Tino tradutor Espanhol
439 parallel translation
Bugün berbat ateş ediyorum.
Hoy no tengo tino.
Rica ederim akıllıca karşılık verin bana. Ben annenizin emirlerini söylemeye geldim size.
Si os place responder con tino, os daré el recado.
- Neyi, efendimiz? Size akıllıca bir karşılık vermeyi.
Con tino dar respuesta.
Ama senin Tino, seni bulmak için dünyanın yolunu geldi.
Pero Tino a recorrido medio mundo para que haga de él un artista.
Yılanların Tino gibi uçabildiğinde onlarla ilgilenirim.
Cuando sus serpientes vueles como ese Tino, quizás me interese.
- Tino! Onun yukarıda ne işi var?
¿ Qué hace Lola allí arriba?
Çok sakıncası var. Gösteriyi mahvedecek.
Estropearía nuestro número, ¡ Tino!
Tino... Sana bu gösterinin geliştirilmesinin gerekli olduğunu söylemiştim.
Te aseguro, que el número ganaría en vistosidad.
Ben aşağı iniyorum...
Por favor Tino. Odio las peleas.
Korkarım gösteriye zarar vereceğim.
Adiós Tino.
Sözleşmemiz bittiğinde, ayrılacaksın. Tino ve ben yalnız çalışacağız, tıpkı planladığımız gibi.
Cuando este contrato termine, te dejaré fuera, ¿ entendido?
Bu bastonla yürüyorsun ama Tino'yla uçuyorsun.
Trabajaremos solos cómo habíamos pensado. Tú andas gracias a ese bastón, pero con Tino vuelas.
Tino'dan ayrılabileceğini mi sanıyorsun? Tino'ya sor bakalım kim ayrılacakmış.
Piensas que podrás imponerte a Tino.
Ben Tino'ya senden daha fazla önem veriyorum.
Despedida. Yo significo para Tino más que tú.
Tino.
Tino.
Seni iyi tanırım, Mike, nasıl oldu da o kız oradaydı? Tino! Buraya gel.
Conociéndote Mike, no se cómo se te ha colado la chica.
Seni birisiyle tanıştırmak istiyorum.
Tino. Tino, ven aquí.
- Memnun oldum, Bay North. - Merhaba, Tino. Mike üçlü yapabildiğini söyledi.
Mike me ha dicho que eres capaz de hacer el salto triple.
Tino, geçiş töreni başlayacak!
Tino. Empieza el desfile.
Bize yapabileceği şeyleri düşünmek beni korkutuyor, Tino.
Me da miedo lo que pueda hacer de nosotros Tino.
- Tino nerede? - Bilmiyorum.
¿ Dónde está Tino?
Tıpkı sürekli üçlüyü de düşündüğüm gibi. Tino, beni dinle.
Pienso en ella siempre, igual que en el triple.
Şu an üçlüyü yapabilen hayattaki tek adam sensin. Ama o, Tino.
Tino, tú eres el único hombre capaz de dar el salto triple
O kızın uçmak istediği Tino değil.
No desea volar a los brazos de Tino.
- O kızın sevdiği Tino değil. Sensin.
No está enamorada de él sino de ti.
Onu Ringling North'un yanında görmediğimi mi sanıyorsun? O zaman Tino'yla konuş.
Ribble. ¿ Se imagina que no lo he visto hablar Ringling North?
Ben çok önemli değilim.
Entonces hable con Tino. Yo soy muy poco importante.
Tino demek, bu gösteri demek. Tino demek, senin yemek fişin demek.
Tino es el ágil, el que la puede ayudar.
Tino olmadan sen bir hiçsin.
Sin él no será usted nada.
Tino, Mike New York'la ilgili bir şey söyledi mi?
¿ Te ha hablado Mike algo más de NY?
- Oh, kızma, Tino.
No te enfades Tino.
Lütfen. Lütfen, bırak gideyim.
Por favor, Tino quiero irme ya.
Değişmedi.
No he cambiado Tino.
Tino'yu sevmiyorsun.
Desde luego a él no.
Şikayet etme. Tino'nun Ribble'dan ayrılacağına emin misin?
estás segura de que Tino romperá con Ribble.
Tino daha önce de beni seçmişti. Yine seçecek.
Ya he vencido otra vez, ¿ no?
Hayır. Yeni bir gösteri, Tino'yla beraber.
No, he formado otro con Tino.
Tino'ya söylemeliyiz.
Debemos decírselo.
Tino seni affeder.
Tino te perdonará.
"Tino" dedi. "Sen dünyada üçlüyü yapabilecek tek adamsın." " Ama o kız?
Tino, escúchame, tú eres el único hombre del mundo que puede conseguir el triple.
- Hayır, bu doğru değil, Tino.
Eso no es verdad
- Tino Orsini.
Tino Orsini.
Gel, Tino.
Vamos Tino, hay que sacarle brillo a tu oro.
Tino, kavgadan nefret ederim.
¡ No vayas! ¡ Quédate!
Hoşça kal, Tino.
Lola.
- Lütfen, Tino, artık konuşmaya gerek yok...
No hablemos...
- Tino. Lola.
Mike salís vosotros.
Oh, Tino.
Tino.
- North bugün yarın gelir, Tino.
Aún no Tino.
Şimdi olmaz, Tino.
Ahora no Tino.
Tino nerede?
¿ Dónde está Tino?