Tocar tradutor Espanhol
13,840 parallel translation
Piyano konusuna gelirsek sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm, Komutanım.
Lamento decepcionarle... en cuanto a lo de tocar el piano, General.
Annett'in kılına dokunmaya cüret etme!
No te atrevas a tocar un dedo a Annett.
Uzak durmamı istediğin bir favorin var mı Jay?
¿ Tienes alguno favorito que no deba tocar, Jay?
Dinle, bir gün bana özel çalmanı çok isterim.
Oye, tienes que tocar el chelo solo para mí algún día.
Ayrıca, anne babanıza dokunmayın, yoksa sayısız teorik parçalara ayrılırız.
Y no se os ocurra tocar a vuestros padres, porque en teoría nos romperíamos en incontables pedazos.
Belki de kartın sensöre okutulması gerekiyordur.
Quizá la tarjeta tenga que tocar el sensor.
Hipotalamusa değmeden forniksin etrafından dolaşamıyorum.
No me puedo acercar al fórnix sin tocar el hipotálamo.
- Favorilere dokunma ama diyorsun.
- Y sin tocar las patillas, ¿ verdad?
Yani sen hiç telefon kullanmayacak mısın?
¿ Y tú no vas a tocar tu teléfono para nada?
Sana caz çalabilirim, ya da banyo yaptırabilirim, ya da hiç caz'ı seçmiyor.
Puedo tocar jazz, o darte un baño, o... Nunca escoge el jazz.
Aptal bir öğrenciye çelik üçgene nasıl vurulması gerektiğini öğretecek bir teknoloji üretildi mi acaba?
¿ Habrá alguna vez una tecnología que enseñe a los niños estúpidos cómo tocar el triángulo? !
Bu, duyduğum en kaba şeydi. Ki metroda çello çalmıştım.
Esa es la cosa mas cruel que nunca he oído, y solía tocar el violonchelo en el metro.
Tek bir odaya bile dokunmasına izin verilmemeli.
No se le puede permitir tocar ni una sola habitación.
O zile basanın parmağını kıracağım!
¡ Le fracturaré el dedo a quien se atrevió a tocar el timbre!
Aynı on iki pop şarkısını aynı gıcık ergenlere çalacağız.
Tocar las mismas 12 canciones pop de los mismos molestos.
Yere değmesin o. Şimdi takamam ki onu geri.
Hey, no dejes eso tocar el suelo no me lo voy a poner de nuevo ahora.
Arabana atlayıp evine gitmeli, ve kapısını çalıp ona hislerini söylemelisin.
Así que tienes que meterte en tu coche, ir a su casa, tocar su puerta y decirle lo que sientes.
- O kaçarken Jethro Tull'dan "Locomotive Breath" i çalacağım.
Voy a tocar "Locomotive Breath" de Jethro Tull mientras él huye.
"Çalan zili geri alabilir misin?" Hayır.
¿ Puedes des-tocar una campana? No.
- Masaya değdirmek zorundasın.
- Tienes que tocar la mesa.
Evet! - Malzemesine dokunabilir miyim?
- ¿ Puedo tocar tus cosas?
Bir kurt adam üvez ağacı külüne dokunamamalı bile.
Un hombre lobo ni siquiera debería ser capaz de tocar la ceniza de montaña.
- Kapıyı çalmana gerek yok ki.
- No te hace falta tocar la puerta.
Eskiden keman çalardım.
Solía tocar el violín.
Irak'ta Kayman'ın etrafında sürdüğümüz zamanlarda bunu çalardık.
Solíamos tocar esta cuando estaba viajando En un Caimán en Irak.
Kapı zilini çalmalısın.
Tienes que tocar el timbre.
Hiç... Bunu aldım... Müzik çalmak için...
Nada, compré esto para ayudarte a tocar música... para Henrietta, Susan, Gayle, tú sabes, todas las chicas.
Ne cüretle kadınıma dokunursun?
¿ Te atreves a tocar a mi mujer?
Belediye başkanı, karısını öldürmüş olabilir çünkü o dokunulmaz durumda.
El alcalde mata a su mujer y no se le puede tocar.
Elizabeth Keen'e dokunmayacağının garantisini verene dek bir şey söylemeyeceğim.
No voy a decir nada hasta que me garanticen que no van a tocar a Elizabeth Keen.
Ruhun tahtını aramak için gelmiştin, ama bana dokunacak cesaretin olduğuna dahil hiç bir delil görmüyorum.
Vino a buscar el lugar del alma, pero no veo que tenga suficiente coraje para tocar la mía.
Saçımın teline dokunamazsın.
No me vas a tocar ni un pelo.
Ama liman yapacak güvenli bir yer bulursak seni sivil otoritelere teslim edeceğim ve suçunun cezasını çekeceksin.
Pero si alguna vez encontramos un lugar seguro donde tocar puerto, te entregaré a las autoridades civiles, y responderás por tus crímenes.
- Elleyebilir miyiz?
- ¿ Se pueden tocar?
- Dibe vurduğun için.
Por tocar el fondo.
Grup, o kırık parçalara dokunduğunda bilinmeyen bir şekilde enfekte oldu.
Sin darse cuenta, el grupo se infectó al tocar esos fragmentos.
Bu yüzden yumurtaya ilk dokunmuş kişiyle tanışmamız çok mühim.
Por eso es crucial que averigüemos quién fue el primero en tocar el huevo.
Bilmem. Belki de birisi benim kalp damarlarımı kopararak kendi planlarına devam etmeye çalışıyordur.
No sé, quizás intentan tocar mi fibra sensible...
Kocaman bir piyano çalan ama yanlış nota basanlar için.
* Como tocar un gran piano * * Pero tocando las notas equivocadas *
Her gece bu seyirciye çalmak intihara sürükleyici olmalı.
Tocar para este público cada noche convertiría en un asesino a cualquiera.
Sözler şöyle : # Yabancılara aşk şarkıları çalmak oldu işim # Ve viskiler devirmek...
La letra dice : * Tocar canciones de amor a extraños y beber Hartigan. *
İstese yıldızlara dokunabilecek biriyle?
¿ Con alguien que puede tocar las estrellas?
Sana dokunmayı özlüyorum.
Te echo de menos tocar.
Marakas ile oynamaya bayılıyorum.
Me encanta tocar las maracas.
Kapı çalmada üstüme yoktur.
Yo sé cómo tocar la puerta.
Madem takıntın var oturayım bari.
Hablaremos un rato, si quiere tocar los huevos un rato.
Dokunamıyorsun, bu yüzden ben...
No se podía tocar, ya sabes, así que...
Paul'ün piyano çaldığını duymuş muydunuz?
¿ Ha escuchado alguna vez a Paul tocar el piano?
- Dalağı hissettiğinde sıcak metali organa doğru ufak, kısa dokunuşlarla değdir. - Bu kanamayı kesecek ve dokuyu koruyacaktır.
Cuando usted se siente el bazo tocar el metal caliente contra el órgano en pequeñas ráfagas cortas, que va a detener la hemorragia, pero que va a preservar el tejido.
Unutma, istersen resmine bile dokunabilirsin.
Recuerda, incluso hasta puedes tocar su foto si quieres.
Oh Ri Jin yine kâbus görmüyorsun, değil mi?
En el cielo de la noche que no puedo tocar Te veo regresar. Oye, Oh Ri Jin. ¿ Quizás... tienes una pesadilla ahora?