Sombra tradutor Espanhol
5,747 parallel translation
O zaman neden kuşkularımdan arınamıyorum bir türlü?
¿ Entonces por qué no puedo desprenderme de esa sombra?
Sanki ikinci bir gölgem varmış gibi.
Es como si tuviera una segunda sombra pequeña.
I... gölgem.
I... mi sombra.
Ama sayıca bizden bu denli üstünlerken buna değmezmiş gibi geliyor bana.
Pero me parece que no "paga" ir directos contra ellos... cuando proyectan una sombra mucho mayor que la nuestra.
Sonra bir an için pencerenin önünde hareket eden bir gölge gördüm ama...
Y luego vi una sombra cruzar la ventana por un segundo, pero...
Ama Wendy ormanda bir gölge gördü... ve aurasının çok kötü... ve yırtıcı olduğunu söyledi.
Pero Wendy vio una sombra en el bosque y dijo que su aura es perversa - y depredadora. - Exacto.
Senin gölgenin dışına çıkmak istemiştim.
Queria apartarme de tu sombra.
Ölümün vadisinde yürümeme rağmen kötülükten korkmam.
Sí, aunque ande por valle de sombra de muerte, No temeré mal alguno...
Bu pembe göz farlarını seçtiğim için çok memnunum.
Me alegro mucho de haber elegido esta sombra de ojos morada.
Karanlık tarafını kabullenmezsen, o karanlık seni gölgen gibi takip eder.
Si uno no es capaz de aceptar su lado oscuro, entonces... ese lado oscuro te persigue como una sombra.
Ama bu organik değil.
Oh, no está cultivado en la sombra.
Dilediğimiz sahne arkası masa altı uygulamasına şimdi bağlayabiliriz.
Comienza la ejecución de nuestros deseos desde la sombra, bajo la mesa, ya.
Zamanın başından beri, yaşadığımız yer Ay'ın gölgesi ve Dünya'nın karanlığıydı.
Desde el principio de los tiempos, hemos vivido a la sombra de la luna y en la sangre de la tierra.
Onlardan iki tane getirip kenarlara koyun, bir tane de ortaya. Böylece gölgem arkaya vurur, kendi omuzundan bakan bir dev gibi.
Vale, pues dos de esos, uno en cada lado y otro más en el centro para que proyecte mi sombra detrás de mí como un gigante mirando sobre su hombro.
Kayıtdışı yaşıyor ;
Ella está viviendo en la sombra ;
Ray, gölgeden git. Araca ulaş ve hazır ol.
Ray, ve por la sombra, pilla el Land Cruiser y prepárate.
Her şeyin daha kolay olduğu zamana dönmek istiyorum kaçmamdan öncesine, Henry'den öncesine her şeyin iğrençleşmesinin öncesine.
Me gustaría volver a cuando las cosas eran más sencillas, antes de ir a la sombra, antes de Henry, antes de que todo se liara.
Gölgeye geç!
Ponte a la sombra.
Bak, sevgimi kazanmak için homofobilik ve göz pudrasından dahası gerekir Rafferty.
Mira, va a tomar más que la homofobia y exceso de sombra de ojos para ganar mi afecto, Rafferty.
Kötü şehrinin gölgesinden kurtulacaksın.
Podrá apartarse de la sombra de su propia infamia.
130 derece sıcaklığın altında ölmek üzereydim.
54 grados a la sombra y el humo, muriendo de un golpe de calor.
Muhtemelen olamazsın ama öğrenmek için bugün işte peşime takılabilirsin.
Probablemente no, pero puedes ser mi sombra hoy para comprobarlo.
- Schmidt'in peşinde dolaş...
- Soy solo la sombra de Schmidt.
Gölge.
Una sombra.
Burada çalışmıyorum, gizli ortağım denebilir.
No trabajo aquí. Soy sólo una socia en la sombra.
Ama şu işe bak, kainat bana IBM'in gölgesinden çıkmak için güneşe çok yakın uçarak kavrulan bir şirket hakkında hikaye vererek yardım etti.
Pero, para mi sorpresa, el universo me ha recompensado, me ha dado una historia sobre una empresa que volaba tan cerca del sol... que se quemó bajo la sombra de IBM.
Hiç şüpheniz olmasın.
Mas allá de la sombra de la duda.
Gölgesiz yumruk diyorlar sana?
El llamado "Puño Sin Sombra."
Gölgesiz yumruğu farketmek imkansızdır
El Puño Sin Sombra es imposible de discernir.
Karanlık gelecek. Yüce Anne.
La Sombra se alzará, la Gran Madre.
Umarım bu kadar basittir. Fakat önümüzde daha büyük bir şeyin gölgesini hissediyorum.
Espero que sea así de sencillo, pero percibo la sombra de algo grande en nuestro horizonte.
Yüzleştiğin şey ; kibrinin bir yansıması ve ruhunun gölgesiydi.
Lo que enfrentaste fue un reflejo de tu egotismo y la sombra de tu alma.
Ultra ile aramızda gizli bir savaş var.
Hay una guerra en la sombra entre nosotros y Ultra...
Görünüşe göre sadece sen ve ben kaldık, gölge.
Bueno, parece que estamos nosotros dos solos, sombra.
Gölge!
¡ Sombra!
" Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile, kötülükten korkmam.
" Aunque ande en valle de sombra y de muerte, No temeré mal alguno, porque tú estarás conmigo.
Eh, belki de metalci tipli, simli bir vampir değilim. Dövmeli, göz kalemli falan. Ama biliyor musun?
Bueno, tal vez no soy un rockero con pinta de vampiro con sombra de ojos, pero, ¿ sabes qué?
Chicago'dan şaibeli bir şekilde ayrıldığını biliyor musunuz?
¿ Sabía que dejó Chicago bajo una sombra?
Tamam. Peki o zaman, gölgen nerede?
Vale. ¿ Y dónde está tu sombra?
Sonra Laner'leri getirip soğutucuya koy.
Luego llevense a Laners y ponganlo en la sombra.
Belki de benim aksime Arnold'ın içinde süregelen gölgeyi görmüşlerdir.
Quizá, a diferencia de mí, vieron en él la sombra de Arnold todo el tiempo.
Resmen kızın gölgesi gibisin.
Te ves como una sombra.
Düşmanlarının gölgesinin yuvasına çöktüğünü gören kral bir tanecik prensesini evinden uzaklaştırmak zorunda kalmış. Kalan herkesi de prensesin öldüğüne ikna etmiş.
Al ver la sombra, sus enemigos se presentaron en su casa, el rey fue forzado a enviar lejos a su amada princesa, convenciendo a todos los que quedaban que la habían perdido para siempre.
Bazıları der ki, kalede parlayıp bir zamanların güçlü kralının gölgesini ortaya çıkaran tek ışık çocuğu için ayırdığı odadan gelirmiş.
Según algunos, la única luz que se ve brillar en el castillo ilumina la sombra del que una vez fue un poderoso rey en la habitación que era para su hija.
Üç kıtada, güneşte ya da gölgede yaşayabilirler.
Vive en tres continentes. Al sol o a la sombra, desde España hasta Siberia.
O kadın sadece kendini babasının gölgesinden kurtaramadı. Ama bu arada, benim yaşımda ordu istihbaratının başına geçti tabi bir de pratikte Cybercom'u bulduğunu da saymazsak.
Esa mujer no sólo trabajó duro para salir de debajo de la sombra de su padre, sino que para cuando tenía mi edad, ya era la jefa de inteligencia del ejército, sin mencionar que prácticamente inventó Cybercom.
Bizle Ultra arasında süren gizli bir savaş var.
Hay una guerra en la sombra entre Ultra y nosotros...
Ağlıyor arkada çığlık atıyor.
Hace llorar a las mujeres Y grita en la sombra
Mezarlığın gölgesinde yaptığımız son konuşmayı hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas la última vez que hablamos, a la sombra del cementerio ¿
Yazının kenarında kopyalama cihazının izi kalmış. ... yani standart Amerikan ölçülerinde değil.
Hay una sombra en el borde de la nota donde fue escaneado, lo que significa que no era la medida estándar americana.
Biraz üzgün davran, olur mu?
Sí, aunque camine a través del valle de la sombra de la muerte, porque tú estarás conmigo. Actúa un poco triste, ¿ quieres?