Tıra tradutor Espanhol
261 parallel translation
60 adamın bunu 200 tıra yüklemesi on iki gün sürer.
Les llevaría a 60 hombres 12 días cargarlos en 200 camiones.
O zamana kadar, bana hatıra bir şey ver, bir kanıt...
Hasta entonces, dame algo para recordarte, una prueba...
Manastıra tırmanacağız ve arkadaşın her şeyi götürmeden önce bazı özel ganimetler toplayacağız.
Subir al monasterio y dedicarnos al pillaje selectivo antes de que tu amigo se lo lleve todo.
Pekâlâ, bu arada manastıra tırmanmak için bolca zamanımız olacak.
Bueno, podríamos tener mucho tiempo para subir al monasterio.
Dağa tırmanır ve suyu kurumuş ağacın dibine dökermiş. Akşam olup karanlık çökünce de..... manastıra geri dönermiş.
Él subía la montaña y regaba el árbol marchitado y en la tarde cuando la oscuridad había caído regresaba al monasterio.
Asıl sen şu tıra bir çeki düzen versen iyi olur.
Prestar atención al camión.
Sen çekici bir adamsın, şu çıtıra bak diyorlar.
Eres un tío guay. Mira esa adolescente ". No son los hombres, son los coches.
Dinle, baba, eğer birkaç çıtıra rastlarsak güneş gözlüklerini takıp, "Harika bir kadınsın sen", der misin?
Escucha, Papá, si nos detenemos y ante alguna chica te pones tus anteojos oscuros y le dice, "usted es una buena mujer"?
Herkes tıra binsin!
¡ Regresen al camión!
Woodward, tıra binin dedim!
- ¡ Muévanse! - Woodward, ¿ qué haces?
Haydi tıra!
¡ Regresa al camión!
GR-13, haydin tıra.
Regresa al camión, GR13.
Ara sıra bir tıraş losyonu kokusu.
Todos con olor a colonia de afeitar.
Tıraşa ihtiyacı olan katıra ne dersin?
¿ Cómo se llama una mula que necesita un afeitado? - ¿ Qué?
Tıraşa ihtiyacı olan katıra ne dersin?
¿ Cómo se llama una mula que necesita un afeitado?
Kim derdi ki benim ağırbaşIı kadınım ateşli bir çıtıra dönüşecek?
¿ Quién iba a decir que mi tímida mujercita acabaría por lanzar chispas?
Bazen, bir tılsım, hatıra ya da aile yadigarından güç alırım.
A veces, me aferro a un amuleto, a un recuerdo a una reliquia familiar.
Ve Pilgrim tıra doğru şaha kalktı.
Y Pilgrim se encabritó contra el camión.
Güneşin batıdan battığı gibi, sen de yaşamdan kurtulacaksın. Ama Amon-Ra'nın ilk ışınları karanlığı nasıl dağıtıyorsa, sen de doğudan öyle doğacaksın.
Descansarás de la vida, como el sol que se pone en occidente para surgir de nuevo en oriente, cuando los primeros rayos de Amón-Ra dispersen las sombras.
Atları ahıra götür ve tımarla.
Cepilla a esos animales y vamos a dormir.
Yitirmiş aklını ve yalnız kaldığı bir sıra, kızıl kömürler tıkmış ağzına.
Perdió la cabeza... y, cuando sus sirvientes no estaban, tragó fuego.
Tuğgeneral Martin A.T, Yüzbaşı Martin L. Binbaşı Martin R.A.
"Martin, General de Brigada A.T." "Martin, Capitán L." "Martin, Mayor W., RA."
Nasıra'li İsa'nın doğumundan 1000 yıl öncede tıpkı bugünkü gibiydi
Tal como es hoy era 1.000 años antes del nacimiento de Jesús de Nazaret.
- Sıra sende, İngiltere'yi tanıtıyorlar
Han presentado una moción contra Gran Bretaña.
- Çok merminiz de var mı? Bilirsin işte.
T ¡ ra muchas balas, ¿ eh?
Tıkanmış hava trafiği buradan Denver'a kadar uzanan, binlerce kişilik uçakları bekletmemize yol açan uzun bir sıra.
Congestión del tráfico aéreo, pilotos con aviones enormes que llevan miles de pasajeros y nos obligan a desviar hasta Denver aviones que iban a Nueva York.
Tıpkı onun gibi. Zeki olmasının yanı sıra, harika bir insandı.
Brillantísimo, una bella persona.
Tıkanmış hava trafiği buradan Denver'a kadar uzanan, binlerce kişilik uçakları bekletmemize yol açan uzun bir sıra.
El tráfico aéreo congestionado, pilotos esperando con miles de personas a bordo, forzándonos a detener vuelos con rumbo a Nueva York en Denver.
Hayır, Dr. Hobbes'u tıp fakültesinden beri görmüş değilim. Bahsettiğiniz kişi üniversitedeki profesörüm. Üroloji ve zührevi hastalıklar derslerinin yanı sıra psikofarmakoloji üzerine seminerler de vermişti.
Fue mi profesor de urología, venereología... y también de los seminarios de psicofarmacología.
Öpücük dağıtıyorsan, sıra nereden başlıyor?
Si repartes besos, ¿ dónde está la cola?
Bu sıra dışı tıbbi olayı soğukkanlılık ve tarafsızlık içinde inceleyeceğini nasıl ümit edebiliyorsun?
¿ Cómo puedes examinar un fenómeno médico con objetividad científica?
- Atina Dağı'ndaki manastıra tırmanmak istiyorum. - Gerçekten mi?
¿ Y qué planes son?
Duvarın üzerinden tırmanarak bahçedeki çalılıklardan geçtim. Yatak odasının penceresine karşı bakan ahıra ulaştım.
Trepé sobre la pared... y me abri camino a través de la maleza... hasta que llegué a los establos, justo enfrente de la ventana de su dormitorio.
Şimdi sıra geleneksel T-Shirt değiştirmede, ve hatırlatmak isterim ki
Ahora es el momento del tradicional intercambio de camisetas, y recuerdo, eso...
Sıra dışı bir şekilde kullanılan bu aygıtın hem zekası hem de bir bilinci var. Bir seçim yapıyor hatta belki de kendi iradesini kullanıyor.
Este ingenio... que parece que sólo puede diferenciar el cero del uno... tiene algo que se puede llamar inteligencia... o incluso conciencia.
Hepinizin buraya gelip bir parça kağıt almasını ve tek sıra olmasını istiyorum.
Quiero que tomen un trozo de papel y hagan una fila india.
Sarışın, güzel. Ara sıra erkek arkadaşları yanlışlıkla benim odamın penceresine tırmanan kız.
Rubia, guapa sus novios a veces se confunden y escalan hasta mi cuarto.
Yansıtıcı gücü en yüksek sınıra yaklaşıyor.
Pantallas deflectoras al límite.
Tıbbi açıdan, buradaki adi bağırsak iltihapları ve bronşit gibi sıradan hastalıkların yanı sıra, hasat mevsiminde, arada bir sıtma ve tabii ki çok sayıda deri veremi görülmekte.
Pagan bastante bien. medicamente hablando, excepto algunos casos... de bronquitis, enteritis, etc... tenemos fiebre en la época de cosecha... y, claro está, tuberculosis... debido a las deplorables condiciones de los campesinos.
Bahçeye ve yemeğin dağıtıldığı ufak çadıra baktım.
Y observé el jardín, el pequeño toldo y la comida que habían encargado.
Tıra yaklaşamazsın.
- No te podrás acercar a ese camión.
Her mekanik aygıt gibi onlar da ara sıra arızalanırlar.
Como cualquier máquina, a veces tienen fallos mecánicos.
Evet, çocuklar, Kıymık ve Tırmık`ı izlemeye geldi sıra tabi şu an Gabbo şovu izleyenler izleyemeyecek.
QUIMBY REELECTO POR TRIUNFO ARRASADOR Niños, aquí es donde verían Itchy y Scratchy pero ahora están en El Show de Gabbo.
T.J. şanslı bir çocuk Bayan Foley ama ara sıra göreyim.
T.J. tiene mucha suerte, pero esté pendiente.
Bu tıpkı patlamış mısıra benzer.
Es como las palomitas.
Tıbbi kayıtların tamamında arama yapmanı istiyorum. Anahtar sözcükler ölümcül, hastalık, ölüm ve sıra dışı durumlar.
Quiero una búsqueda completa de registros médicos... palabras clave sobre enfermedad terminal, muerte y medidas extremas.
Ve sonra bir gün, daha önce hiç görmediğim birçok kasabadan birisinden geçtiğimde bir bayıra geldim, tepesine tırmandım ve gördüm ki... Tanrım! Yaşamımdaki en güzel şeydi.
Entonces, un día, cuando atravesaba una de las muchas ciudades que no conocía,... llegué hasta una montaña y entonces vi la cosa más hermosa que he visto en mi vida :
Kaba ve aşağılayıcı davranışının yanı sıra içinde bir ateş barındırıyorsun. Umarız ki bu ateş tıp mesleğinde sayende yaygınlaşır.
Su modo de ser será grosero y desdeñoso pero porta Ud. una llama que esperamos que se riegue por toda la profesión médica.
Aşk koltuğunun yanı sıra yatak ısıtıcı aldın. Bir çift adam şeklinde bira bardağı. İç Savaş'tan kalma tüfek harbisinden bahsetmesek daha iyi.
Además del sofá, veamos, tus más recientes adquisiciones fueron, un calentador de cama francés, un par de cantaros redondos, y mientras menos diga acerca de aquélla baqueta de la Guerra Civil, mejor.
Tok'ra'yı daha yeni bir gezegene taşımalıyız. Çevirme aygıtınız var mı?
Debemos trasladar la Tok'ra a un nuevo hogar. ¿ Tenéis una esfera de marcado?
- Biz yokken bir ara, aygıtımın ölçümleri sıfıra düşmüş.
- Mientras estábamos fuera, las medidas de mis instrumentos bajaron a cero.