English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ S ] / Sandalyeler

Sandalyeler tradutor Espanhol

432 parallel translation
Bu sandalyeler gerçektende tam müzelik.
Esas sillas son de museo.
Ya şu sandalyeler, moruk? Kayıp sandalyeler yani.
Respecto a esas dos sillas, las que faltan.
Evet, sandalyeler.
Oh, sí, claro.
Bu berbat yerdeki sandalyeler beş para etmez.
No hay una silla en este sitio que valga dos gordas.
Bu sandalyeler!
Estos asientos...!
Bu sandalyeler pis!
Estos asientos son un asco!
- Başka sandalyeler var.
- Hay otras sillas.
- Müthiş. Çiçek desenli perde ve büyük sandalyeler aldım.
Le puse cortinas con flores.
Ve sandalyeler.
Y las sillas.
Sandalyeler için teşekkür ederim.
Ha sido muy amable poniendo asientos.
- Oturun, sandalyeler bunun için var.
- Siéntense, para eso están las sillas.
Sandalyeler bunun için var.
Para eso están las sillas.
Sandalyeler.
Las sillas.
Bekleme odasındaki sandalyeler çok alçak.
las sillas en la sala de espera eran demasiado bajas.
O sandalyeler nasıl ses çıkarır, bilir misin?
¿ Sabes el ruido que hace la silla eléctrica?
Minik oğlanlar için mavi kızlar için de pembe sandalyeler var.
Tienen una sillita azul para los niños y otra rosada para las niñas pequeñas.
Masalar uçar, sandalyeler düşer, ışıklar söner-- -
Las mesas vuelan, las luces se apagan...
Kulübesinde, bir yatak, bir masa, sandalyeler ve bir ızgara vardı.
En la cabaña del viejo había una cama, una mesa, sillas,... y un lugar para cocinar a carbón.
- Masalar, sandalyeler
- Mesas, escritorios.
Org çaklgıcısı. Gölgelik ve sandalyeler.
Organista, toldo y sillas.
Bir kez daha yürüdüm... tek başıma, aynı koridorlar boyunca... aynı metruk odaların içinden... aynı revakların altından... aynı penceresiz galerilerden... aynı eşiklerin üstünden... böylece yol alarak labirentte, adeta gelişigüzel... ve bir kez daha... bu devasa otelde herşey terk edilmiş... boş salonlar, koridorlar... salonlar, kapılar... kapılar, salonlar... boş sandalyeler, geniş koltuklar... merdivenler, basamaklar... basamaklar, art arda... cam eşyalar, boş bardaklar... bırakılmış bir bardak, cam bir bölme... mektuplar, kayıp bir mektup... anahtarlıklara asılı anahtarlar... kapı numaralı anahtarlar :
Una vez más yo avancé... solo, a lo largo de estos mismos corredores... a través de las mismas habitaciones desiertas... pasando los mismos soportales... las mismas galerías sin cristales... cruzando los mismo umbrales... tomando este camino en el laberinto como si por casualidad... y una vez más... todo estuviera desierto en este inmenso hotel... salones vacíos, corredores... salones, puertas... puertas, salones... sillas vacías, profundos armarios... escaleras, escalones... escalones, uno tras otro... objetos de cristal, vasos vacíos... un vaso roto, un espejo roto... cartas, una carta perdida... llaves colgando en sus llaveros... llaves numeradas de las habitaciones :
Rosa, müzik odası içine bütün yaldızlı sandalyeler istiyorum.
Rosa, quiero todas las sillas doradas en la sala de música.
- Müzikli sandalyeler.
- Sillas musicales.
Biz ne oynuyoruz, müzikal sandalyeler mi?
¿ A qué estamos jugando aquí?
Ve sandalyeler.
Y sillas.
Herkes için çiçekler, sandalyeler, koltuklar.
Entre flores, sentados en unas sillas... Sillas, sillones...
Bunlar şanssız sandalyeler.
Estas sillas traen mala suerte.
Sandalyeler az olduğu için kusura bakmayın. Ama görüşme fazla sürmeyecek.
Lamento que falten sillas, pero no les tomará mucho tiempo.
Deri kaplı sandalyeler Hohenzollern amblemiyle birlikte Hohenzollern "Nihil sine Deo" sloganını taşıyordu.
Esta habitación fue utilizada por la familia real como cenador hasta 1944. Ahora estamos llegando al pasillo.
Mektup almalar, tekerlekli sandalyeler, kanaryalar.
Cartas, sillas de ruedas y canarios?
Dekorunun tarzı yok ama mütevazi. Sandalyeler rahat, ortam sıcak. Aydınlatma, yanınızdaki en göz alıcı misafirinizi bile daha da güzel gösteriyor.
En cuanto a la decoración, es discreta sin ser elegante los asientos son cómodos, y la atmosfera es íntima mientras la luz sutilmente lo permite incluso con la más encantadora compañía.
Peki. Şimdi doğru bölgede durmaktasın, lütfen ne ile ilgilendiğinizi söyler misiniz? Sandalyeler.
Vale, ahora que está en la zona adecuada por favor, plantee su asunto.
Sandalyeler Moskova'da.
Las sillas están en Moscú.
Burada değiller. Sandalyeler burada değil.
No están aquí, las sillas no están aquí.
Sandalyeler! Sandalyeler!
¡ Las sillas, las sillas!
Bu sandalyeler.
Estas sillas.
Buldum! Sandalyeler benim karıma aitti, ondan önce de annesine.
Las sillas pertenecían a mi mujer y a su madre antes que a ella y ahora mi mujer está enferma.
Gördüğünüz gibi, sayın bayım, taşınma sırasında bazı sandalyeler kırılmış.
Tal y como puede ver, señor, se han roto unas sillas durante el transporte.
- O sandalyeler olmaz!
¡ Esas sillas no!
Sandalyeler bilgiyi arayan adamlara verilmeli, dogmacılara değil.
Las catedras a los sabios, No a los dogmáticos.
Sandalyeler St. Cyr'den gelme.
Las sillas son de St. Cyr.
İyi ki öldürdüğümüzde onu çarmıha çiviledik çünkü bunu geçen 50 yıl içinde yapmış olsaydık şimdi boyunlarına haç yerine minik elektrikli sandalyeler asmış dini bütün okul çocuklarıyla uğraşıyor olurduk.
Qué bien que lo clavamos en aquella época. Si lo hubiéramos hecho en los últimos cincuenta años nos las veríamos con niños de escuelas parroquiales corriendo con sillitas eléctricas colgadas del cuello.
- Tanrım! Bu sandalyeler.
- Oh, Dios, y esas sillas.
- Şu sandalyeler pis mi?
Están sucias esas sillas.
Bütün bu sandalyeler de neyin nesi?
¿ Qué son todas estas sillas?
- Bay Russell'dan sandalyeler.
- Sillas del Sr. Russell.
Hey, sandalyeler nerede?
¿ Dónde están las sillas?
Amiral, sandalyeler!
Commodoro, sillas.
Usak, yiyecekler, sandalyeler.
el mayordomo, la comida, las sillas.
SANDALYELER BÜROSU
DEPARTAMENTO DE MESAS DEPARTAMENTO DE SILLAS
Tüm sandalyeler babamın.
Todos lo son.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]