Serbest tradutor Espanhol
17,938 parallel translation
Yetkililer, okul otobüsünün patlamasının ardından buldukları cesedin Memphis'teki okul otobüsünde siyahi bir çocuğa saldıran ve yakın zamanda serbest bırakılan Eugene Linwood'a ait olduğunu tespit etti.
Las autoridades han determinado que los restos encontrados tras la explosión en un aparcamiento de buses escolares son de Eugene Linwood, recientemente implicado en el ataque a un autobús escolar en Memphis... Cuyo resultado fue el ataque a un estudiante negro...
Canavarı serbest bırakın!
¡ Liberen al Kraken!
- Beni serbest bırakır mısın?
¿ Me va a bajar ahora?
Dünyada sırf anarşi serbest bırakılmış
"Mera anarquía es desatada sobre el mundo."
Biliyordum. Onu serbest bırakacaktın, değil mi?
Lo sabía, ibas a liberarlo, ¿ verdad?
Onu serbest bırakacaktı.
Ella lo iba a liberar, ¿ está bien?
Serbest miyim?
Soy libre?
Ben serbest olsaydım, evet.
Si era claro, sí.
Teğmeni o serbest bırakabilir.
Ella puede liberar a la Teniente.
- Niye içeriden bilgi sızdırma için yatırım bankalarına ve serbest yatırım fonlarına dava açmıyorsunuz?
¿ Por qué no está acusando a los bancos inversores y fondos de cobertura por uso de información confidencial?
Serbest fon adamları nasılsın sorusunu sadece diğer adamın kötü gittiğini bildiğinde sorar. Onunla oturduğun için bu da öyle düşünüyor.
Los sujetos de fondos de cobertura solo hacen esa pregunta cuando saben que al otro le va mal, lo cual piensa porque estás sentado con él.
Serbest bırakılacağım söylendi ama sonra buraya getirildim.
Me dijeron que era libre, pero me han traído aquí.
Hücrelerde kimse yok. Templarios üyeleri artık serbest.
Las celdas están vacías, ahora los Templarios andan sueltos.
Ses Templarios üyelerini serbest bırakması için Easton'dan başka birini daha kullanıyordu.
La Voz usó a alguien que no era Easton para soltar a los Templarios. Alguien de dentro.
Serbest çalışanlar için üst seviye ordonat.
artefactos de lujo para un profesional independiente,
Ve sadece onu serbest bırakmak için trene adım atmış oldum.
¡ Y justamente he bajado del tren para liberarla!
Neden serbest gezen tavuk alıyoruz?
¿ Por qué compramos pollo de corral?
Kan parası ödenirse Breca serbest kalır.
Si el dinero de sangre se paga, Breca será libre.
- Onu serbest bırakmanız gerek.
Lo necesito libre.
Serbest bırakılacaktır.
Será liberada.
Dün gece Greenwich'te serbest yatırım fonundan birini... -... piyasa ve elektronik dolandırıcılıktan tutuklamışlar.
Anoche, arrestaron al tipo de los fondos de cobertura en Greenwich por fraude bursátil.
Kurumsallara değil, serbest yatırım fonlarına bak.
Fondos de cobertura, no instituciones.
Kıyafet oldukça açık ama öğrendim ki serbest hareket etmek spor için yararlıymış.
La vestimenta roza lo primitivo, pero he descubierto que la libertad de movimiento es imprescindible.
Goose parayı alır almaz sizi serbest bırakacağız çocuklar, o yüzden kapat artık çeneni.
Tan pronto como Goose obtenga el dinero, vamos a dejarlos ir, y pueden mamársela.
Whitney Frost serbest kalamayacak kadar tehlikeli.
Whitney Frost es demasiado peligroso tener corriendo.
Kahraman olmaya çalışma bu sefer seni serbest bırakırım.
No intentes ser un héroe, y no te derribaré esta vez.
Babanı serbest bıraksam bile insanlar onu görecek ve "Heorot'taki adam bu." diyecekler.
Incluso si dejase a tu padre marchar... la gente le miraría y dirían : "Ese hombre viene de Herot."
Kıyamet kurdu Fenrir serbest kaldı.
Fenrir el Lobo está suelto.
Sağlıkçıyı getirirsen rehineleri serbest bırakmaya başlarım.
Bueno, usted me da el médico, Voy a empezar la liberación de rehenes.
Atış serbest, tekrar ediyorum, atış serbest.
luz verde, la repetición, luz verde.
Bombanın patlamasını bekleyeceğiz. Tam o anda, serbest kalan yoğun atomik enerjiyi emmek için 0.6 saniyen olacak.
Esperamos que la cabeza explote, en ese punto vas a tener.06 segundos para absorber la masiva liberación de energía atómica.
Onu serbest bırakalım.
Dejémoslo ir.
Bu gece bir sürü insanla konuştum deniz paraşütü, motosiklet yarışı, serbest paraşüt yapıyorlar.
Hablé con gente esta noche. Hacen parasailing, corren en moto, saltan de acantilados.
Niye bilgi sızdırmalar için yatırım bankalarına ve serbest yatırım fonlarına dava açmıyorsunuz?
¿ Por qué no está procesando a los bancos de inversión y fondos de inversión por información confidencial?
Bu siyah ve beyaz çocuklar ne ayak? Parayı bulmamıza yardım ettiler ama henüz serbest bırakmadık.
¿ Qué les ocurre a sal y pimienta? Nos ayudaron a encontrar el dinero.
Serbest oranlardaki beyler içinde su kayaklarınız var mı?
Oye, ¿ tenéis algún tobogán para los hombres de grandes proporciones?
Bütün kötü insanlar ölü ya da serbest.
Toda la gente mala está muerta o suelta.
Öylece serbest mi bırakacaksın?
¿ Le vas a dar un acuerdo? ¿ Lo quieres dejar libre, maldición?
Serbest fonlar olmaz.
No hay fondos de cobertura.
Eğer serbest fon piyasasından çıkacaksan neredeyse imkansız.
Si quiere dejar el mundo hedgie, Casi imposible.
Serbest fon devi Robert "Bobby" Axelrod hakkında can sıkıcı gelişmeler var.
Algunas revelaciones condenatorias de un gigante de los fondos de cobertura... Robert "Bobby" Axelrod.
Bu, ruhunu kalbinden ellerine, beynine ve ayaklarına doğru serbest bırakır.
Libera el alma desde aquí hacia las extremidades las manos, el cerebro, los pies.
Bu bilgileri size verdiğini doğrulayıp, sizi serbest bırakalım.
Confirmaré que él le dio esa información y lo liberaré. No.
Bunu sorduğunuz için teşekkürler çünkü bence bu, tüm organize sporlar için kaçınılmazı tanımak ve serbest mücadeleye kapıları açmak için en uygun zaman.
Me alegra que preguntara eso porque siento que es hora de que los deportes organizados reconozcan lo inevitable y abran las puertas a la competición sin restricciones.
Floki'yi sen mi serbest bıraktın, Helga?
¿ Liberaste a Floki, Helga?
Serbest!
¡ Descansen!
Biraz daha serbest olsan o düğümlere yetişebilirsin.
Si estuvieras más suelta, podrías alcanzar esos nudos.
Yüzlerinizi güçbela gördüm zaten beni serbest bırakırsanız kim olduğunuzu söylemem.
Y apenas os he visto las caras, así que si me dejáis ir, no podría ni siquiera identificaros.
Atış serbest!
¡ Fuego en el hoyo!
Generali serbest bırakma zamanıdır.
Es hora de que dejemos suelto al General.
Acele etsen iyi olur. Çünkü o serbest.
Pero será mejor que llegues pronto, porque está libre.