım.
Debería tirar este cacharro por la ventana.
Benim babamla geçirdiğim en iyi zamanlarsa çocukluğum boyunca, pencereden dışarı bakıp babamın gelmesini beklerken geçirdiğim zamanlardı.
Sí, bueno, mis buenos momentos "padre-hijo" fue pasarme la adolescencia mirando a través de la ventana esperando que mi papá volviera algún día.
Bu fotoğraf açtığı son pencereden.
Esta foto fue la última ventana que se abrió.
- Peki, git, pencereden çık.
- Okay anda, afuera por la ventana.
Minibüse çıkıp bir sincap gibi pencereden gireriz.
Nos subimos al camión, nos escurrimos por la ventana.
- Pencereden.
- Por la ventana.
Pencereden dışarı bak.
Mira por la ventana.