Televizyon tradutor Espanhol
8,878 parallel translation
Anına bir televizyon programı ortaya çıkar.
Haciendo del lío un espectáculo, sí.
Başkan'la canlı bir televizyon röportajı.
Una entrevista en vivo y en directo con la Presidenta.
- Televizyon karşısında oturup sırnaştık.
Solo nos acurrucamos, ya sabes, y vimos la tele.
" Eski Madonna ve televizyon şovu hastası.
Amante de la Madonna de la primera etapa y de los últimos realitys de la tele.
Babam 35 yıl boyunca her akşam New Jersey'e annemin yanına trenle gidip televizyon koltuğunda uyuyakalırdı.
Mi padre volvía en tren a casa con mi madre en Nueva Jersey y cada noche en los últimos 35 años se dormía en su sillón.
İnternette takılmadan veya televizyon izlemeden önce ödevler bitmiş olacak.
Tienes que hacer los deberes antes de navegar por internet o ver la tele.
Televizyon yok, radyo yok.
Sin tele, sin radio.
Bütün gün uzanip televizyon izliyorsun.
Estás todo el día tirada viendo la tele.
Aslında sen film ve televizyon seyreden hevesli bir öğrenciye benziyorsun.
Sabes, pareces un ávido estudiante del cine y la televisión.
Televizyon nerede?
¿ Dónde está la TV?
Televizyon izlerken yemek yiyeceksen eline koluna hakim olmalısın.
¡ Dios! No deberías ver televisión mientras comes.
Bu hiçbir televizyonda olmuyor, televizyon, Chuck ise - Benim ağda.
Esta es la televisión, Chuck, no pasa nada en la televisión - no en mi red.
It resmi - en yüksek derece televizyon tarihinin iki saat.
Ya es oficial - la más alta calificación dos horas por la historia de la televisión.
Dobbs'u otele kadar izledim, oradaydı dünya umurunda değilmiş gibi televizyon izliyordu.
Seguí a Dobbs hasta aquel motel, y allí estaba, viendo la tele como si no le importase nada en el mundo.
İçeriye girip televizyon falan izleyebilirsiniz. Rahatınıza bakın.
Si queréis entrar y ver la televisión o algo, sois más que bienvenidos.
- Anne bu bir kariyer değil, bu bir televizyon şovu.
Mamá, eso no es una carrera, es un programa de televisión.
Şu televizyon programına çıkmamış mıydınız..?
¿ No estaba en el show de TV?
Ve burada olmasının nedeni ise, başrolünde oynadığı televizyon dizisi "Adalet Nişanı" nın havada oluşu.
Y es debido a que la serie donde es protagonista, "Placa de Justicia" está en la burbuja.
- C3 mü? - Sanırım Mike'ın demek istediği şu danışman olarak çalıştığı televizyon dizisinin kötü rating durumu var ve "hava" da, iptal edilene ya da yenilenene kadar, dizinin kalacağı yer. C3 de neymiş?
¿ Qué es C3?
Televizyon dizin, biz konuşurken, "hava" dan çok çok uzaklara kayıp gidiyor.
Tu serie está adentrándose más y más en la burbuja.
Kendisi büyük bir televizyon yıldızı ve bir soruşturmada bize yardım etmek için burada.
Una gran estrella de televisión, vino a ayudarnos con una investigación.
Televizyon izlemiyor musun?
¿ No miras la televisión?
Televizyon programını mı diyorsun?
¿ Te refieres al programa de televisión?
Eğer kurbanınız arka sokakta telefonla konuşuyorsa ya annesiyle konuşuyordu ya da kablolu televizyon şirketiyle.
Si tu víctima tomaba llamadas en el callejón... o bien eran de su madre o de la compañía de cable.
Hatta düz ekran televizyon yerine.
Incluso más que un televisor de pantalla plana.
Koltuk ve televizyon görünüyor.
Había vista del sofá y la televisión.
Oturuyorum ve seni televizyon izlerken izliyorum ama benim eve zorla girişimi ne tetikliyor?
Me siento y veo lo que ves en la tele... pero, ¿ cómo desencadena eso en que entre en tu casa?
- Televizyon için üzgünüm.
- Siento lo de la televisión.
Yada bilgisayar ya da trafik lambaları, televizyon, DVD, CD, DVR, DVD.
O sin PC o sin semáforos, TV, DVD, CD, DVR...
Önce biraz televizyon izlemek ister misin?
¿ Quieres ver un poco de televisión por primera vez?
Olur. Televizyon nerede?
Bueno. ¿ Dónde está la TV?
Güzel... o zaman yine televizyon izlemeyi deneyebiliriz.
Bueno... entonces. Así que... podríamos tratar de ver la televisión de nuevo.
O bir televizyon değil ama.
Excepto que no es un televisor, es?
Ben televizyon programları izliyorum onda...
Veo programas de televisión sobre él,
-... benim için televizyon görevi görüyor.
- así que para mis propósitos, es un televisor.
Yine televizyon mu izliyorsun?
¿ Ves la TV?
En azından televizyon bana bir şeyler anlatıyor.
La tele por lo menos me habla.
Bu televizyon devasa.
Esa televisión es enorme.
Şömine'nin yerine ayarlanmış güzel bir plazma televizyon setimiz var çünkü lanet moron bir mağara adamı gerçek bir şömine'de ateş yakar.
Tenemos una maravillosa televisión de plasma en lugar de una chimenea, porque solo un puto troglodita encendería un fuego en una chimenea.
Roar'nin bir televizyon dizisinde rol almasını kutluyoruz.
Estamos celebrando que Roar ha conseguido un papel en una serie de TV internacional.
Televizyon izliyorum!
¡ Intento ver la novela de televisión!
Şansıma Robert aydın bir adam. Kendisi televizyon izlemiyor.
Por suerte, Robert es culto y no ve mucha televisión.
- Belki de sana eşofman ve televizyon koltuğu almalıyız.
Podríamos comprarte un jogging y un sillón reclinable.
Televizyon programına döndük, Yargıç Judy'i mi oynatalım, Dr. Phil'i mi?
Dios. ¿ Quién de nosotros será Salomón, la juez Judy o el Dr. Phil?
Bu televizyon programı, onların ilişkisinin kapsamlı bir hikayesi.
Este programa de televisión es la relación completa de su relación...
60 inç 4k ultra HD televizyon.
¿ Estás jugando conmigo? 60 pulgadas ultra-4k de alta definición TV...
Sen yatak odasını alırsın. Ben de televizyon odasında kanepede uyurum.
Puedes quedarte con el cuarto principal y yo dormiré en el sofá del cuarto de la tele.
Televizyon odasında sana bir not bıraktım.
Te dejé una nota en la cuarto de la tele.
Televizyon hala çalışmıyor.
La tele todavía no funciona.
- Maalesef televizyon çalışmıyor. - Hiç sorun değil.
- La televisión no funciona, me temo.
En azından bu odada televizyon çalışıyor.
Al menos en este cuarto la televisión funciona.