Sevecen tradutor Espanhol
913 parallel translation
Jean Diaz, şair zeki, melankolik sevecen, tam bir Fransız.
Jean Diaz, el poeta, todo inteligencia, todo melancolía, todo ternura, todo Francia.
Ama, - Kuzeyli Nanook - olarak "büyük aggie" miz, dünyadaki tuhaf köşelerden çoğuna girmişti. Sevecen, cesur, sade Eskimo Nanook'un göründüğü.
Pero nuestro "gran aggie" convertido en "Nanook del Norte" ha llegado hasta los más lejanos puntos de la tierra, y más hombres que piedras en la orilla alrededor del hogar de Nanook han visto a Nanook, el amable, valeroso y simple esquimal.
- Her zaman sevecen, çok tatlı bir adamdı.
- Siempre amable, un tipo muy agradable.
Kimsenin davranmadığı kadar sevecen davrandı bana.
Fue amable conmigo como no lo fue ningún otro hombre.
İyi eğitimli ve sevecen yanları var.
Está bien educado, tiene maneras educadas.
tutukladığı zaman, sana karşı nazik ve sevecen davranmıştı.
Cuando tuvo que arrestarte, fue tan decente y compasivo contigo.
Sanırım kendine gerçek bir arkadaş buldun. Ne kadar da sevecen, değil mi?
Ha encontrado un amigo en ti ahora.
Bence zavallı çocuğun mahkeme salonunda sevecen bir yüz görmesi fena olmaz.
Creo que el pobre hombre debería ver una cara amiga en la sala del tribunal.
Belki de O'nun en huysuz anlarını seviyorum çünkü bu anlarda aslında o kadar sevecen oluyor ki...
Quizá le quiera más cuando se porta peor porque se que es entonces cuando me quiere más
İşe gittiği zamanlar, annem ona bir iki vurur... ve neşeli ve sevecen biri olana kadar... içmeden gelmemesini söylerdi.
Cuando no tenía trabajo, mi madre le daba un chelín... y le decía que se largara y que no volviera a casa... hasta que estuviese de buen humor.
Bazı insanların sevecen bir yüzü vardır, bazısının da yoktur.
Hay caras que gustan y otras que no.
Sevecen çocuk.
¡ Menudo aguafiestas!
Sanki seni sevecen büyükannenden koparıp almışım gibi.
¡ Ni que te hubiera separado de tu abuelita!
Sevecen bir vedayla
Con un cálido adiós
Sarışın, 1.75 boyunda, kalın dudaklı ve sevecen. - Öyle mi?
Una rubia, de 1.65 de estatura, labios gruesos y muy apasionada.
Pek sevecen değilsin bugün.
No está muy amable hoy.
Ama senin de zayıf ve çocuklar kadar sevecen olabileceğini biliyorum
Pero yo sé que puedes ser frágil y tierno como un niño.
Onları senin aşırı sevecen insafına bıraksam, iki haftada karakterleri bozulur.
Si dependiera de ti, los malcriarías.
Sevecen bir arkadaş.
Un tipo encantador.
Ne güzel bir armağan, sevecen ellerin yarattığı ve meydana getirdiği güzel ve yararlı bir şey.
Construido por unas manos delicadas... Un objeto bello y útil...
Bir daha buraya getirilirseniz eğer, bu kadar sevecen bir şekilde olmayacaktır.
La proxima vez que lo traigan ante mi, no sere benevola.
Susan'a karşı bu kadar sevecen olduğunuz için size teşekkür etmek istiyorum.
Quiero agradecerle su amabilidad con Susan.
Bazıları buna inanmıyor. İşte bu yüzden... Ama o çok sevecen, iyi kalpli ve neşeli biri.
por eso están teniendo... amable y jovial.
- Ona sevecen bakar mısınız?
- ¿ Puede mirarla con simpatía?
Bu yüzden de siz ne kadar sevecen olursanız o da o kadar kötü hissediyor.
Está convencida de que su Padre está metido en algo turbio.
Dünya, insanlar... her şey birden gözüme çok sevecen göründü. Tüm insanlar mı?
El mundo... sus gentes... todo repentinamente me resultaba querido.
Michiko ve Akiyama çok sevecen görünüyorlar, değil mi?
Michiko y Akiyama parecen muy cariñosos, ¿ verdad?
"Kutsal çocuk öyle sevecen ve yumuşaksın ki..."
"Santo infante tan tierno, tan gentil"
Limey, bize usturayı veren sevecen hanımın evine bir göz at.
Limey, tú mira en casa de la amable señora que nos dejó la navaja.
Sevecen ve güzel bir bayansınız.
Es usted una mujer bonita y atractiva.
Sevecen tebaam doğum günümü kutlamamıza yardımcı oluyor.
- Mis súbditos reales... me ayudan a celebrar el aniversario de mi nacimiento.
Ancak ondaki kibar ve sevecen tüm yönler yavaş yavaş yok oldu.
Pero toda lo que tenía de bueno y tierno desapareció poco a poco.
Ama her şeyin yaratıcısı, tüm yaşayanların kalplerindeki sevecen ruhtur.
Es el creador de todas las cosas. El espíritu de amor que vive en nuestros corazones.
Tıpkı babası gibi o da sadık, sevecen ve neşelidir. Ama her zaman birine ihtiyacı vardır.
Ella es como él, leal, cariñosa y alegre, pero siempre necesita a alguien.
İnsan senin o muzip, arkadaş canlısı ve sevecen suratına bakınca...
Es que sólo una mirada a tu benevolente cara... tan llena de diversión... compañerismo...
Çok duyarlı ve sevecen.
Es tan dulce y suave.
Dokunmasına bile tahammül edemezken sevecen eş rolü oynadım.
He hecho de abnegada esposa cuando no soporto ni que me toque.
O son derece sevecen...
Él te quería.
Sana sadık sevecen kitlenle mi?
¿ A sus súbditos? ¿ A los esqueletos embalsamados?
Sevecen bulduğun şu beyin yeşil odadan ayrılmadığına emin ol.
Asegúrese de que el caballero que tanto admira, no deje la sala verde.
Ama şimdi sana karşı geliyor, Morbius. Ve senin, o sevecen babanın içinde bile hala akılsız bir ilkel var. Her yeni üzüntüde daha kuduruyor, daha alevleniyor.
Pero ahora ella lo está desafiando, Morbius... y hasta en usted, el amante padre, aún existe... el primitivo insensato... más enfurecido y encolerizado con cada nueva frustración.
- O sadece sevecen oluyor.
- Sólo está siendo amable.
Sevecen de.
Es un apodo cariñoso.
Çünkü ben Moskova'nın en sevecen ve çekici kadınıyla evlendim ve buna dayanamıyorum.
Porque mi esposa es una de las mujeres más adorables y atractivas de Moscú. Y no puedo soportarlo.
Gerçekte, birbirlerine karşı oldukça sevecen görünüyorlar, tıpkı bir grup içinde yaşama gibi.
Parecen gustarse y apreciar al grupo.
O bu güne değin tanıdığım en anlayışlı kadın. Sevecen, yardımsever...
Es la mujer más comprensiva que conozco, amable, servicial...
Biliyorsun, bu harika bir şey, Oxport gibi küçük bir kasabada. Herkes çok sevecen.
Lo bueno de Ias ciudades pequeñas... es que todo eI mundo es amable.
Çok sevecen biri olmalı.
Seguro que es una mujer encantadora.
Beni her sabah uyandıran birisine çok sevecen davranıyorum.
Y soy muy amable ocupándome de la cabeza de un señor que me despierta todas las mañanas.
Çok sevecen bir yüz.
Una cara amable.
Bir yerde anneyle tanışmanın en iyi yolunun çocuğa karşı... sevecen olmak olduğunu okumuştum.
Pero también quería conocerte a ti. hay que ser bueno con los hijos.