Sıkıcı tradutor Espanhol
50,367 parallel translation
Her şeyi ben çözünce sıkıcı oluyor.
Se torna aburrido si los resuelvo todos yo.
Sıkıcı. Git!
Aburrido. ¡ Lárgate!
Onlar için çok zor, benim içinse çok sıkıcı.
Muy difícil para ellos, muy aburrido para mi.
Bu kadar hevesli bir aşçıyken biraz can sıkıcı olmalı.
Debe ser un fastidio, siendo aficionada a la cocina.
- Evet, sıkıcı, git buradan!
¡ Sí, aburrido, váyase!
Bu çok sıkıcı.
Qué aburrido.
Böyle anlatınca bile... hala kulağa çok sıkıcı geliyor.
Cuando lo explicas así... sigue sonando aburrido.
Sonsuzluk sıkıcı olmaz mı?
¿ No es aburrida la eternidad?
Ben sıkıcı değilim.
No soy aburrido.
Sen sıkıcısın.
Tú lo eres.
Sıkıcı olan ne biliyor musun?
¿ Sabes lo que es aburrido?
Sıkıcı olan her gün senin sarmaşıklarına takılmam!
¡ Lo que es aburrido es tropezarme con tus lianas todos los días!
Ben sıkıcı değilim!
¡ No soy aburrido!
Herkes bilir ki Dr. Johnny'nin sıkıcı şeylere tahammülü yoktur!
¡ Todos saben que el Dr. Johnny no soporta nada que sea aburrido!
- Hiç sıkıcı bir program yaptım mı?
- ¿ Alguna vez hice un programa aburrido?
Sıkıcı kız kardeşim gibi şirket konuşmalarıyla uykunuzu getirmeyeceğim.
No voy a aburrirlos con un discurso empresarial como haría mi aburrida hermana.
- Sıkıcı!
- ¡ Me aburro!
- Sıkıcısınız.
- Eres un muermo.
Hâlâ sıkıcısın!
¡ Sigue siendo un muermo!
Açıkçası bu çok can sıkıcı.
Y, francamente, es bastante molesto.
Tüm bu ilgi can sıkıcı görünüyor.
Tanta atención parece irritante.
Ayrıca çok da sıkıcı.
Y bastante aburrido, agregaría.
Yangın çıkışına mukayyet ol.
Cuida la escalera para incendios.
Sudan çıkmış balık gibiyiz resmen.
Como estoy parada aquí, con un calzón húmedo.
Çıkışımız bu değil.
Esa no es nuestra salida.
Belirsiz bir süre içindeki tek güvenli çıkış aralığımız o olabilir.
Quizá sea la única posibilidad de irnos durante un período desconocido.
Aşağıda yaşayanlar için çıkış noktası.
Un punto de emergencia para lo que vive debajo.
Sıkıntı çıkaran biri falan var mı hiç?
¿ Alguien te da problemas?
- Bu insanlık dışı, bu çılgınlık!
- Esto es inhumano, es de locos.
" S-D-K-Ş-P-B-O-N-Y?
"¿ Q-H-E-G-J-B-G-S-C?".
İşten çıkış mülakatın bitmiştir!
¡ Tu entrevista de salida se acabó!
Çıkış protokollerinin senin için geçerli olmadığını mı sanıyorsun?
¿ Crees que... el protocolo de salida no se aplica a ti?
Sakin ol, oradan çıkış yok.
Relájense, es un callejón sin salida.
Kızda bir sorun... Arabasında bir sorun çıkmış.
Le pasaba algo... a su auto.
Superman'in de sıfır arkadaşı var ve vaktinin büyük kısmını bu yapayalnız sarayında izole hayatın tadını çıkararak geçiriyor.
Superman tiene cero amigos, y pasa la mayor parte del tiempo disfrutando de un placentero aislamiento aquí, en su palacio solitario.
Sana çıkışı göstereyim.
Te acompañaré a la puerta.
Hepimiz için tek çıkış yolu bu.
Es la única solución para todos.
Başka sıkıntı çıkmayacak.
No habrá más problemas.
Nefes verdiğinde kartın yapışık olmayan tarafı havanın çıkmasına müsaade etmeli.
Cuando exhale, el costado sin sellar debería permitir que el aire salga.
İki tarafı keskin kılıç olmalısın.
Debes ser una espada de doble filo.
- İkisi de çıkış. Ben merdivenden iniyorum.
- Yo salgo por las escaleras.
Çıkış yolu arıyorum.
Solo busco una salida.
Bir çıkış yolu.
Una salida.
Elinden ışık falan çıkar.
- Haz que te brille la mano.
Çıkışını imzalayan doktor olmamış.
Ningún doctor firmó tu alta.
Ama çıkış yoktu.
Pero no había salida.
İkiz Ejder Nehri yeraltı sularının çıkış yerinden 1 km kadar uzaklıkta.
A un km. de la salida subacuática del río Dragón Gemelo.
Her yıl Güneş Tanrısı festivalinde, "Işık Yolu" açığa çıkar.
Cada año, en el festival del Dios Sol, se revela el "Camino de la Luz".
Bence, yukarıda bir çıkış yolu olabilir.
Creo que quizá haya una salida.
Buradan tek çıkış yolu asansör mü?
¿ El ascensor es la única salida?
İşin tuhafı, çöken binanın, zemini tekrar sıkılaştırdığı ve bu sabah itibarıyla güne daha sarsılmaz bir başlangıç yapacağımız söylendi.
Curiosamente, me dicen que la implosión asentó el terreno de nuevo de manera que hoy comenzaremos de manera más estable.