Play tradutor Espanhol
1,175 parallel translation
En kötüsü de play off zamanıydı.
Lo peor fue durante las finales.
Seni çatıya bağlayacağız. Zıplayıp, Spitfire gibi uçacak,... Nemesis La Fours'un tam üstünden geçeceksin.
Te atamos al techo, tú saltas y navegas como el Spitfire... y pasas junto al archienemigo La Fours.
- Zıplayıp vuralım?
- ¿ Arriba y abajo?
Sadece klibi seyredin. Jeriko'yu kimin öldürdüğünü bilmek istiyor musunuz... o halde hemen bir yere geçin ve "play" e basın.
Si desea saber quién mato a Jeriko, entre ahí y pulse "play".
Yuka, 30 dakika sonra, SM play'de.
Yuka, en 30 minutos, SM play.
SM play iyi para veriyor, sen de biliyorsun.
SM play es buen dinero, y lo sabes.
Geliyor ve gidiyor. Bir yerden, bir yere zıplayıp duruyor.
Salta de una posición a otra.
Beni aya uçur. 100 ) } Fly me to the moon 100 ) } And let me play among the stars Ve bırak oynayayım yıldızların arasında.
Llévame a la luna,... y déjame jugar entre las estrellas.
"Kütük ne- -" Görüyorsun, üstüne çıkacağız ve... zıplayıp... elektrik tellerine değmeyeceğiz.
¿ Para qué son? Verás... Nos subimos sobre los troncos y luego saltamos, evitando así una penosa descarga eléctrica.
Şu acayip muziği çal beyaz çocuk Çal şu acayip muziği şimdi
Play That Funky Music, Escucha niño blanco la música funky ahora
Bobby Rayburn yine kandine verilen parayı hak etmeyi başaramadı. Neredeyse iki oyuncunun dışarı çağrılmasıyla sonuçlanacak oyunda ancak ilk kaleye kadar gidebildi.
Bobby Rayburn otra vez no se ganó el sueldo casi conectando una pelota de doble play, apenas ganándole al tiro.
Beraberlik durumunda play-off lar olacak.
En caso de empate, se jugará un desempate.
Bu gecenin konusu, Cardinal takımının lig için hala şansı olması.
Los Cardinals todavía están dispuestos para los play off.
Dallas Cowboys lige çıkacağını biliyor.
Los Cowboys están a punto. Saben que están en los play off.
Eğer Arizona, bu akşam ve haftaya kazanırsa lige 21 yıldır ilk kez katılıyor olacak.
Si Arizona gana esta noche y la próxima semana llegarán a los play off, por primera vez en 21 ańos.
Ama... ikinci zıplayış en zoru.
Pero... el segundo salto es el más difícil.
Tanrım, play-off'ları unuttum.
Dios, olvidé que eran las finales.
Dün geceki "NBA Play-Off" larında skor neydi?
¿ Cómo terminó el partido de la NBA anoche?
"Play-Off" lar umurunda değil.
A ti no te interesa eso.
Bay White, Play-Tone Plakçılık'tan.
El Sr. White trabaja con la marca Play-Tone de discos.
Onu piyasaya sürmek ve Oneders grubunu Play-Tone kadrosuna istiyoruz.
Queremos que Los Oneders formen parte de nuestro equipo.
Play-Tone size gerçekten iyi bakacak.
Play-Tone los va a tratar muy bien.
Ya Play-Tone ile olmayı istemezsek? Bilmiyorum...
¿ Y si no queremos firmar con Play-Tone?
Guy, Play-Tone eyalet fuarlarını gezen bir şov yapıyor.
Guy, Play-Tone tiene una gira a varias ferias estatales.
Play-Tone galaksisinin diğer yıldızlarıyla beraber.
Con otras estrellas de la galaxia Play-Tone.
Play-Tone plağı tüm yurtta piyasaya sürecek, tanıtım turne sürerken yapılacak, o yüzden hazır olun.
Play-Tone venderá el disco en todo el país pero ustedes mismos lo promoverán. Estén listos.
Önce, Columbus'ta Play-Tone ekibinin geri kalanıyla buluşmamız lazım.
Nos encontraremos con las demás estrellas en Columbus cuanto antes...
Yassı, ortası delik, çizgileri var - bu bir Play-Tone plağı!
Tiene un hoyo. Tiene surcos. ¡ Es un disco Play-Tone!
"That Thing You Do" ile Wonders karşınızda!
... en firmar con Play-Tone. ¡ Los Wonders!
Çünkü Play-Tone yıldız kümesindeyiz.
Porque somos estrellas de la galaxia Play-Tone.
"That Thing You Do" Play-Tone firmasının tarihinde en hızlı yükselen plak.
"Eso que tú haces" es el disco de mayor venta en la historia de Play-Tone.
- Skitch, Play-Tone müdürü ile toplantı var.
- Reunión con el Sr. Play-Tone.
Play-Tone Plakçılığın kurucusu ve başkanı Sol Siler'ı ziyaret edip ona saygılarınızı sunmanız gerekiyor.
Primero deben rendir homenaje al Sr. Sol Siler. Fundador y director de discos Play-Tone.
Evet... Burada, Play-Tone'de ne zamandır çalışıyorsun?
¿ Hace cuánto que trabajas en Play-Tone?
Tüm Play-Tone yıldız kümesinden sorumlu olan herif o.
Él está a cargo de toda la galaxia Play-Tone.
Çünkü imzaladığın kontratı okumadın. Benim her dediğimi yapacağını söylüyor.
No leíste el contrato de Play-Tone que firmaste.
Ve sana Play-Tone katalogundaki şarkıları söyle diyorum.
Dice que harás lo que yo diga. Grabarás estas canciones del catálogo.
James Mattingly II ve grubu Heardsmen Play-Tone Firması için üç Altın albüm yaptı.
James Mattingly II y su nuevo grupo, Los Oyejeros, grabaron tres discos de oro para Play-Tone.
Şimdi, inanca zıplayış.
Eso sí que es profesión de fe.
O sahnede kendine has zarafeti ile Oradan oraya zıplayıp dururken Ben yüzümde donuk bir gülümsemeyle Oturup onu izlerdim.
Ella saltaba y giraba en el escenario... emanando esta gracia sensual increíble... mientras yo me sentaba allí, con la sonrisa congelada en mi rostro... odiándola por mis propias insuficiencias.
Onu sonunda sandalyeye oturtabildim adam zar zor iğnenin ucunu değdirdi derken, zıplayıp bağırdı, hepsi bu.
Hice que se sentara él apenas la tocó, ella gritó y eso fue todo.
Basketbol play-off'ları var.
Es la final de basket.
Üniversite play-off'ları.
Finales universitarias.
Galiba Çıplak Adam hamakta Bu aynı Play-Doh yağ fabrikası gibi.
El tipo feo desnudo usa su nueva hamaca. Parece una fábrica de grasa.
Zıplayıp oynayabileceği bir çiftliğe gittiğini söylemiştin.
Dijiste que iba a ir a vivir en una granja Donde tenía más espacio para retozar y jugar.
O kadar zıplayınca ayağım büyüdü herhalde.
Todo ese salto tiene que haber ampliado mi pie.
Evet, büyük sıçrama hakikaten. Kapıdan girere girmez adamın kucağına zıplayıp suratını yaladığın o rolü mü veriyorsun örnek?
Saltar sobre un tipo y lamerle la cara tan pronto como entra por la puerta.
100 ) } Beni aya uçur. 100 ) \ k58 } Fly me to the moon 100 ) \ k22 } And let me play among the stars 100 ) } Ve bırak oynayayım yıldızların arasında.
Llévame a la luna,... y déjame jugar entre las estrellas.
Bu'play'.
Aquí se pone en marcha.
Evet. 'Play'düğmesi nerde?
- ¿ Qué botón la pone en marcha?
Ortalıkta zıplayıp ona şey diyordu...
Estaba saltando y diciendole a él...