Sıcacık tradutor Espanhol
532 parallel translation
Sıcacık.
Póntela, está caliente.
Sıcacık.
No tengo frío.
Bu korkunç yer bir anda sıcacık bir yere dönüştü.
Este horrible lugar está volviéndose bastante acogedor.
Beni çağırmamış olsan... şimdi sıcacık odamda rahat yatağıma kurulmuş... şarap şişesine sarılmış olurdum.
Si no me hubieras llamado, ahora seguramente estaría en un dormitorio acogedor, en una cómoda cama y con una cosita calentita.
Senin için sıcacık bir şömine yanıyor. Leah de yatak örtülerini ısıttı.
Tenemos un agradable fuego ardiendo allí, y Lea a calentado sus sábanas con una almohadilla tibia.
Sıcacık ve rahat.
Qué caliente y qué cómodo.
Sıcacık kürküm üzerimde olsaydı keşke.
Si tuviera mi abrigo para calentarme...
Sonra ufak bir alev şu kadarcık, nokta gibi bir ışık belirir ve birden her şey sıcacık, aydınlık ve huzur dolu olurdu.
Y entonces.. una pequeña llama aparecía... sólo una minúscula luz que se hacía cada vez más grande... y de repente... todo se volvía cálido y luminoso y lleno de paz.
Çocuk sıcacık yatağında yatıyor olabilir.
Puedes estar arrebujado en la cama.
Bu sizi sıcacık tutar.
Esto la mantendrá bien abrigada.
Yumuşak ve sıcacık.
Suave, cálida.
İnsanlar arabada sıcacık otursun diye ayarlayacaklar sanırsın.
Lo lógico sería poder sentarse en el coche calentita.
Size bir kâse sıcacık çorba ikram edeyim.
Os prepararé un plato de sopa caliente.
Sesinizdeki sıcacık tona bayıldım.
Me gustó mucho el tono cálido que tenía su voz.
Sıcacık.
Es íntima.
Ve eğer hesapta olmayan bir şey meydana gelirse... Lucie ve Manfred'in hayatlarının... vatansever, yumuşak, kibar ellerde sıcacık ve güvende olduğunu... bilmek seni rahatlatacaktır.
Si ocurriera algo inesperadamente, sabría que las vidas de Lucy y Manfred estarían sanas y salvas en las dulces y amables manos de esa pandilla de patriotas que él acaudilla.
Gidecek bir yuvanızın olması size sıcacık bir his tattırıyor olmalı.
Qué suerte tener una casa...
Şimdi sıcacık evinde akşam yemeği eşliğinde çıkarıyor fişeklerini haritasının üzerine.
Ahora está en su casa de algodón, recogiendo los cartuchos que hay encima de los mapas,... saciado con su cena.
Nasıl hasta olur da Brutus, sıcacık yatağından gizlice kaçıp gecenin zehirli soluğuna açar ciğerini iyice artırmak için hastalığını?
¿ Bruto está enfermo? Y ¿ se va de su cama caliente... para exponerse a que el contagio de la noche se sume a su enfermedad?
Göbeğinizi sıcacık tutacak.
Eso pondrá arena en tu panza.
Fakat bursumun meyveleriyle saat 9'a kadar okulda, sıcacık.
Pero a las 9 : 00 en punto estaba en la escuela, gracias a mis becas.
Biliyor musun, güzel, sıcacık bir evin var. Evet.
Tiene una casa muy acogedora.
Üstelik, o sıcacık koynunuza bir saatliğine girebilme uğruna gerekirse tüm dünya âlemi öldürürdüm.
Vuestra belleza, que me incitó en sueños a emprender la destrucción del mundo con tal de poder vivir una hora en vuestro dulce seno.
Sıcacık!
¡ Qué caliente está!
Bu gece, sıcacık küçük bir öykü sunacağız, adı
Hoy Ies presentamos una historia titulada...
Sıcacık anıları olmayanlar için kışlar soğuk geçiyor olmalı.
Qué frío será el invierno para quién no guarda recuerdos cálidos.
Arkadaşlıklar da sıcacık.
Los amigos son igual de cariñosos.
Sıcacık!
¡ Ya está, venga!
Barakanızdaki sıcacık şöminenizin yanı başına oturun.
Pueden quedarse en sus barracones.
Böylesi iyi ve sıcacık.
Se está muy a gusto.
Vay be! Burası sıcacık!
¡ Qué acogedor es esto!
Sıcacık nemli elleriyle seni tutan baş rahibeyi hatırlayarak ellerin ısınıyor.
Tus manos están calientes recordando las manos calientes, sudorosas... de la hermana superiora cogiéndote.
Bir gül vardı ve sıcacık bir ses...
Antonio, había una rosa y una vocecilla cercana me decía :
Hafiften gözlerimi kısıp baktığımda, sıcacık hoş bir duygu içine yayılır!
Si cierro un poco los ojos y miro así...
Bir kez daha Orly'deki ana iskelede ;.. ... fazla kalamadığı, bu sıcacık, savaş öncesi Pazar gününün ortasında. Kafasını karıştırsa da,..
De nuevo en el embarcadero principal de Orly en medio de esa calurosa tarde pre-bélica de domingo donde no debía estar cayó en la cuenta, aunque algo confundido, de que el niño que él fue, había estado también allí observando los aviones.
Bizi bekleyen sıcacık bir kahvaltı.
Cuando un desayuno caliente nos esperaba...
Ben Güzel Fransa'da iliklerime kadar donarken, sıcacık tropik esintilerdeydi.
Brisas tropicales perfumadas, mientras yo me helaba en "la Belle France".
Seni kollarıma almamakla ve öpmemekle tamamen aptallık etmiş olurum. Birlikte olduğumuz bu anı sıcacık ve unutulmaz bir ana dönüştürmemekle ve sonsuzlaştırmamakla da aptallık etmiş olurum.
Tendría que ser un idiota para no querer abrazarte y besarte, y convertir este instante cálido y maravilloso en un sinfín de instantes, de momentos importantes, que perdurará para siempre.
Şu anda tam da buna ihtiyacım vardı... Güzel, derin ve sıcacık bir kömür madeni.
Es lo que va a hacer ahora... una bella, profunda, enorme mina de carbón.
Su sıcacık.
¡ El agua está tibia!
Dudakları şehvetli ve olgun sessizce bağırıyor sanki, korunmaya muhtaç adamın kollarıysa kızın o sıcacık sevgisine aç.
Sus labios sensuales y maduros parecen estar pidiendo protección en silencio. Y sus abrazos demuestran su aprecio.
Unut dertlerini, sıyrıl her tasadan ve şu sıcacık yaz havasını çek içine.
Olvida tus problemas, despreocúpate y aspira el calor del aire veraniego.
- Küçük sıcacık bir çiftliğim var.
- Tengo una linda granjita.
Sıcacık!
esta tibia. grandioso!
Sen dışarıda soğukta kalmışken benim burada sıcacık bir odada... uyumamı mı istiyorsun benden?
¿ Me pedirás si no que yo duerma en una habitación caliente, mientras tú vagas por ahí fuera en medio de la noche y el frío?
K.'nın kapamaya cesaret edemediği kapıya rağmen içerisi sıcacıktı.
El calor dentro del trineo era extraordinario a pesar de que K. no se atrevió a cerrar la portezuela.
Sıcacık köşesinde bir adam yatmakta. Kalbinde ateş, gözünde tıpa.
Desde un rincón vi mentir al chico con el corazón ardiendo y los ojos tapados.
Bu gece bize bir yatak buldum. Gerçek, sıcacık bir yatak.
Conseguí una cama para nosotros esta noche, una de verdad.
Pekala, sıcacık olmanı sağlayacağım...
De acuerdo, te haré sentir bien y caliente...
Yüzlerinde sıcacık bir gülümseme ve cadde kenarlarına dizilmiş alkış tutan insanlar olur.
La gente los aplaude y los espera en las calles.
Sıcacık ha?
Hace calor, ¿ eh?