English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ R ] / Ramı

Ramı tradutor Espanhol

5,294 parallel translation
İşle eğlenceyi neden ayıramıyorsun?
¿ Por qué no puedes separar tus negocios de tu placer?
Orada çalıştığını gözümde canlandıramıyorum.
No te imagino ahí.
Bizi kaldıramıcaksınız.
Vosotras no nos elegís a nosotros.
Bir süredir çağıramıyorum.
No me fue posible hacerlo desde hace un tiempo.
Hayaletleri görebiliyorum ama onları çağıramıyorum.
Como un niño que siempre hace lo contrario. Yo puedo ver fantasmas... pero no puedo convocarlos.
Eğer seni ısıramıyorsam o zaman seni... kontrol ederim.
Sí no puedo morderte, entonces... te controlaré.
Muhtemelen katil kolunu yukarı kaldıramıyordu.
Probablemente porque el asesino no pudo girar el brazo desde arriba.
Senin sayende hayal bile edemeyeceğin şeyler gördüm çatı katındaki pencereden süzülen ışıkta dans eden toz parçacıkları gibi ya da bir limuzinin içi gibi ki çok büyük bir arabaya benziyordu ama hiç normal büyüklükteki arabada bulunmadığım için karşılaştıramıyorum.
Gracias a ti, he visto cosas que no podrías creer, como motas de polvo brillando en un rayo de sol a través de la ventana del ático o el interior de una limusina, que es como un coche realmente grande, para el cual no tengo referencia porque nunca he estado en un coche de tamaño normal.
Adam ağzını nargileden kaldıramıyor ki işini yapsın.
El chico no puede separar los labios suficiente de una pipa de agua. - para hacer bien el trabajo.
Son görüldüğünde üzerinde somon rengi bir gömlek, gri bir ceket varmış ve bir görgü tanığının ifadesine göre ağzına marulları sığdıramıyormuş.
La última vez llevaba una camisa salmón, un jersey gris, y testigos hablaron de problemas serios para meterse la lechuga en la boca.
"Sen söyleme için stand nerede mesela," Sana geliyor gerçekleri kaldıramıyor. "
"No me digas dónde esconderme" parece un... "no podrías soportar la verdad".
Kan basıncını arttıramıyorum.
No puedo subir su presión. Es 80 sobre 40.
Richard içkiyi kaldıramıyor.
Richard no aguanta el alcohol.
Şimdi, oğlunuz Lyle o zamanlar yeni yeni yürüyordu ve karınız bahçe çapasından daha ağır bir şey kaldıramıyordu ve bu suçların kişisel doğası bize bir tane suçlu olduğunu söylüyor.
Su hijo Lyle entonces era tan solo un crío, y su mujer no cogía nada más pesado que una pala de jardinería, y la naturaleza personal de estos crímenes nos dice que solo había un agresor.
- Sıramız var.
- Tenemos cola.
Böyle şeyleri hiç kaldıramıyorum.
No tengo estómago para esto.
Şikayetçi sesleri bastırmak yerine mega kiliselerde kendi sıramı hallederim. Langston bileti için ben kendi üzerime düşeni sessizce yaparım.
Y yo hago mi gira por las grandes iglesias, y en vez de acallar esas voces disconformes, expongo mi caso para la candidatura Langston.
Bizimkiler doğum sıramızı da karıştırmamıştır.
¿ Y nuestros padres no falsearon también nuestras fechas de nacimiento?
Ve orkide köşkü için sıramı mı kaybedeyim?
¿ Y dejar mi lugar en la cola para el pabellón de las orquídeas?
Bayan Audrey gitmemiş olsaydı her şey daha farklı olurdu ama artık gitti ve ben içimdeki bu arzuyu bastıramıyorum.
Si la Srta. Audrey no se hubiera ido, si... las cosas podrían haber sido diferente... Pero ahora, no puedo acallar este hambre que se ha despertado en mí.
Benim de onun annesi olduğum gerçeğini kaldıramıyorsun.
No puedes afrontar el hecho de que también soy su madre.
Karısına söylemekle mi? Artık ikinci kadın olmayı kaldıramıyor muydu?
¿ No quería más ser la otra mujer?
Kıramıyorum.
No puedo piratearlo.
Daha fazlasını kaldıramıyorum.
¡ Para! No puedo soportarlo más.
Öğrenci harcını yatıramıyor bu yüzden de vizesi iptal edildi ve sınır dışı edilmek üzere.
No puede pagar su matrícula, entonces su visa ha sido revocada y será deportado.
Yüzünü aklımda canlandıramıyorum.
No puedo dibujar su cara.
Artık yüzünü aklımda canlandıramıyorum.
Ya no puedo dibujar su cara.
Kız arkadaşıma bile vakit ayıramıyorum.
Apenas tengo tiempo para salir.
Seninle bir şey konuşabilir miyiz?
- Ram... Ram... ¿ Puedo hablar contigo un momento por favor?
- Rammer Jammer, Ram..
- * Rammer Jammer... *
Sanırım benim sıram.
Supongo que sigo yo.
Sen reçeteni aldın, şimdi benim sıram.
Tienes la prescripción llena ; ahora es mi turno.
- Ne için benim sıram?
- ¿ Mi turno para qué?
Benim sıram.
Mi turno.
- Benim sıram. - Tanrı aşkına.
Dios.
Hey, benim sıram!
¡ Es mi turno!
2003-2005 yılları arasında üretilmiş Dodge kamyonet.
Una camioneta Dodge Ram de entre el 2003 y el 2005.
Dolayısıyla 2005 model, kırmızı Dodge kamyonet arıyoruz.
Así que estamos camioneta una furgoneta Dodge Ram de 2005.
Şimdi de benim sıram.
Ahora es mi turno.
Ramu konuşuyor :
Aquí Ram.
Hızlı gittin, Ramu.
Que rápido Ram.
- Ramu konuşuyor : Füze vuruldu!
Aquí Ram.''Seeker " destruido.
Ramu!
Ram!
- Ramu!
Ram...
Ramu, ateş et!
Ram, dispara!
Ramu ve Maru, doğu tarafını arayın.
Ram y Male buscad por el lado este.
- Sis bombası atıyorum!
El traje de Ram esta rígido.
- Ramu nerede?
Donde esta Ram?
Onu yere göğe sığdıramıyorum.
Yo no podía dejar de leerlo.
- Benim sıram!
¡ Me toca!
- Oğlum. Tanrı sizi korusun. Dikkatli olun.
Ram te bendiga, con cuidado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]