Sarımsak tradutor Espanhol
674 parallel translation
Sarımsak sevdan devam ediyor ha?
Aún le das al ajo, ¿ eh?
Bir sürü sarımsak. Parası ödendi mi?
Y mucho ajo. ¿ Está pagado?
- Sarımsak.
- Es por el ajo.
Keşke büyükbabası, o ufacık göğsüne birazcık sarımsak sürmeme müsaade etseydi.
Si el abuelo me dejase frotar un poco de ajo en su pequeño pecho.
Size söylemeyi unuttum. Aynı zamanda el falına bakarım. Yemek yaparım, becerikliyimdir, kendi çorap söküklerimi dikerim, asla sarımsak ya da soğan yemem.
Sé leer la palma de la mano, cocino, me trago sables remiendo mis propios calcetines y nunca como ajo ni cebolla.
Sarımsak bir aşçının parfümü.
Ajo... ... perfume para un gourmet.
- Biraz sarımsak?
- ¿ Te importa si pongo un poco de ajo?
Ama hâlâ sarımsak ve kırmızı şarap kokusuna bayılırım.
Pero me sigue gustando el olor del ajo y el vino tinto.
Şadan Hanım kızım, bunu boynunuza takacaksınız. Biraz rahatsız olacaksınız ama maksat sarımsak kokusunun bu odaya sinmesi.
Sadan, te pondré estos ajos en tu cuello.
Bir hortlağı hakiki olarak öldürebilmek için kalbinden geçip toprağa saplanan uzun bir kazıkla yere çakmak sonra da başını kesip ağzına sarımsak doldurmak lazımdır.
Para matar a un vampiro de verdad, Tienes que matar su corazón Clavándole una estaca en él.
Güzin, bundan sonra bu evde sarımsak istemiyorum, anladın mı?
Guzin.. no quiero nada con ajo en esta casa.. ¿ entendido?
Ne olduğunu anlamadım. Belki de, o sarımsak ve yağ yüzünden.
No pude entender que era todo ese ajo y aceite.
On-on iki diş sarımsak alıp ezin sonra da bunları koltukaltınıza koyun.
Coges diez dientes de ajos, los machacas hasta hacerlos papilla y te lo pones debajo del sobaco.
Kız arkadaşımla kalmak istiyorum. NasıI sarımsak kokabilirim?
¿ Quiero estar más tiempo con mi novia, y tengo que apestar a ajo?
Bildiğimi söyledim ben : Sarımsak!
Te he dicho todo lo que sabía. ¡ Ajo!
Sarımsak!
¡ Ajo!
Çünkü sarımsak yedim.
Será porque he comido ajos.
Derisine sarımsak sürüyor mu?
¿ Ralla... ajo con su piel?
- Eğer üzerime bayılırsan... - Bayılmam doktor... Tabi eğer ameliyattan önce sarımsak yememeye söz verirseniz.
- No me desmayaré, Doctor si promete no comer ajo la noche anterior a una operación.
- Sarımsak ağızlı.
- ¡ Aliento apestoso!
Orada kızıl saçlı bir biri vardı..... ağzı sarımsak kokan bir yahudiydi.
"Ella acabó en la calle por un chulo pelirrojo". "Él era un judío que olía a ajo".
Sarımsak ve kuzu bacağı olmadan Deniz kabuklusu yemeği yapılırsa... Çalacak bir şey bulamayan hırsıza dönersiniz, Tanrı bile affetmez.
Una paella sin marisco es como un cordero sin ajo, un jardín sin flores, algo que molesta a Dios.
Sarımsak.
Los ajos.
Sarımsak, öcüyü uzak tutmak için.
Ajo para echar al coco.
Zehir'e ek olarak, tüyünde sarımsak, safran ve rezene izleri bulunmuş.
Además del veneno, había trazas de ajo, azafrán e hinojo en la pluma.
Bütün dünyada bouillabaisse hazırlanırken, sarımsak, safran ve rezenenin normal karışım sekli ; iki diş sarımsak bir tutam safrana katılır, hızlıca rezene ile çırpılır.
Usada en todo el mundo en la preparación de la bouillabaisse, la proporción de ajo respecto del azafrán y el hinojo es de dos dientes de ajo por una pizca de azafrán y una pequeña cantidad de hinojo.
Anlıyorum. Güneydoğudan sarımsak kokusu geldiğini söylüyor.
Dice que llega un leve olor a ajo por el sudeste.
Sarımsak...
Ajo.
Sarımsak, evladım.
Ajo, muchacho.
Sarımsak.
Ajo.
- Sarımsak.
- El ajo.
- Sarımsak.
- El ajo, sí.
Lütfen sarımsak olmasın.
Por favor, ajo no.
Sonra sarımsak.
Eso es. Bien. Ahora, ajo.
Her yere bol bol sarımsak.
Mucho ajo por todas partes.
Sarımsak, pencereye barikat, haçlar buraya, şuraya, şuraya.
El ajo, ventana tapiada, crucifijo... Aquí. allí.
Burnuma sarımsak sosu kokuları geliyor.
Hay un aroma a salsa de ajos.
Size söylemeyi unuttum. Aynı zamanda el falına bakarım. Yemek yaparım, becerikliyimdir, kendi çorap söküklerimi dikerim, asla sarımsak ya da soğan yemem.
Olvidé decirle que también leo salmos, cocino, trago sables, zurzo mis calcetines y no como cebolla.
Bazı yabani otlar, sarımsak ve kısık ateş ile randevun var.
Tienes una cita con unas hierbas, ajo... y un lento, lento fuego.
Soğanlı sarımsak sosu!
¡ Chorizo de ajo con cebolla!
Sarımsak?
¿ Sin ajo?
Kuzuya sarımsak koyulmaz.
¡ Nunca ponga ajo al cordero!
Biftek biraz fazla iyi pişmişti. Ve salata sosunun içinde sarımsak vardı.
La carne estaba demasiado hecha y el aderezo de la ensalada tenía ajo.
Sarımsak var.
Ajo.
Sonra bir parça su, sirke ve sarımsak ekle.
Luego agregar un poco de agua, vinagre y ajo.
Biraz yağ kızdır, sonra biraz sarımsak at.
Primero echas un poco de aceite, luego frà es un ajo.
Ketçap, hardal ve soğandan uzak dur... ve sarımsak, çay ve kahveden... tütün, viski... burbon, votka ve cinden...
No coma salsa de tomate, mostaza, cebolla, ajo... té ni café. No fume. No beba whisky, bourbon... vodka ni ginebra.
Ne o Azmi Bey siz de mi sarımsak taşıyorsunuz?
- ¿ Qué haces con los ajos Azmi?
Artık sarımsak kokusuna tahammülüm kalmadı sevgilim. TA Fansub! TAFansub @ turkcealtyazi.org
No puedo soportar más de Ajo
- ve biraz sarımsak. - Eet.
- Y un diente de ajo
Sarımsak kokan bir Yahudiymiş bu.
Era un judío con olor a ajo.