English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ T ] / Trende

Trende tradutor Espanhol

1,693 parallel translation
Hayır, trende ondan yeterince var.
- Tren, entonces. - No, Ya hemos tenido suficientes trenes.
Baban, bu trende olduğuna emindi.
Su padre estaba seguro que estarías en ese tren.
Geriye tek bir soru kalıyor. Neden sen o trende değilsin?
El tren está saliendo, sólo queda una pregunta :
- Metroda, trende...
- En el subte, el Tren...
Lütfen, çocuklarım trende. - Otur!
- Por favor, mis hijos están en ese vagón...
- O bu trende.
- Está aquí, en este tren.
Mason Cole bu trende. - Mason?
- Mason Cole, está en este tren.
Şişeler Bu trende.
Está en este tren.
Trende bir şeyler olmalı.
Tiene que haber en el tren.
Bu trende bar var mı?
Eh, ¿ hay un bar en el tren?
İtiraf edeyim, trende dikkatimi çekmiştin.
He de confesar, que te eché el ojo en el tren.
Ben trende şarkı söylerdim.
Canto todas esas canciones en los trenes
Trende gördüğümde sen de çok mutlu gözükmedin.
No parecías muy feliz cuando te vi en el tren.
Trende.
En un tren.
Bir sonraki gün trende
Y también el otro día en el tren.
Babama göreyse... trene binecek ya da trende olan... ve hayatı tehlikede olan birinin.
Según mi padre, alguien que corre peligro si coge un tren. O alguien que cogió ese tren.
"Seni beklerken birkaç kez... " onları trende görmüştüm. " Ama sen farkına varmadın.
He visto el tren, los he visto dentro, muchas veces, esperándote y tú sin saberlo.
Bu kitabı trende unutmuşsunuz.
Te dejaste este libro en el tren.
Trende Romanyalı bir fahişe tarafından ilaçla uyutulup, neredeyse tamamen soyulmuş.
En el tren una prostituta Romana lo robó dejándolo casi desnudo en la estación.
Belki sonunda, trende...
Tal vez en el tren...
- Annem ve Dina Trende karşılaştım onlarla
- ¿ Quién te lo ha dicho? Tiene la ictericia. No puede ser tratado allí.
Trende olmak, evde olmak gibi...
Estoy acostumbrada. Además el tren me recuerda a mi hogar.
O bir makinist ve hızlı trende çalışıyor.
Es ingeniero y trabaja en el Supertren.
Haklısın. Trende dönerken kendimi çok kötü hissettim.
Me sentí muy mal todo el camino de regreso.
Sonra da gece trende düşen sarhoş Casey var.
Casey es un borracho mal hablado que se ha caído del tren.
Ailemle bir trende kalsam...
Si yo me quedara atrapada en un tren con mi familia...
Trende baygın bulunmuş.
La encontramos dormida en el metro.
- Kimi? - Şu, trende bayılan kız.
- La chica dormida del metro.
- Polis onu trende baygın bulmuş.
- La policía la encontró dormida.
Tom Bosley'nin İsviçre'deki bir trende ne işi olur?
¿ Qué haría Tom Bosley en un tren en Suiza?
Bir trende... ah, ihtiyacım olan birşey var.
Un tren... transporta algo que yo necesito.
Daha önce bir trende çalıştınız mı?
¿ Ya ha trabajado en un tren?
Efendim, Neden tüm federal ekibinin bu trende olduğuna dair, bir bilgi var mı elimizde?
Señor, ¿ hay alguna información que no tenemos... acerca de por qué hay un escuadrón de federales en este tren?
- Trende biri mi öldürüldü? - Hayır, hayır, hayır, hayır.
- ¿ Mataron a alguien en el tren?
Pekala, tüm... yani iyi ve genç Alliance federal alayını trende göremedim mi?
¿ No vi a un regimiento... de jóvenes federales de la Alianza en el tren?
- Ödevimi hafta içi ya da gelirken trende yaparım.
No, puedo hacer mis deberes durante la semana
Harika olacak. İki kız trende?
Por favor, vamos, será divertidísimo.
Asla trende yüz bakımı yapma.
Éste es un consejo útil : Nunca te hagas un tratamiento facial en el tren.
Trende anlatırım.
- Te lo contaré en el tren.
95 ya da trende, hiç bir farkı yok yalnız başına gitmemeliydi.
Hubiera ido por carretera o por tren, no importa no debió haber ido solo.
Mulder bir trende.
Mulder está a bordo de un tren.
Telsize git ve... trende bir durum olduğunu konusunda onları uyar.
Comuníquese por radio y avíseles que hay una situación en ese tren.
Raylara düşen adam, trende olmalı.
El hombre que cayó sobre los rieles, se subió a ese tren.
Bu trende onlarla karşılaştığım yer.
- ¿ Al Ararat?
- Ama trende hepsi erir.
- Se derretiría en el tren.
Kız trende değil, efendim.
- No está en el tren, señor.
Elbette trende.
Por supuesto que esta.
"Seni beklerken birkaç kez... " onları trende görmüştüm. " Ama sen farkına varmadın.
He visto el tren, los he visto dentro, muchas veces, esperándote y tú sin saberlo, otras veces lo sabías y huías a tiempo, o lo han inventado para que les diga dónde estás.
Onu trende mi bıraktın?
¿ Lo has dejado en el tren?
trende
Bájate del tren.
Trende yalnızdı.
Estaba sola en el vagón.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]