Spor tradutor Espanhol
11,527 parallel translation
Spor koleksiyonu ve video oyunları var.
Tiene recuerdos deportivos, videojuegos.
"DC Chronicle" gazetesinin spor sayfası.
Tengo la sección de deportes de un DC Chronicle.
... ayrılığınız sebebiyle seni taciz ediyormuş, iş yerinde, spor salonunda ve restoranlarda sürekli karşına çıkıyormuş.
Él le estaba acosando sobre su ruptura, presentarse en su trabajo, gimnasio, restaurantes.
- Spor araba mı?
- Coche deportivo?
Kadının, spor salonunda takmak için bir çekmece dolusu elmas tacı var.
tiene un cajón lleno de tiaras de diamantes para el gimnasio.
Bunu yapmak için kendisini spor denilen bir çeşit hücre içi geçici ölüm ile korumaya alır.
Para hacer esto, se protegen a sí mismas con un tipo de cámara intracelular donde reduce sus funciones vitales al mínimo llamada espora.
Spor sekansı ekranda.
Así que esta es la secuencia de la espora. ¿ No es fascinante?
Aynen öyle. Yani spor proteinini aşıya eklemek için bunu kullanacağız.
Así que usaremos esto para añadir la proteína de la espora en la vacuna.
- Kendi spor takımlarımız bile var.
Y poseemos una especie de equipo deportivo.
Bugünün sakıncasız filmi "Spor Yaparken Aksesuar Takmayın" iptal edildi.
La película de seguridad de hoy "No uses joyas durante los deportes", ha sido cancelada.
Mason'la okulun spor salonunda buluşmamız gerekiyordu. Unuttum.
Olvidé que me encontraría con Mason en el gimnasio de la escuela.
Vay be spor.
Deportes.
At yarışlarında rüşvet olayı, yasal olmayan gazinoları işletmek ve tüm zamanların en kötü şöhretli spor bahisleri skandallarını düzenledi. Arnold Rothstein "Beyin" olarak tanınırdı.
Amañaría carreras de caballos, operaría en casinos ilegales, y planearía el escándalo de apuestas deportivas más famoso de todos los tiempos.
Spor salonunda müzik.
Música en un estadio de deporte.
Sadece stop lambasını görmüş ama spor bir arabaya benziyormuş.
Solo las luces traseras. Pero ha dicho que parecía un deportivo.
- Bu olay mahallinden kaçarken görülen spor arabaya benziyor.
Es un coche deportivo... Como el que se vio huyendo de la escena.
Bizden neden kaçtın, spor olsun diye mi Derek?
Supongo que huir de nosotros fue, ¿ qué, por deporte, Derek?
24 saat çalışan spor salonunun müdürüne göre Richie'nin ölüm saati aralığında Derek'in orada antrenman yaptığını doğruladı, yani katil o değil.
El gerente del gimnasio 24 horas confirma que Derek estuvo trabajando allí mientras asesinaban a Richie. Así que no es nuestro asesino.
Zeki arkadaşlarımın bile kabul edilmediği beş üniversiteye spor bursuyla kabul edildim.
Soy candidata a cinco becas deportivas en las escuelas a las cuales ninguno de mis amigos genios pueden ser aceptados.
Önceliği spor performansına verdiğini biliyorum.
Sabemos que el rendimiento deportivo es tu prioridad.
Oxie'den emekli spor öğretmeni ama daha fazlasını da öğrenmek istiyorum.
Profesor de Educación Física jubilado, oriundo de Oxie. Quiero saber más. Todo.
72 yaşında, İsveçli, emekli spor öğretmeni.
Profesor de Educación Física jubilado.
Bir spor salonunda bir adam tahta sopalarla öldürüldü.
Un gimnasio. Un hombre muerto a golpes con un bate.
Spor salonundaki kurbanda bulunan yanık izi.
La marca de la víctima en el gimnasio.
Hayvanları evcilleştirdik, kafeslere tıktık spor olsun diye öldürdük.
Hemos domesticado animales, los encerramos, los hemos matado por deporte.
Spor şortun üzerindeki bira göbeği?
¿ El de la panza de cerveza y pantalones de gimnasio?
Birden fazla spor salonu vardı.
Había unos cuantos en el gimnasio.
Yeni spor klasmanımıza 5 milyon dolar harcadım.
Voy a invertir cinco millones de dólares en la nueva división deportiva.
Spencer, Vernon Littlefield ve getirdiğin diğer oyuncuların yeni spor klasmanında ortalığı yıkıp geçireceğini ve gelecek olan Hall of Fame üyesi 92 numaralı Spencer Strasmore'un, benim yerime tüm bunlarla ilgilendiğini bütün dünyanın öğrenme vakti geldi.
Spencer, ahora es el momento justo para anunciar al mundo que Vernon Littlefield y todos los demás jugadores que tú trajiste son representados por mi nueva división de deportes y Spencer Strasmore, futuro miembro del Salón de la Fama, número 92, es el hombre que lo dirige.
Bu işi bitirdiğimizde, piyasadaki en iyi spor klasmanlığı menajerliği biz olacağız.
Cuando acabemos con esto, tendremos la mejor agencia de representación del sector.
Bize tüm spor klasmanını ve 5 milyon dolar bıraktı.
Nos ha dado toda la división deportiva e invertirá cinco millones de dólares.
Maktul mavi spor bir ceket giyiyor.
La víctima lleva una chaqueta deportiva azul.
Spor salonundaki hocalarından biri.
Una de tus monitoras del gimnasio.
Tüm bu spor bölümü benim fikrimdi.
Toda la división de deportes fue idea mía.
Hayvanları evcilleştirdik, kafeslere tıktık. Spor olsun diye öldürdük.
Hemos domesticado animales, encerrado, matado por deportes.
Yoksa spor takımlarında hep en son o seçildiği için mi?
¿ O era siempre el último elegido en deportes?
Vücudu tapınağıdır. Misafir odasını spor salonuna çevirmek zorunda kaldım.
Tuve que convertir la habitación de invitados en un gimnasio.
Televizyon yok, erkekler yok, şarkı söyler, yüzer, spor yapardık.
Sin TV, sin chicos, solo cantando y nadando y haciendo deportes.
Bir yıl önce spor muhabiri olarak başladım.
Empecé como periodista deportivo hace años.
O gösterişli spor arabaya el koymak üzerelermiş.
Las deudas de Dillon se han incrementado mucho. Ese coche deportivo tan caro está a punto de ser incautado.
Her gün spor yapıyorum. Kitap okuyorum ve internetten akrilik resim kursu alıyorum.
Puedo hacer ejercicio todos los días y estoy retomando la lectura y tomando clases por Internet de pintura acrílica.
Spor yıllıkları mı?
¿ Almanaques de deporte?
Etraftan pek spor hissi almıyorum.
Hasta ahora no veo un ambiente muy deportivo aquí.
Burada spor salonlarına gittim.
Tomo clases de spin aquí.
Bir spor salonu vardı.
Era el dueño de un gimnasio y allí ocurrió.
Spor salonunu sattı fakat piç hala eğitimci. 17.Sokakta kalitesiz bir yerde.
Vendió ese gimnasio, pero sigue siendo entrenador en un lugar dela calle 17.
17.Sokaktaki spor salonuna bakıyordum.
Buscaba un gimnasio en la Calle 17.
Tamamdır, spor salonu giysi değişimini açıklıyor.
Bueno, el gimnasio explica el cambio de ropa.
Ofiste spor ayakkabı giyme artık.
Deja de llevar zapatillas en la oficina.
Baban spor ceket ve dahasını giyecek.
Papá recubrirá.
Şimdi spor salonuna gidip biraz küçülmen gerek, her neyse ama git kafanı bulutlardan indir ve onu ait olduğu bu masanın üzerine geri getir.
Necesitas unirte a un gimnasio, ver a un psiquiatra o lo que sea, pero tienes que bajarte de tu nube y regresar de vuelta a tu escritorio a dónde perteneces.