English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ T ] / Tahiti

Tahiti tradutor Espanhol

429 parallel translation
Önsöz - Kraliyet gemisi Bounty 1787 kışında Güney Denizi'nin keşfedilmemiş sularından Tahiti'ye gitmek üzere Potsmouth Limanı'nda beklemekteydi.
En diciembre de 1787, el barco de Su Majestad, Bounty estaba en el puerto de Portsmouth en la víspera de su partida a Tahití por las desconocidas aguas del Gran Mar del Sur.
Tahiti dili sözlüğü hazırlamak için.
Para hacerme un diccionario del idioma tahitiano.
- Doğru Tahiti efendim.
- Directo a Tahití, señor.
Doğru Tahiti.
Directo a Tahití, Sr. Christian.
Sırtında biraz izi kalır ama Tahiti'ye uyar değil mi?
Un poco tatuado en la espalda, pero justo el estilo para Tahití.
- Tahiti, geri zekalı.
- Tahití, tonto.
Sonunda Tahiti'ye geldik.
Tahití al final.
Bu durumda ne yazık ki Tahiti'de karaya çıkamayacaksınız.
Desdichadamente, no tendrá permiso para bajar a tierra en Tahití.
Bay Byam, Tahiti sözlüğünüz.
Sr. Byam, su diccionario tahitiano.
- Kuzeybatı, Tahiti.
- Noroeste, Tahití.
Tahiti, çocuklar!
¡ Tahití, muchachos!
Tahiti!
¡ Tahití!
Birlikte sahile kaçıp hızla Tahiti adasına yelken açan gemiye bindiler.
Escaparon juntos hacia la costa y rápidamente embarcaron rumbo a Tahiti.
Tahiti, Fiji Adaları, Mercan Denizi.
De Tahití, las islas Virgin, el Mar del Coral.
Bu fotoğraf Tahiti'de çekildi.
Esta fotografía es de Tahití.
Joe, Bayan Marton'a, resim yapmak için Tahiti'ye gittiğimi söyle.
Joe, dile a la Sra. Marton que me he ido a Tahití... a pintar.
- Tahiti'ye mi geldik?
- ¿ Ya llegamos a Tahití?
Hey, burası Tahiti değil!
Oye, eso no es Tahití.
Tahiti'nin en az 800 km uzağında.
Eso está a unos 800 km de Tahití.
Tahiti'de hapisten kaçarken gardiyan bıçaklamışlar.
Apuñalaron a un guardia cuando huyeron de la cárcel de Tahití.
Bunlar Tahiti'nin sıkı gözetim altında tuttuğu haydutlar.
Estos hombres son forajidos. Tahití vio la necesidad... de tomar todas las medidas de seguridad posibles.
Tahiti'den kaçtılarsa, buradan daha kolay kaçarlar.
Escaparon de la cárcel de Tahití y pueden escapar de aquí más fácilmente.
Tahiti'deki gözlemevine telefonum.
- Mi llamada por radioteléfono a Tahití.
Tahiti hatta.
Tahití está en la línea.
- Tahiti'ye gidiyorlar.
- En tránsito. Deben ir a Tahití.
Yarın Tahiti'de genel valiye gideceğim.
Mañana estaré en Tahití, en la oficina del gobernador general.
Tahiti'ye hapse gidiyormuşsunuz.
Irán a la cárcel de Tahití.
Tahiti hapishanesini yeğlerim.
Prefiero la cárcel de Tahití.
Bir sonraki durak Tahiti!
¡ Próxima parada, Tahití!
Tahiti'de randevumuz var.
Tenemos una cita en Tahití :
Tahiti'de cezanızı affettirebilirim.
Está en Tahití. Y podría lograr reducir su condena.
- Tahiti'deki bu adamı tanıyor musun?
- Conoce a ese hombre importante...
Bir gemide Tahiti'ye güvenle yol alıyor olabilirdi ama bizimle bir fırının önünde oturmayı seçti.
Él podría estar a salvo en un barco, camino a Tahití... pero eligió estar aquí con nosotros sentado al borde de un horno.
Matareva... Tahiti yakınlarında bir Pasifik adada.
Matareva... una isla del Pacífico cerca de Tahiti.
Beni Tahiti adasına götürecek gemiye baktım.
Observé el barco que me llevaría a la isla de Tahití.
Tahiti'ye bunları bir şeylerle doldurmaya gidiyoruz, doğru mu?
Vamos a Tahití a llenarlos con algo, ¿ verdad?
Yani bir kaç haftayı kurtarmak için, Tahiti'ye kadar yol boyu aç kalacağız, ha?
Así que para recuperar dos semanas moriremos de hambre hasta Tahití.
Peki, Tahiti'ye zamanında gitmek için ihtiyacınız olan tüm tayınlarınızı vereceğim.
Bien, les daré las raciones que necesiten para que lleguemos a Tahití a tiempo.
"Tahiti'ye zamanında gitmek için ihtiyacınız olan tüm tayınlar."
"Las raciones que necesiten para que lleguemos a Tahití a tiempo."
İşin aslı, efendim, biz sadece Tahiti bitki örtüsünün inanılmaz çeşitliliğini...
En realidad, señor, estábamos hablando de la increíble variedad...
Ama Tahiti'de, hakaret bu bayağı niyetlerin ihmaliyle bitebiliyor.
Pero en Tahití, el insulto radica en la omisión de esas intenciones lascivas.
Gemidekiler, Tahiti'lilerin aşk yapmayı bir iyi niyet jesti olarak düşündüklerinin ortaya çıkmasından memnun kalmışlardı.
A la tripulación le agradó confirmar... que para los tahitianos, el acto amoroso era un gesto de buena voluntad.
Ve Tahiti'li bayanlar bunu kanıtlamak için onlara her fırsatı sundu.
Y las mujeres tahitianas les dieron todas las oportunidades de demostrarlo.
Anlıyorsunuz ki, Tahiti'lilere göre açık tenli olmak, güzelliğin göstergesiydi.
Para los tahitianos, la piel clara era un signo de belleza.
Tahiti tarzı.
Al estilo tahitiano.
Ama Tahiti tarzı ona göre değildi.
Pero el amor a la tahitiana no era para él.
Tahiti'ye hiç dönmeyecek misin? Bir defa bile mi?
Nunca volverás a Tahití. ¿ Una vez?
"Tahiti'de beş ay geçirdik."
Pasamos cinco meses en Tahití.
Kısaca ve şimdilik, planımız şöyle Tahiti'ye dönüp, esirleri bırakacağız alabileceğimiz kadar, su ve erzak alacağız ve bulabildiğimiz fazladan adamları.
Brevemente, y por el momento, el plan es el siguiente... regresaremos a Tahití, dejaremos a los prisioneros... nos llenaremos de agua y provisiones... y tomaremos a todos los peones que encontremos.
Horn Burnu'ndan Tahiti.
Directo a Tahití vía el Cabo de Hornos.
Burası Tahiti değil.
No es Tahití.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]