Sahib tradutor Espanhol
505 parallel translation
Bunlar, dağlardaki evlerine dönen hacılar sahib.
Son peregrinos, sahib, y vuelven a sus colinas.
Tamam, sahib Markham.
Sí, Markham sahib.
- Salaam, sahib.
- Salaam, sahib.
- Süs eşyaları, sahib.
- Baratijas, sahib.
Sen, dinle. Burgess sahib'e ne oldu?
Escucha, tú. ¿ Qué fue de Burgess sahib?
- Ya da insanların mezarlarına zambak dikmek için.
- O lirios para las tumbas de la gente. - No, sahib.
Beyaz sahib ile gitmeyeceğiz.
No iremos con el blanco sahib.
- Panee, Çavuş sahib? - Olmaz!
- ¿ Panee, Sargento sahib?
- Birinci sınıf asker olabilirim, sahib.
- Podría ser un soldado excelente, sahib.
Buna devam etsinler, Subedar sahib İhtiyaç duyabilirler.
Que sigan entrenando, Subedar sahib. Quizás lo necesiten.
- Lütfen, sahib, kimse yokken buldum.
- Sahib, lo tomé cuando nadie miraba.
Lütfen, sahib, onu alma.
Por favor, sahib, no me la quite.
Sağ ol, sahib.
Gracias, sahib.
- Sahib çalmamı duymak ister mi? - Şimdi olmaz.
- ¿ Sahib quiere oír el nuevo llamado?
Denemek istiyorum, Çavuş sahib.
Quisiera probar con esto, Sargento sahib.
Hayır, sahib!
¡ No, sahib!
Bu iyi mi, sahib?
- Sí. ¿ Esto es satisfactorio, sahib?
Büyük bir alet istemiştin, sahib.
Me pidió una herramienta grande, sahib.
Evet, sahib.
Sí, sahib.
İşte köprü sahib.
Aquí está el puente, sahib.
- Bu köprü sağlam mı? - Sağlam, sahib.
- ¿ Este puente es seguro?
Sahib, çabuk gel.
Sahib, venga pronto.
- Öylece geri geldi, Çavuş sahib.
- Acaba de regresar, Sargento sahib.
- Lütfen, sahib, çabuk.
Sé justa. - Por favor, sahib, dese prisa.
- Sahib Din'in konuşmasına fırsat vermedi.
- Sahib no le dejó decir nada a Din.
Keşke getirseydiniz, sahib.
Ojalá lo hubiera hecho, sahib.
Yaralar acı veriyor mu, sahib?
¿ Las heridas son satisfactorias, sahib?
- İyi iş, asker! - Sağ ol, sahib.
- ¡ Bien hecho, soldado!
Dileğiniz akıllı olmak mı Sahib?
Es su deseo ser sabio, sahib?
Acıyı Sahib.
Dolor, sahib.
Eğer hafısazı yerine gelirse Sahib, oğluna ne olduğunu anlatabilirdi.
Si recupera la memoria, podría decirnos qué le pasó a su hijo.
Belki de Sahib, oğlu John'un şu an bir İngiliz hastanesinde olduğunu müşfik birinin onu evine acılardan uzağa götürmesini dilediğini anlar.
Quizás sahib se entere que John está en un hospital británico deseando que un hombre amable lo lleve de regreso a su hogar, lejos de su dolor.
Benim gözlerime güvenin, Sahib.
Debe confiar en mis ojos, sahib.
Öyle olacak Sahib.
Lo hará, sahib.
Bayım, lütfen. Sesimizi duyarlarsa bizi öldürürler.
Sahib, por favor, si nos oyen nos matarán.
Affedersiniz bayım.
Perdón Sahib.
- Evet, bayım.
- Si, sahib.
- Zürafayı beğendin mi, buana?
¿ Esa última jirafa es de su gusto, sahib, amo, Bwana?
Başka bir emriniz var mı? - İlk vals, eğer Lütfedersen.
- ¿ Quiere algo más el Sahib?
Bu yetkiye sahib tek kişi sizsiniz.
Ud. es la única persona que está autorizada.
Bunun için gerekli olan teknoloji kolayca en ufak nükleer güce sahib olunduğunda elde edilebilir.
La tecnología que se requiere es muy fácil de conseguir incluso para el menor poder nuclear.
- Saheb?
- ¿ Sahib?
- Ateşleniyor, Saheb.
- Disparando ahora, sahib.
Sahip?
¿ Sahib?
Korkma, sahip. Çok güvenli.
Sahib.
- Haydi bana sahib ol, basit yaratık.
- Tómame ahora.
Ronny onun altında çalışıyor.
Ronny es apenas un sahib.
- Lütfen, sahib.
- Por favor, sahib.
- Evet, sahib.
- Sí, sahib.
- Evet, sahib, altın!
- ¡ Sí, sahib, oro!
Önemli değil Sahib.
No es nada, sahib.