Seyahat tradutor Espanhol
7,622 parallel translation
Asla spor çorabın içinde kaçak seyahat etme.
Nunca seas polizón en una calceta.
Seyahat anlamında sırf San Diego'ya, oğlum ve ailesinin yanına gidiyorum.
El único viaje que hago ahora es a San Diego, a ver a mi hijo y a su familia.
Kendi bornozunla mı seyahat ediyorsun?
¿ Viajas con tu propia bata?
Seyahat paralarınız Horst'da.
Horst tiene sus viáticos.
Seyahat görevliniz konuşuyor, aramızda hoş geldiniz.
Soy el guardia hablando y quiero darles la bienvenida a bordo.
Nereye seyahat ediyorsunuz?
¿ A dónde está viajando?
Makinist, ben seyahat görevlisi!
Conductor, soy el guardia.
Seyahat görevliniz konuşuyor.
Les habla su guardia.
Annemin söylediğine göre, annem Güney Amerika'yı ziyaret etmek istemiş, çok seyahat ediyormuş ve bir grup insanla tanışmış.
Por lo que me cuenta mi mamá, resulta que ella quería visitar Sudamérica, así que estuvo viajando mucho y conoció a un grupo de personas.
- Yalnız mı seyahat ediyorsunuz?
- ¿ Viaja solo?
Ayriyeten bu seyahat fikrini Conrad'ın ortaya attığını biliyordum.
Y también supe, por la manera en que Conrad había propuesto el viaje...
Bence Conrad bir seyahat önerirken ne kadar sakinse siz bir o kadar endişeli olmalısınız.
Yo creo que cuánto más espontáneo es Conrad al elegir un viaje más preocupado debes estar.
"Her fırsat değerlidir." mantığıyla durmaksızın seyahat ediyordu.
Aprovechaba cada oportunidad, y no paraba quieto.
Sanırım Conrad, bu yeniden seyahat işinin arkasındaki adamdı.
Creo que Conrad era el que más fuerza daba al grupo.
Ayrı odalarda seyahat ettik.
Viajamos en cabinas separadas.
Babam çok seyahat ederdi.
Mi padre siempre andaba viajando.
Bu son yıllar, yani yaşlılık yılları seyahat, eğitim ve farklı işler yapmak için bir fırsat.
Que estos años, los años de la madurez... son la oportunidad de viajar, de adquirir más educación... situaciones distintas de trabajo.
- Seyahat etmen gerekecek.
- Tendrías que viajar.
- Çok seyahat etmem gerekecek.
- Tendría que viajar mucho.
Seyahat acentesine, çalıştığım yer var ya.
A la agencia de viajes, donde trabajo.
Plansız programsız seyahat eden adam yine de en güzel odayı kaptı.
El hombre que no planea pero se queda con la mejor habitación.
- Çok seyahat etmen gerekecek.
- Vas a viajar mucho.
Seyahat etmekten bıkmadım :
" No hay descanso para mí del viaje
- Yalnız mı seyahat ediyorsunuz?
¿ Viajan solas?
Seyahat etmeye bayılırım.
Amo viajar.
Yurt dışına seyahat etmek istiyorum da.
Estaba pensando en un viaje al extranjero.
Seyahat etmeyi sevdiğini söylemiştin, ben de...
Dijiste que te gusta viajar, así que...
Seyahat için güvenli bir yer değil.
No es un lugar seguro para viajar.
Bütün ülkeyi seyahat ettim.
He viajado por todo el país.
Seyahat yastığını neden ben alıyorum?
¿ Por qué me tocó el cojín de viaje?
Zamanda seyahat edeceğim.
Voy a viajar en el tiempo.
Uzun zamandır mı seyahat ediyorsun?
¿ Has estado viajando mucho tiempo?
Hiç çanta olmadan seyahat etmek garip değil mi?
Es un poco raro que ¿ viajes sin equipaje?
Sanırım seyahat etmeyi özlemişsin. Zamanında çok tehlikeli yerlerde bulundun.
Creo que extrañas viajar, digo... en tus tiempos estuviste en lugares muy interesantes.
Seyahat masrafları ve harcamaları ne olacak?
Bueno, ¿ qué pasa con los costos y los gastos del viaje?
Seyahat Dennis.
Es un viaje, Dennis.
Kaçak seyahat ediyoruz!
Somos pasajeros ilegales.
İşte bu, seyahat etmek için oldukça etkin bir yöntem.
Esta sí es una forma eficiente de viajar.
Seyahat bitmiş olabilir ama Alvin civarda olduğu sürece başımız hep derde girecek.
El viaje ya terminó, pero mientras Alvin esté cerca... siempre habrá problemas.
BA 232 numaralı British Airways ile Hong Kong'a seyahat edecek olan yolcumuz Bayan Ayesha Amir için son çağrı.
British Airways no. BA232 a Hong Kong.
Tamam, Kraliçe ve Ülke için, seyahat ve yaşam masrafları, makul destek.
Bien, por la Reina y el país, viáticos, hotel y gastos generales.
"Kritik Karar" ve "57 Numaralı Yolcu" adlı filmlere göre her uçakta rahatça gezip, seyahat edebileceğim bir uçak kapısı vardır.
A ver, según películas como Decisión Crítica y Pasajero 57, hay una escotilla secreta en cada avión que me permite moverme libremente a través - de él.
Biz de bir vasiyet hazırladık biraz seyahat ettik, vedalaşmak için, bir süredir görmediğimiz yakınlarımız ve arkadaşlarımızı ziyaret ettik.
Hicimos un testamento y viajamos un poco, visitamos a familiares y amigos que no veíamos hacía tiempo, básicamente para despedirme de ellos.
Parkinson araştırmaları yapan Michael J. Fox vakfına para toplamaları için, yurt içi ve yurt dışında seyahat edebilmelerini sağlamak üzere tüm web tanıtımlarını yapıyoruz.
Los promocionamos por Internet, albergamos sus sitios web, para permitirles viajar por todo el país y a otros países recaudando fondos para la Fundación, para la investigación del Parkinson.
Hayatımın o aşamasında hep dans vardı, hep seyahat ediyordum, bütün şeytanlarım dışarı çıkıyordu.
En ese momento de mi vida, todo era baile, estaba de gira, y me surgían estos viejos demonios.
Ben bir asi biraz duyuyorum. Seyahat etmeyi seviyorum.
Bueno, yo tengo un carácter un poco rebelde, y me gusta viajar.
Ben, seyahat bana daha fazla bilgi vermek düşündüm Ben okulu bıraktım neden olan.
He hecho la elección entre estudiar y viajar. Dejé la escuela porque viajar forma a la juventud.
Nereye seyahat mı?
¿ Adónde has viajado?
Başlangıçta bağımsız tasarımcılar ile çalıştım. Bangladeş, Zimbabwe, Hindistan, Nepal, Filipinler'e gittim yavaş yavaş inanılmaz bir network oluşturduk. FTO-Seyahat Acenteleri - fikirleri kullandık.
Trabajé originalmente con diseñadores independientes y fui a Bangladés, Zimbabue, India, Nepal, Filipinas, y poco a poco, juntamos una red increíble de organizaciones de comercio justo con ideas afines para las que el desarrollo de la mujer,
Amerika'da yurtiçi seyahat.
Los viajes nacionales en los Estados Unidos.
Yunanistan'a seyahat ederim.
Llevarlo a Grecia.