Tiara tradutor Espanhol
250 parallel translation
Sana kraliçenin tacını getireyim
Te conseguiré una tiara de reina
Tacını getireyim Ya da Sahara çölünden bir piramit
Una tiara de reina Y una pirámide del Sahara
Kraliçenin tacını getiririm
Conseguiré una tiara de reina
- Hiçbir şey yok.
- Ni una tiara.
Tacının biraz kaymasına izin versen harika bir kadın olabilirdin.
Si aflojaras un poco tu tiara, serías una mujer maravillosa.
Cübbesi ak ama ruhu kapkara.
Tu tiara es blanca, pero tu alma es negra.
Bu tacı çok severdi.
Siempre le gustó la tiara.
Tacın.
La tiara.
Tacını istemişsin kızım.
Quieres la tiara.
Annem, elinde sımsıkı tuttuğu o paha biçilmez elmaslı taç için neredeyse ölüyordu.
¿ Y cómo mi madre se agarraba desesperadamente a una valiosa tiara de diamantes?
Bence de Louise, annenin elmaslı tacını çalmak istedi.
Creo que Louise intentó robarle la tiara a tu madre.
Hiç belli olmaz, belki elmas taç çıkar bahtına!
Nunca se sabe, quizá encuentres una tiara de diamantes.
- Onu almayın.
Mi tiara no.
Rüzgarda ayakta duruyorum. soğuk ve baş ağrım alnımı sıkıştırıyor.
El frío y la jaqueca abrazan mi frente... y me coronan con una tiara de hierro.
Opal bir taçla ilgili.
giraba en torno a una tiara de ópalo.
Seni kaltak.
Bésame la tiara, zorra.
O güzellik yarışmasındaki podyumda, mayosu ve başındaki tacıyla salınarak yürüyen o genç kadının hatırası... Bu kimsenin benden alamayacağı birşey.
El recuerdo de esa chiquilla desfilando por la pasarela en el concurso de belleza con el traje de baño y la tiara en la cabeza es algo que nadie podrá arrebatarme.
Boxcar Willie kasetlerim gelmiş... ve tacım
Mis cintas Willie están aquí. Y mi tiara.
Tacım hâlâ sende mi?
¿ Aún tienes mi tiara?
Eğer taç uyarsa.
Si te queda la tiara...
Eline almak üzere olduğun şey bir taç, Ama sen onun bir randevu defteri olduğunu sanıyorsun.
Lo que estás a punto de coger es una tiara pero tú piensas que es tu agenda.
Buradan çıkarken o tacı çantasına sokmak için yaptığım numara gibi.
Como he hecho hoy para que saliera de la cámara con la tiara.
— Romanov tacı.
- La tiara Romanov.
— Oh, aman tanrım, taç olmasın.
- Dios mío, la tiara no.
Hayır, hayır, hayır, haber dışarı yayılmadan tacı geri getirmeliyiz.
No, no, tenemos que recuperar la tiara antes de que corra la voz.
Tacı en son burada gören sen olduğun için dedektife Seninle konuşması gerektiğini söylemiştim.
Le he sugerido al inspector que hablara contigo porque fuiste la última en ver la tiara.
Ayrılmadan önce tacı kasaya koydun. Orada başka biri var mıydı?
Metiste la tiara en la cámara antes de irte. ¿ Quién más había?
Yani bu taç ne kadar ediyor?
¿ Cuánto costaba esa tiara?
Tacı aramak için buraya geldik, Prue.
Hemos venido a buscar la tiara, Prue.
Bekleyin, tacı Prue'nun çaldığını nasıl düşünebiliyorsunuz?
¿ Cómo podéis pensar que Prue ha robado la tiara?
— Polis tacı buldu mu? — Hayır.
- ¿ La policía ha encontrado la tiara?
Dinle, Jaime, merak ediyordum da, Tacın çalındığı zaman, burada başka biri var mıydı? Hannah veya Rex gibi mesela?
Oye, Jaime, estaba pensando cuando robaron la tiara, ¿ quedaba alguien más aquí Hannah o quizá Rex?
Prue'yu kasadan çıkarken gösteriyor, Kayıp tacı evrak çantasına koyarken.
Muestra a Prue saliendo de la cámara y metiéndose la tiara en la cartera.
— Kes şunu. — Bak, Prue'yu tacı en Son gören kişinin cesedinin başında dururken bulduk.
- Mira, encontramos a Prue junto al cuerpo del guarda de seguridad que la vio con la tiara.
Siz bu küçük kaçış planını düzenlerken, Hannah tacı geri getiriyor.
Mientras llevabais a cabo vuestra pequeña fuga Hannah ha cogido la tiara de vuestra casa.
Dönerken, fotoğrafı size vereceğim Ve polise tacı bulduğumu söyleyeceğim.
A cambio, os daré la foto y le diré a la policía que perdí la tiara.
Tamam, resmi ve tacı geri alır almaz, Feneri Rex'in elinden düşürüp üstüne basalım.
Yo digo que en cuanto Rex nos dé la foto y la tiara le quitemos el farol y lo pisoteemos.
Bunu güzelce planlayıp tacı çalınmış gibi göstermişler.
Se fundieron el dinero e intentaron taparlo robando la tiara.
Papa olsaydın, şöyle derlerdi, "Papa şapkanı düzelt..."
Si lo fueras, dirían : " Esa tiara papal, póntela bien.
- Taç.
- La tiara.
Ben, büyük büyük büyükanneminki gibi bir taç çizeceğim.
Me voy a hacer una tiara como la de mi tátara-tátara abuela.
- Anne, Jimena tokamı aldı.
- Jimena tomó mi tiara.
O benim tokam bir kere!
Es mi tiara.
Gelinin milyonlar değerinde meskeni..
Tu tiara vale millones.
Mm. Neltot dönemine ait bir Hinerya Kraliyet tacı.
Una tiara real Hyneriana de la era Neltoth
Bu tacı almalısın. Kendi dünyanın bir emaneti olarak.
Deberías tener esta tiara como recuerdo de tu propio mundo
Bu taç, özgün!
¡ Esta tiara es auténtica!
Bunun değeri hakkında en ufak fikriniz var mı?
¿ Teneis idea de lo vale esta tiara?
O çok yakışıklı!
¡ Ponte la tiara!
Taç!
La tiara.
Tacını istiyor.
Quiere la tiara.