Sülün tradutor Espanhol
203 parallel translation
Arka sundurmada bir çift sülün daha asılı. Akşam yemeğine onları hazırla.
Hay un par de faisanes en la cabaña, prepáralos esta noche.
Sülün hazırlattığını duydum.
Oí lo de los faisanes.
Sülün, süfle ya da benzeri bir şey yapamam ama makarna ve köfte yapabilirim.
Bueno, no hago faisán o soufflé ni nada de eso, pero... Puedo manejarme con espaguetis y albóndigas.
Geçen sene Michael'in arazisinde, ilk gün sadece 60 sülün vurabildik.
El año pasado, en casa de Michael, el primer día sólo hubo 60 faisanes.
Şurada, ağacın arkasındaki sülün...
Oiga, ese faisán, el de la izquierda...
Sen de birkaç sülün avla bence.
Seguro que tú también mataste faisanes para ti...
- Sülün.
- Faisán.
Emekli olduğum zaman, Sülün ve boğa yetiştiricem.
Cuando me jubile, criaré faisanes y toros.
Bi çiftlik alır, Sülün ve boğa yetiştiririz.
Y compraré una finca, y criaremos toros y faisanes.
Çarşamba nasıl? Sülün varmış.
¿ Qué le parece el miércoles por la noche?
Pazartesi günü sülün varmış.
Hay venado y el lunes faisán.
Basit bir şey mi, Tarzan altın sülün gibi mi?
Algo sencillo como un faisán dorado, ¿ eh, Tarzán?
Çorba, iştah açıcılar, hindi biftek istiridye, sülün, keklik?
¿ Sopa, aperitivos, filete de pavo, ostras, faisánes, perdices?
Leziz bir sülün.
Un magnífico faisán,
- Sülün.
- Urogallos.
Tam değil. Ama Öğle yemeği için Bayan Lamont ile bir sülün parçalamayacak mısın?
Digo, ¿ no suele comer faisán con la señorita Lamont?
Gallagher'ın Altın Sülün Odası'na hoş geldiniz.
Bienvenido al Golden Pheasant Room.
Fırında sülün, Hollanda brokolisi...
Faisán helado, brócoli a la holandesa...
En azından bir sülün yakalamalıyım.
Debo cazar un faisán al menos.
Asıl balıklar nerede? İnce topuklu sülün gibi kızlar var.
Como esa hermosa escorpena que he visto, con púas en sus aletas.
- Hala aklında denizdeki sülün gibi kızlar mı var?
- ¿ Aún con esa escorpena en la cabeza?
Şampanyayla soğuk sülün yiyeceğiz.
Tomaremos faisán frío con champán.
Fielding, seninle yatında soğuk sülün yemek istiyor.
Fielding quiere cenar faisán frío contigo en su yate.
- Biraz soğuk sülün ister misin?
- ¿ Te apetece un poco de faisán frío?
Sülün, keklik, yaban tavşanı...
Faisanes, perdices, liebres...
Bir sülün bile ne olduğuna bakmak için başını çevirmez.
Ni un solo campesino volverá la cabeza para mirar.
Sülün madalyası gibi.
Del Grupo Faisán, una especie de Legión de Honor.
Sülün madalyası gibi!
¡ Es el emblema del faisán!
Sembolünün imparatorluk sülün madalyasına mı benzediğini söylüyorsun yani?
¿ Comparas un tatuaje con los emblemas de la Legión de Honor?
- Sülün. - Oldukça güzel olmalı. Öyle mi?
- Eso debería ser bastante bueno, ¿ no?
Sülün, karga, mavi alakarga... hepsinin karnı doymuş ama, seninki değil.
Faisán, cuervo, arrendajo azul tienen la panza llena, no tú
- Sülün avlamak için.
- Para cazar faisanes.
Garson, not alın. Sahte kaplumbağa çorbası, cam kapaklı tabakta sülün rosto.
Camarero, apunte : sopa de tortuga, y faisán asado bajo vidrio.
- Sülün?
- ¿ Faisán?
Sülün göğsü, güvercin kanadı, o türden şeyler.
Pechuga de codorniz, muslo de pichón y cosas así.
Şöyle yağlı bir sülün ister misiniz, memur bey?
¿ Quiere un faisán gordo, guardia? No le costará nada.
Efendim, size sülün a la reine tavsiye edebilir miyim?
Si puedo recomendar, Sr. el faisán "a la reina".
- Ben her zaman sülün yerim, biliyorsun.
- Sabe que siempre quiero faisán.
Tragopan Yunanca sülün demek.
Tragopan es faisán en griego.
Bayan "cam altında sülün" den hoşlanır ve ben de "the duck a la Montmorency" isterim.
La señorita quiere el faisán... y, para mí, el pato á la Montmorency.
Eğer sülün değilseniz.
A menos que sea un faisán.
Sülün eti yağsızdır, bu yüzden birkaç gün asılı kalabilir.
No, la carne del faisán es seca así que debes colgarlo unos días, así se hace con la mayoría de la caza.
O sülün önemsizdi.
Ese faisán no significaba nada.
Sülün sezonuna dönmüş olurum.
Estaré de vuelta justo a tiempo para la temporada de faisanes.
- Sülün yumurtalarının durumunu öğren.
¿ Intentar qué? Averiguar acerca de los huevos de faisán.
Etrafta bir sürü sülün olmalı.
¿ Podemos estar rodeados de faisanes?
Bir sülün tüyü.
Una pluma de faisán.
Sonra sülün ve sos olarak...
- Y la salsa...
Sülün!
Perdón.
- Sülün.
A un faisán.
Burası sülün yuvası gibi.
¡ Tenemos que encontrar sus nidos!