English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ P ] / Puzzle

Puzzle tradutor Espanhol

426 parallel translation
"Puzzle" ı tek başına yapmayı yeğleyenler oluyor.
Hay gente que prefiere hacer puzles solos.
Karşımızdakilerin elinde bulmacanın üçte ikisi bulunuyor, bizde ise sadece üçte biri.
Nuestros enemigos tienen dos tercios del puzzle... nosotros uno.
Bunun sıradan bir muamma olmadığını anlamaya başladım.
Empecé a darme cuenta de que este puzzle no era sencillo.
Bir şeyler mantıklı gelmiyorsa gelmiyordur ve gelmiyor.
Si alguna pieza no encaja, adiós al puzzle.
Zihninde bir bilmecenin anahtarı saklı. O anahtarı almalıyım.
Tiene la clave de un puzzle en su cerebro y la necesito.
Yap boz oyunu gibi.
Es como un puzzle unicolor.
Yapbozundaki parça.
Sí, la pieza de tu puzzle.
Bıktım sizin bu yapbozunuzdan!
¡ Estoy harta de tu puzzle!
Bulmacanın parçalarını birleştirmek için egosu zekasına başvuracak.
Su ego requiere que use su inteligencia para unir las piezas del puzzle.
Yapbozda tek bir siyasi ve ekonomik öğretisi olan Avrupa'nın en uç noktasına kadar uzanan ki bu uç nokta Fransa olan devasa bir coğrafik parça olacak.
Será una pieza geográfica gigantesca en el puzzle, con una única doctrina política y económica, extendiéndose como punta de Europa, el muy puntera Francia.
Nasıl ama? İyi.
Inspector, el puzzle está completo.
Ağacı özel bir şekilde kesecek yöntem icat etti resimdeki çeşitli dış hatların şekilleri mürekkepli parçalar farklı renkler ve işte o zaman tekrar bir araya geliyordu tıpkı bir testere gibi, basılmaya hazır.
Él inventa un método de levantar piezas individuales de madera... cortando varios contornos de la imagen... entintando las piezas en sus diferentes colores... y luego ajustándolos otra vez... como un puzzle, listo para estampar.
Bu mesleği seçmemin sebebi... bir puzzle.
Por eso elegí esta profesión... Es como hacer un puzzle.
Cinayet, yap-boz gibidir :
Un asesinato es como un puzzle :
Bir haftadır lanet olası puzzle yapıp duruyoruz.
Hemos estado haciendo jodidos puzzles durante una semana.
Küçük, güzel bir geometrik bulmaca.
Un hermoso y pequeño puzzle geométrico.
Bulmaca.
Puzzle.
Kimse ölmedi, David, hadi, Hadi bu puzzle'ı birlikte tamamlayalım.
Nadie está muerto, vamos comencemos a armar este rompecabezas,
# O parçanın yerine nasıl güzel oturduğunu #
Para ver como se encaja el puzzle tan bien.
Double Puzzle'a hoş geldiniz.
Bienvenidos a Puzzle Doble.
Bak, Hazy, Bu puzzle'ı kendi başıma bitirmeme izin verecek misin, vermiyecek misin?
Mira, ¿ quieres terminar con este rompecabezas, o no?
İnsanın karar vermesini etkileyen tüm bu hisler, kafamızı karıştırır, kendimizi yeniden değerlendirmemizi sağlar, onlara eksik parçaları tamamlamak için ihtiyacımız vardır, çünkü hiçbir zaman tüm gerçekleri bilemeyiz.
Los sentimientos que se entremezclan en el juicio humano que nos confunden y nos hacen dudar de nuestras ideas... Los necesitamos para ayudarnos a completar el puzzle porque siempre nos faltarán algunas piezas.
Yani bir insan, bulmacanın eksik parçalarını... kendi kişiliğiyle, gerçeğe olduğu kadar, içgüdü ve önsezilerine dayanarak mı birleştirir?
Una persona suple las piezas que faltan del puzzle con su propia personalidad, y tiene como resultado una conclusión tanto basada en el instinto y la intuición como en los hechos.
Evet, ona her şeyi anlattığımıza emin oluncaya kadar konuşmaya devam etmemiz gerekiyordu ki böylece, o da bütün parçaları birleştirebilsin aynı yap-boz gibi.
Teníamos que contarle absolutamente todo, así tendría todas las piezas, como un puzzle.
Biz uyuduğumuzda da yap-bozu çözmeye uğraşırdı.
Entonces resolvería el puzzle mientras nosotras dormíamos.
Eski Çin puzzle'larındaki gibi burada da bir varyasyon var.
Tenemos aquí una variación de un antiquísimo juego chino de inteligencia.
Baxter'ın Puzzle'ını 37 saniyede çözen adam var karşında.
Yo sé resolver el rompecabezas del cubo mágico en sólo 37 segundos.
Puzzle'ı çöz ve ona ulaş.
Revuelve el rompecabezas y tendrás acceso a él.
Douglas'ın puzzle'ını, yoldan çekebilirsin.
Puede quitar de ahí el rompecabezas de Douglas.
Bu Puzzle'ı tamamlamalısın.
Vas a terminar este rompecabezas.
Bütün Puzzle'ı kendi başına bitireceksin, bana da son parçayı koymak düşecek.
Vas a terminar este rompecabezas completo y yo sólo he puesto una pieza.
Karmakarışık puzzle'ı dağıttım onun için.
Cambiaron las adivinanzas por eso.
Bu aynı parça parça çözülebilen bir bulmaca gibi.
Es como un puzzle que se resuelve pieza a pieza.
Yine de çok büyük bir bulmacanın çok önemsiz parçasını soruşturduğunu biliyorum.
Sé que estás investigando una pieza insignificante de un puzzle mucho más complicado.
Çözülecek ilginç bir bulmacadan daha önemli bir kişi.
¿ Alguien que sea algo más que un puzzle interesante?
Çok büyük bir bulmacanın çok önemsiz parçasını soruşturuyorsun.
Sé que estás investigando una pieza insignificante en un puzzle mucho más complicado.
Yüzyıllar önce bir adam, atalarımdan biri Phillip L'Merchant bir bulmaca kutusu yapmış, ilk kutuyu en iyi çalışması.
Hace siglos, un hombre, un ancestro mío... Phillip L'Marchant, fabricó una caja puzzle. La primera caja.
Kendi elleriyle yaptığı kutuyu.
La caja puzzle que él había creado con sus propias manos.
Senin soyun, küçük bulmaca kutusu yüzünden sonsuza dek lanetlenecek. Neyi bekliyorsun?
Tú y tu línea sanguínea, malditos hasta el fin de los tiempos a causa de tu cajita puzzle.
Bulmaca kutusundan mı?
¿ Por una caja puzzle?
Ve nesiller ilerledikçe Merchantlar rüyalarında bulmaca kutuları ve cehenneme açılan kapılar gördüler.
Y mientras las generaciones pasaban, hubo Marchants que soñaron con cajas puzzle y puertas que conducían al infierno.
Bir yap boz.
Es un puzzle.
Bu bir bilmece. Hayır, bekle.
De acuerdo, esto es un puzzle.
Feri _ MeiSTeR........ Hayat bir bilmece, bir puzzle, bir savas dogru ile yanlisin.. iyi ile kötünün, gercek ve yalanin.
La vida es un enigma, un acertijo... una confusa lucha entre el bien y el mal, bondad y maldad, verdades y engaños.
— Onların hepsi yapbozun parçalarıydı.
- Eran todos piezas del puzzle.
Bulmacanın çözümü Eun-Suh'un evinde.
La llave del puzzle es la casa de Eun-Suh.
Belki de kraterli kayıtları veya kimyaları yaratılış bilmecesinin son parçasını sağlayacaktır.
Quizá haya algo en los cráteres o en su composición química que nos proporcione la última pieza de este gran puzzle.
Fry'ın kovulmasıyla birlikte, puzzle'ıma yeniden başladım. Artık parçalarını yiyemeyecek.
Ahora que Fry ha sido despedido, nadie se comerá las piezas de los puzzles.
Devasa bir puzzle gibi. Sadece parçalar anlam kazanmayı bekliyor.
Es como un rompecabezas... todo en pedazos esperando a tener sentido.
Yapbozun tüm parçaları birbirine mükemmel uyuyor.
Todas las piezas del puzzle encajan.
- Karşıda biri var!
- ¡ Santo puzzle!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]