Tanış tradutor Espanhol
56,075 parallel translation
Gavin o'Connor, Suzanne Dutchman'la tanış.
Gavin O'Connor, te presento a Suzanne Dutchman.
- Tanışıyor muyuz?
- ¿ Los conozco?
Onunla tanışır mıyım dersin?
¿ Crees que podría conocerlo?
Seninle tanışmadan orada resepsiyonda çalışıyordum.
Trabajaba de recepcionista ahí antes de conocerte.
Pek sanmam. Daha önceden tanışmış mıydık?
No lo creo. ¿ Ya nos conocíamos?
Asosyal Şirin ile tanışın.
1, 2, 3... Les presento a Pitufo Nerd.
Şirin Baba'yla tanışın millet.
¡ Les presento a Papá Pitufo!
Doktorlara göre pozitif düşünce işe yarayabilirmiş öyleyse ben de bugün için Batman'le tanışmış olmama odaklanabilirim.
Los médicos dicen que una actitud positiva puede ayudar, así que hoy me concentraré en haber conocido a Batman.
Peki bizim tanışıklığımızın temeli ne?
¿ Y cuál es la esencia de nuestra relación?
Franco Junior, Mikey Forrester ile tanış.
Franco Junior, te presento a Mikey Forrester.
O tanışır bir Prens'le
# El Príncipe le habla #
Madam dö Garderob ile tanış.
Le presento a Madame De Garderobe.
Buraya gelde yaratıcınla tanış.
Conozca a su creador.
Başka birşey var mı? Neyse Cade ile tanış.
Además, conoce a Cade.
İlk itiraf eden ben olayım... bu çılgın hayalin peşinden koşabilmen için ailecek toplanıp tanışmak ve hayatlarımızı değiştirmek fikrine hiç sıcak bakmamıştım.
Seré el primero en admitir... Yo no estaba emocionado de recoger a nuestra familia, el embalaje, y el movimiento Y cambiando nuestras vidas para que pudieras perseguir este sueño loco.
Seninle tanıştığımız sırada, tekrar birlikte olmak üzere olduğunuzu söyledi.
Dijo que ustedes estaban tratando de volver a estar juntos cuando me conocieron.
Tanışırsınız.
De la II Guerra. Lo conocerán.
Bak dostum... Futbol oynadığım zamanlarda... Yanlış sebeplerden dolayı oynayan çok insanla tanıştım.
Mira, hombre, cuando jugaba al fútbol, conocí a muchos tipos... que jugaban por razones equivocadas.
Beni tanıştırmayacak mısın?
Bueno, ¿ me presentas?
Beni tanıştırmayacak mısın?
Bueno, ¿ no me va a presentar?
Aslında ben de seni yanlış tanıdım.
Bueno, yo también lo juzgué mal.
- Hâlâ çok yakışıklısınız Kralım.
Siempre tan guapo, mi Rey.
Tanrı'dan bir işaret geldiğinde anlarım çünkü öyle sık sık gelmez.
Puedo reconocer una señal de la Providencia cuando me cruzo con una porque he recibido tan pocas.
O kadar yanlış ki doğru olmuş.
Quiero decir, es tan equivocado que está bien.
Ve tıpkı güneş, ısısı ve ışığıyla her şeyin üzerini eşit bir şekilde kapladığı gibi günahkarlık sizi saracak. Adeta bir veba gibi.
Y tan pronto como ese sol brille... con su calor y luz en todas las cosas por igual, así también la culpa te envolverá, como una plaga.
Bishop'tan Echo'ya. Echo 12'nin batısında şiddetli kum fırtınası var.
Vemos una fuerte tormenta de arena... con rumbo oeste a 12.000 pies.
Saygısızlık etmek istemem ama Gargamel'i tanımıyorsunuz.
Con todo respeto, no conocen a Gargamel.
Evet, saygısızlık etmek istemem ama siz de bizi tanımıyorsunuz.
Bueno, sin ningún respeto, no nos conoces a nosotras.
Polisin soyguna müdahale edişi ortalama 2 ila 4 dakika arasında oluyor. Birimin olay yerine yakınlığına ve çevredeki polis çağrı sayısına bağlı olarak değişiyor.
El tiempo de respuesta promedio de la policía a robos en curso es de dos a cuatro minutos según qué tan cerca estén del lugar y cuántas otras llamadas a la policía haya en la zona.
Tanrı! Neden hep bu kadar vahim olmalısın?
¿ Por qué siempre tienes que ser tan cruel?
Herbiriniz çok farklısınız.
Todos ustedes son tan diferentes.
Her nekadar kabullenmek senin için zor olsada karışık olduğunu sandığın herşeyin tam ortasındayım ve iyilik için çabalıyorum.
Tan difícil como es para que usted acepte, Estoy en medio de todo Usted percibe para ser un lío,
Ne den bu kadar sorgulayıcısın?
¿ Por qué tienes que estar tan llena de mierda?
Zevk sahibi kadınmış yani.
- Entonces no tenía tan mal gusto.
O kadar yakışıklı olduğumu sanmıyorum.
No creo que sea tan guapo.
Yolun karşısındaki dairede oturan Tilly Anderson'ı tanıyorsun, değil mi?
¿ Conoces a Tilly Anderson de enfrente?
Büyük şahsiyetler çarpışıyor. ve söyleler UHA! !
Tan asombroso Muchas explosiones y espadas chocaron.
Deli gibi avlarmış, tam bir vahşiymiş.
Está loco. Él es tan perra.
Buraya kısılıp kalmak. Çok berbat...
Ser arrestado es tan...
- Raees'i tanır mısın?
- ¿ Conoces a Raees?
Cesedi ancak sağlam olduğu takdirde tanımlayabiliriz patlamış parçalar ile değil.
'Podemos identificar el cuerpo sólo si está intacto...' 'No si es volado a pedazos.'
Ne kadar ağırmış.
Dios mío, es tan pesado.
- Tam bir erkeksin. Çocuklarını çok sık göremeyen ve daha sık görmek isteyen bekar babalar gibi, anlarsın ya.
- Que no llegan a ver a sus hijos tan a menudo y quieren más que eso.
Tanınmış biriydi. En azından bizim çevremizde.
Era un pez gordo en nuestro mundo de todos modos.
Çok çok akıllısın. "
Tu eres tan, tan listo. "
Görgü tanıkları gece yarısı saat 10 : 00'da dumanlar ve çığlıklar... duyduklarını ve itfaiyecilerin de koştuklarını...
Los testigos reportaron haber visto humo y escuchado gritos un poco después de las 22 : 00 de la noche de ayer cuando los bomberos se precipitaban a la escena...
Korku çok kuvvetlidir ve hastalandıklarında... hastalığın acısını çekmeyi tercih ederler.
Un miedo tan fuerte que el paciente preferiría sufrir... la enfermedad que permitir su cura.
Benim sıradan bir ailem var.
Mi familia es tan normal.
Pes etmeye neden bu kadar kararlısın?
¿ Por qué está tan decidido a darse por vencido?
O da orada olduğu için şanslısınız yoksa buraya kadar gelemezdiniz.
Les diré algo. Tienen suerte de que estuviera ahí o no habrían llegado tan lejos.
Bu yakışıklı da kimmiş?
¿ Quién es... este hombre tan guapo?