Radikal tradutor Espanhol
1,379 parallel translation
Buraya gel. Şu radikal teoriye bir baksana.
Ven aquí, ven mira este articulo.
Film stüdyoları sesli filmleri tanıştırdılar... ve radikal biçimde film yapımını yeniden şekillendirdiler.
Los estudios empezaron a hacer películas con sonido... y alteraron por completo la manera de filmar películas.
Radikal ve düşündürücüydü.
Me pareció radical, desafiante.
Bu noktada, günü ben radikal bir önerim var, her türlü girişimlerinde gelen Wyatt korumanın bir yol.
Tengo una sugerencia radical una manera de proteger a Wyatt de cualquier intento en el futuro.
Radikal isyancılar ile uğraşıyoruz. ( Radikal = kökten-köktenci-aşırı )
Estamos tratando con insurgentes radicales.
Yüksek Komutanlık ile anlaşmazlıklarım olmuş olabilir... ama bu radikal bir gruba katılacağım anlamına gelmez.
Puede que haya tenido desacuerdos con el Alto Mando. Pero eso no significa que vaya a unirme a una facción radical.
Tanıştığım Vulkanların çoğu bizi radikal bir grup olarak görüyor.
Muchos de los Vulcanos que he conocido nos consideran una facción radical.
Şimdi sana üstünde düşünmen gereken radikal bir şey :
Aquí tienes una idea realmente radical para que la tengas en cuenta :
70'lerin başında radikal bir grup vardı.
Había un grupo radical en los años 70s.
Bugünlerde yaptığım en radikal şey, şehirde arazi aracı kullanan dallamalara hareket çekmek.
La cosa más radical que hice esos días es enseñarles el dedo a idiotas que conducían camionetas.
Hayatını dine adamış biri için çok radikal bir açıklama.
Ésa es una afirmación radical, al venir de alguien que ha dedicado su vida a la fe.
Bütün radikal dinciler deli.
Todos los fanáticos religiosos han sido declarados dementes.
Tek yapmak istediğim onunla dayanışma içinde olarak radikal birşeyler yapmak.
Sóio quiero hacer algo radical para solidarizarme con ella.
Tedavi semptomları ortadan kaldıracaktır ama şu an sizin için en iyi tedavi hayat tarzınızda radikal bir değişikliğe gitmek olacaktır.
Los síntomas se tratan con medicación pero el mejor tratamiento es un cambio radical en su estilo de vida.
Dr. Foster Lex için radikal elektroşok terapisini önermiş.
La Dra. Foster recomendó a Lex una terapia de electrochoques.
Lex'in kararsız ilaç rejiminden kendinizi kurtarabileceğinize eminim ama hala süren radikal elektroşok terapisinden nasıl kurtulacaksınız?
Seguro que podrá explicar el dudoso régimen de drogas. ¿ Pero qué dice de una demanda por terapia de electrochoques?
Radikal bir grubun parçasıydım.
Era parte de un grupo radical.
Orta Doğu Barış Görüşmeleri her zaman radikal örgütleri hararetlendirir.
Las conversaciones de paz en Oriente Medio siempre hacen salir a los extremistas.
Ruth, şu radikal İsrailli grup hakkında senden istediğim bilgi nerede?
Ruth, ¿ y la información sobre los grupos extremistas israelíes que te pedí?
Radikal İsrailli grup Kasım Komitesi'nin sorumlu olduğuna inanıyorum.
Creo que un grupo extremista pro-israelí, El Comité de Noviembre, es el responsable.
Yüksek mevkilerde dostları olan radikal biri.
Un neo-conservador extremista con amigos en las altas esferas.
İsrail'deki ve Washington'daki, Swift ve arkadaşları için radikal ve önceden düşünülmemiş çözümler gerekmekte.
Para Swift y sus amigos en Israel y Washington, hacen falta soluciones radicales y antes inimaginables.
Tel Aviv'den ayrılmadan önce, Gil bana bir gruptan bahsetti, aşırı sağcı radikal İsrailli Kasım Komitesi deniliyor.
Antes de salir de Tel Aviv, Gil me habló de este grupo de extremistas israelíes de extrema-derecha llamado el Comité de Noviembre.
Faslı başka radikal gruplar da var, fakat onların Sarin'e bulaştığını sanmıyorum.
Hay otros grupos marroquíes, pero no los veo manipulando Sarín.
Sırada Marty Grimes, Reef Ryan ve radikal Tony Alva var.
A continuación, tenemos a Marty Grimes, Reef Ryan y el radical Tony Alva.
Radikal olmasına aldırırmısın?
¿ Te molestaría si es un cambio radical?
Diğer türlere canı istediğinde yaptığı tüm kendini beğenmişlik en radikal ırkçı teorilere örnek sunmaktaydı, "güçlü olan haklıdır" a.
La libertad que el hombre se adjudica para hacer a otras especies lo que se le plazca ejemplifica la teoría racial más extrema la ley del más fuerte. "
Ne kadar radikal olmaya hazırsınız Bay Green?
¿ Qué tan radical puede ser, Sr. Green?
O bir radikaldi. Şarkılarının radikal bir tonu vardı.
Era un radical, sus canciones tenían una inclinación radical.
Sunduklarımız bir alternatiftir radikal biçimde farklı.
Lo que ofrecemos, es una alternativa radicalmente diferente.
Bazı radikal önlemler almak gerekiyor.
Se requiere algo drástico.
Bir gün radikal kardeşlerim grubu havaya uçurmayı başardı.
Un día, mis hermanos comunistas lograron volarse en pedazos.
Vay! Transseksüelliğin radikal bir var oluş biçimi olduğunu düşünüyorum.
La transexualidade es la evolución del estado del ser.
Bu yeni radikal bir tarz. Bu tarihi bir maç.
Esto es un nuevo estilo radical, este es un partido histórico.
Radikal, ha?
Es fantástico, ¿ no?
- Çok radikal bir fıkir.
- Es una idea radical.
Bunun yerine, 1973'te yüksek mahkeme, müstehcenlik kanunu hakkında radikal bir değişiklik yaptı.
En cambio, la Corte Suprema, donde Nixon había nombrado a cuatro jueces... cambió radicalmente la ley de obscenidad en junio de 1973.
IMF ve Dünya Bankası'nı Çocuk işçileri sömüren, katkılı gıdalar satan ve doğal kaynaklara zarar veren şirketler tarafından kullanılmakla suçlayan aşırı radikal anti-kapitalist grupların,
Como ya ha sucedido en Seattle, Praga y Génova, se teme que se repitan en Madrid las escenas de violencia de los grupos anticapitalistas más radicales que acusan al Fondo Monetario Internacional y al Banco Mundial de ser instrumentos de las multinacionales para explotar el trabajo infantil
Bu ülkenin geçmişindeki en korkunç biyolojik saldırı ya radikal dincilerin işi değilse?
¿ Qué tal si el peor... ataque biológico en la historia de este país... no fue obra de extremistas religiosos?
Bir yıl sonra, birkaç radikal yargılanıp, suçlu bulunup ve idam edildiği sırada onların kurbanlarını kutsayan bir anıt yapıldı.
Un año después juzgan a varios extremistas... y los ejecutan, construyendo a la vez un monumento a sus víctimas.
Başkan'la birlikte gelen insanlar, ki onlardan çok sayıda vardı,... yönelimi daha radikal bir şekilde değiştirmeye hazırlardı.
Mucha de la gente que llegó con el Presidente estaba preparada para cambiar de dirección...
Bence radikal demek burada doğru olur.
RICHARD PERLE Asesor, Depto. de Defensa... para tomar una dirección radical, puede decirse.
Darwin-4'teki radikal hava değişimleri sondaları parçalarına ayırabilir.
Cambios drásticos en el clima de Darwin IV pueden despedazar las sondas.
Fakat yarı yolda,... Ike yüzeyin dokusunda radikal bir değişim fark eder.
Pero a mitad del camino, Ike detecta un repentino cambio en la textura de la superficie.
PAT ROBERTSON : Radikal din adamı / politikacı. Dışişleri bakanlığının bombalanmasını önerdi.
PAT ROBERTSON Clérigo / Político Radical Sugirió bombardear el Departamento de Estado.
Eğer karar, bazı radikal Hıristiyanlara kalsaydı... bu ülkede eşcinselleri öldürüyor olurduk.
Si algunos fundamentalistas cristianos tuviesen la oportunidad, estaríamos sentenciando a muerte a los gays.
New York Psikanaliz Enstitüsü gibi örgütler, bundan 50 küsur yıl önce Dr. Sigmund Freud tarafından ilk öne... sürüldükleri zaman radikal diye nitelenen teorilerin genel kabul görmesine yardımcı olmuşlardır.
Organizaciones como el Instituto de Psicoanálisis de Nueva York han ayudado a ganar una general aceptación para teorías consideradas radicales cuando aparecieron, hace ya unos 50 años por el Dr. Sigmund Freud
Sanırım Sabir... ... radikal gruplara bulaşmış olabilir.
Creo que Sabir puede estar involucrado en grupos radicales.
Sanırım Sabir radikal gruplara bulaşmış olabilir.
Creo que Sabir podría haberse comprometido con grupos radicales.
Fakat bundan önce orada radikal olup olmadı belli değil.
Pero no está claro si se radicalizó antes de eso.
Cadmus Devrimci Cephesi denen bir radikal terör örgütü var.
Una célula terrorista marginal, el Frente Revolucionario Cadmus.