Tarde tradutor Espanhol
102,371 parallel translation
Önce hoş bir şekilde konuştuk kısa sürede yerini nahoşluğa bıraktı.
Intercambiamos bromas poco después de que llegó allí Y luego, más tarde, intercambiamos palabras desagradables.
İlerleyen saatlerde evde olduğunuza tanıklık edecek birileri vardır o halde.
¿ Así que la gente puede confirmar que estuvo en la casa principal hasta tarde?
O gece dönüş için de beni tutmuştu aslında.
Ella me había reservado para el viaje de regreso más tarde esa noche.
- Öğleden sonra evde misin?
- ¿ Estarás esta tarde? - Sí.
- Sonra anlatırım terin soğumasın.
- Te diré mas tarde. Adelante, no querrás arruinar tu carrera. De acuerdo.
- Geçti, 11.30, 12 gibi.
Tarde, 11 y media, 12.
Bir seferinde epey geç bir vakitti.
Una de las carreras se hizo tarde
Evet, ilerleyen saatlerde birkaç boş tabağı götürmüştüm.
Sí, luego más tarde devolví algunos de los platos.
İlerleyen saatlerde hemen geri getiririm. Olur mu? - Bilmiyorum.
Te lo devolveré más tarde esta noche. ¿ Está bien?
Jim tüm öğleden sonrayı orada geçirdiğini söyledi.
Justo después de las seis. Jim dijo que había estado allí la mayor parte de la tarde.
Çok geçmeden Sarah ile Ian'ı da tartışırken gördüm devamında da, şansımıza, beklemeyip erkenden ayrıldı.
Eso fue todo. De hecho vi a Sarah y a Ian tener una bronca, un poco más tarde, y entonces ella se fue poco después, por suerte.
Tıklım tıklımdı. Canlı müzik geç saatlere kadar sürdü.
Había música, cerraron tarde.
Araban iki yönde de sürülmemiş. Cumartesi öğleden sonra ile Pazar öğleden sonra arasında.
Su coche no fue por esa ruta en ninguna dirección, en ningun momento entre la tarde del sábado y la tarde del domingo.
Jim Atwood bugün garajında kendisine saldırdığını iddia ediyor.
Jim Atwood dice que usted le ha agredido esta tarde en su taller.
Hayır geldiğinde çok geçti.
No. Ya era demasiado tarde.
Şu an önemli bir işin ortasındayım da sonra konuşalım mı?
En este momento estoy en medio de algo. - ¿ Podemos hablar más tarde? - Vale.
Birazdan tekrar yanına gideceğiz.
Vamos a ir a verle otra vez más tarde.
Bu insanların hepsini mengenenin ortasına koyar döndürmeye devam edip uygun basınca ulaştığında er ya da geç çatlarlar. Sadece zaman meselesi.
Metes a la gente en el torno, y vas dando vueltas, aplicando presión, tarde o temprano, se rompen.
Trish'in bilgisayar raporundan başka bir şey çıkmadı. ... ileride onu tutuklayacaksak eşyalarını da incelememiz gerekecek.
No hemos sacado nada del informe del portátil de Trish, así que si más tarde tenemos que arrestarlo, miraremos sus dispositivos.
Eşinin partisinin olduğu öğlen kondom alışverişi yapmış.
Compró condones la tarde de la fiesta de su esposa.
Bunları eşinin partisinin olduğu Cumartesi günü saat beşte aldığını gösteren Wessex benzin istasyonuna ait bir fişle birlikte.
Junto con el recibo de una tienda llamada Wessex Fuel. Aparece que los compró a las 5 : 03 de la tarde del sábado, el día de la fiesta de su mujer.
Sessiz kalma hakkınız var ancak sorgu sırasında bahsetmeyip daha sonra mahkemede bahsettiğiniz her şey davanızı olumsuz yönde etkileyebilir.
No tiene que decir nada, pero podría afectar a su defensa si no menciona, cuando se le pregunte, algo que más tarde testifique en el tribunal.
'Aklı geri, cebi boş.'Annem benim için böyle derdi.
"Un mes tarde y 10 libras menos", habría dicho mi madre.
O gece ilerleyen saatlerde, bir civarı üç numara da aynı yerde birlikteler.
Y luego más tarde aquella noche, alrededor de la 1 a. m., los tres fueron detectados juntos en el mismo lugar.
Belki bunun uygun olmadığını düşünürsün ama akşam yemeğe gelebilir miyim?
Escuchad, decidme si es inapropiado pero... ¿ qué tal si más tarde encargo comida?
Ancak çok geç kalmıştı.
Pero fue demasiado tarde.
- Çok geç kaldın.
- Llega demasiado tarde.
Böylece yıllar sonra Kjartan evimizi yakıp ailemizi katletti.
Así que años más tarde, Kjartan quemó nuestro hogar y mató a nuestros padres.
Ninemin cenazesine geç kalıyorum.
¡ Llego tarde al funeral de la abuela!
İş işten geçti.
Demasiado tarde.
Günaydın denmez, öğlen oldu.
Ya es la tarde.
Sinemaya geç kalmak istemeyiz.
No podemos llegar tarde al cine.
Nihayetinde hepimiz günün birinde son uykumuza dalacağız.
Tarde o temprano, todos nos dormimos para nunca despertar.
Zaten bankaya geç kaldım ve bir terfi alma ihtimalim var.
Se hace tarde para el banco, y anticipo un ascenso.
Bankaya geç kalmış olmak benim keyfimi kaçırdı, orası kesin.
Yo estoy realmente molesto porque llegaré tarde al banco.
Yıllar sonra, Klaus Baudelaire yatağına yattığında sinemada amcasına "O adam Kont Olaf" diye bağırmadığı için sık sık pişmanlık duyacaktı.
Años más tarde, recostado en su cama, Klaus Baudelaire se lamentaría por no haberle gritado : "Ese hombre es el Conde Olaf" a su tío en el cine o durante la comida china o bajo la canoa.
Amcanıza yardıma yetişemediğim için özür dilerim.
Lamento haber llegado tarde para ayudar a su tío.
Gittiğini fark ettiklerinde çok geçmiş.
Cuando notaron que no estaba, ya era muy tarde.
Bu öğlen, saygıdeğer basın muhabirlerimizden
Esta tarde, hubo una pregunta de Abe Leonard, un respetado miembro de la prensa.
Dinle, öğleden sonra ayine gideceğim. İstersen sen de gel.
Oye, si quieres, podemos ir a una misa de la tarde.
Annen bugün yemek dağıtımında.
Mamá ayuda en el comedor popular hoy, tarde.
Neden öğleden sonra bize katılmasını istemiyoruz?
¿ Por qué no le decimos que nos acompañe esta tarde?
Çok geç değil ama, değil mi?
Bueno, no es demasiado tarde. Podemos empezar ahora.
Biliyor musun, çoğu zaman iki kız arkadaş gibi sabahlara kadar oturup Bob ve karşımıza çıkmış diğer tüm erkekleri çekiştirdiğimizi hayal ederdim hep.
A menudo fantaseaba con que nos quedábamos despiertas hasta tarde hablando de Bob y, bueno, de todos los otros hombres que hemos conocido en nuestras vidas.
Seneler sonra neler olduğunu öğrendiğimde çok öfkelenmiştim.
Años más tarde, cuando supe lo que pasó, me puse furiosa.
O kadar abartılı oynuyorlar ki aktörlük adına günaha giriyorlar. Gidip, tövbe etmek lâzım.
Hay tanta carne en el asador que tendré que confesarme esta tarde.
" Yıllar sonra, bu ajansın üyeleri...
" Años más tarde, miembros de esta misma agencia
Sana çok geç olmadan bir değişiklik yapman gerektiğini gerçekten göstermek için.
Para demostrarte, para demostrarte de verdad, que tienes que cambiar antes de que sea demasiado tarde.
Epey geç oldu.
Es muy tarde.
Bir iki hafta sonra.
Una o dos semanas más tarde.
Eğer müsaâde edersen...
Discúlpame, llego tarde a comer.