Poco tradutor Espanhol
208,550 parallel translation
Senin için not defterimi alıp ruh sağlığımı çizsem nasıl olur?
¿ Qué tal si voy por mi libreta, así te puedo dibujar un poco más de mi cordura? Srta. Goines...
Son zamanlarda olağan dışı örneklerde artış görüyoruz.
Últimamente hemos visto muchos con especímenes poco comunes.
Konukseverliğimizi gösterelim.
No seamos poco hospitalarios.
Aklım karıştı.
Estoy un poco confundido.
Hiç hoşuna gitmiyor.
No le gusta, ni siquiera un poco.
Burası için ne diyorlar? İnsan olmak için deli olman mı gerekiyor?
¿ Qué se dice de este lugar, que para ser humano se necesita estar un poco loco?
Az al, çok öde kendine minnet duydur.
Da un poco, agarra mucho, haz que te lo agradezcan.
Yaşadığım dönemin ötesini biraz biliyorum.
Sé muy poco de lo que hay más allá de mi propio ciclo.
Sırlar hassas ve narindir.
Los secretos... son delicados y poco convincentes.
Sana da biraz garip geldiler mi?
¿ No te parece que están un poco raros?
Belki O'nu dışarı çıkarıp temiz hava aldırmalıyız.
Tal vez deberíamos llevarla fuera y obtener su poco de aire fresco.
Ve biraz eski Doğu Londra aksanı yardımı ve bir iğneyle bana çok güvenirler.
Y con un poco " la vieja cockney por lo que habían confían en mí con una aguja.
Ondan geriye ne kadar kaldıysa.
Lo poco que le queda de ellos.
Her küçük tekme kalbime... bir bıçak gibiydi.
Cada poco bombo era como... un cuchillo en mi corazón.
Sadece biraz daha ileri.
Sólo un poco más lejos.
Bazen, biraz.
A veces, un poco.
Biraz tuzdan zarar gelmez.
No le vendrá mal un poco de sal.
Bir bardak toz şeker isteyecektim.
Vengo a pedir un poco de azúcar.
Liv zaten bankacı beyninden yedi.
Liv ya ha tomado un poco de... cerebro de banquero.
Biraz da yağladım.
Los he engrasado un poco.
Bence kendine biraz daha kredi vermelisin.
Creo que deberías darte un poco más de crédito.
Üzgünüm. Biraz dalmışım.
Lo siento, estaba un poco ido.
Sence de biraz üzücü değil mi?
¿ No es un poco triste?
Biraz.
Un poco.
- Burda biraz meşgulüm.
- Estoy un poco ocupada.
En az senin kadar haz etmiyorum bundan ama doğamızın iyi meleklerine bize rehberlik etsin diye çağrıda bulunmalıyız.
Me gusta esto tan poco como a vosotros, pero debemos apelar a los mejores ángeles de nuestra naturaleza para que nos guíen.
Biraz yardım eder misiniz?
¿ Un poco de ayuda por aquí?
Raven, biraz yardım.
Un poco de ayuda, Raven.
Nerelerden uçtuğunu daha kapsamlı öğrenebileceğim bağlantılarım var.
En función de los lugares a los que voló, tengo medios que podrían ser un poco más exhaustivos.
Şimdi evine git, biraz dinlen. Ve bu koşulları kabul edip etmediğini düşün.
Y ahora vete a casa, descansa un poco y piensa si estás de acuerdo con eso.
Annelerin birazcık rahatlaması için mi?
¿ Ayudar a esas madres a encontrar un poco de confort?
Dr. Kepner'la bize biraz zaman tanıyın ve onu kıpırdatmayın.
Dadnos a la Dra. Kepner y a mí un poco de tiempo y no os la llevéis.
- Gitmesinler diye yalan söyledim. Biraz zamana ihtiyacım var.
Sí, he mentido, pero no pueden llevársela, y solo necesito un poco más de tiempo.
Arka tarafta biraz köfte ayırmıştım.
Tengo un poco de pastel de carne en la parte de atrás.
Özür dilerim, kafam biraz dağınık.
Lo siento, es solo, mi cerebro va un poco... ¿ sabes?
Temiz çarşaflara ihtiyacımız var ve de yardıma.
Solo necesitamos sábanas limpias y un poco de ayuda, ¿ sí?
Şimdi... lütfen biraz uyu...
Ahora... por favor, duerme un poco...
Biraz derinlere inmek istiyorum.
Indagar un poco más a fondo.
Pizzadan biraz ister misin?
¿ Quieres un poco de esa pizza?
Gözünü kıl payı ıskalamış.
Por poco pierde el ojo.
Mindy, uykunun geldiğini hissedeceksin.
Mindy, te vas a sentir un poco somnolienta...
Biraz pasif-agresif olmamış mı?
Es un poco pasivo-agresivo, ¿ no crees?
Bebek biraz siyanotik görünüyor.
El bebé parece un poco cianótico.
- Bence biraz- -
- Parecían un poco...
Her gün gazeteyi almaya çıkardım ve daha ileri gitmeyi düşünürdüm.
Cada día, iba a agarra el periódico, y pensaba en ir un poco más allá.
Kapıyı açmadığın her gün içeride kalman biraz daha kolaylaşacak.
Cada día que no abres la puerta, se hace un poco más fácil permanecer dentro.
Sadakat bu dünyada çok nadir rastlanan bir şey.
La lealtad es poco común en este mundo.
Kendini eğlenceye bırakınca- -
Cuando te permites divertirte un poco...
- Biraz etkilendim.
Un poco.
Onu biraz yalnız bırakalım.
Bien, démosle... solo démosle un poco de espacio.
Sana ilaç vermemiz gerekti.
Y te hemos puesto un... un poco de medicación para que te calmes.