Umudum tradutor Espanhol
781 parallel translation
Bunu yapabilirim. Doktorlar umudum olduğunu söylediler!
Puedo hacerlo. ¡ Dijeron que tengo esperanzas!
Benim hala umudum var.
Yo aún tengo esperanzas...
Çünkü bu şekilde, hiçbir umudum olmadan yaşayamam.
Porque no puedo seguir viviendo así, sin esperanza.
Bu konuda hiç umudum yok ama denerim.
Seguramente no sirva de mucho pero lo intentaré. ¡ Roux!
Bu elbiseye mirasçı olmak gibi bir umudum yok, hem de hiç.
No tengo ninguna esperanza de heredar este vestido, Miss Julie
"... mutlu bir hayat geçirme umudum ciddi şekilde değişti. " "
... de una feliz y útil vida juntos ha cambiado completamente.
Şimdiye kadar hiçbir vaatte bulunmadım. Çünkü bu son haftalara kadar seçilme umudum yoktu.
No hice promesas de campaña porque, hasta hace pocas semanas, no tenía esperanzas de ser elegido.
Hiçbir şeyim yoktu, umudum da yoktu.
No tenía nada, ni siquiera esperanza.
- Benim böyle bir umudum hiç olmadı.
- Nunca la he tenido.
Şahsen, hiç umudum yok efendim.
Personalmente no tengo ninguna esperanza.
- Umudum kalmadı.
- No hay nada que hacer.
Artık umudum kalmadı anne.
Todo esto es imposible.
Bu aşktan başka da umudum ve kurtuluşum yoktu.
Eso era mi única esperanza y mi única respuesta.
- Hiç umudum yok.
- Es desesperante.
Senin düzeleceğine umudum vardıysa da, artık yok.
Mi esperanza de una posible mejora desapareció.
Hiç umudum yok.
No hay esperanza.
Öyleyse hâlâ bir umudum var mı?
O sea que aún puedo tener esperanzas.
Yüce tanrım, tüm umudum sende.
¡ Salva, oh Señor, a tus siervos! ¡ Oh, Dios mío, en ti confío!
Umudum, seni beni karşılaştığım tehlikelerden korumak. Ama acil bir durum olduğunda Allan Quatermain ile irtibat kurabilirsin.
Espero que pueda protegerte de los peligros de Africa... pero aún así, por tu protección, te ruego que busques a Allan Quatermain.
Çocuk dedin de aklıma çocuk geldi, benimde umudum bir gün çocuğumun olması.
Tienes razón. También fui un crío cuando despertaste en mí un sentimiento verdadero.
Dilerim umudum gerçekleşir ve benimde çocuklarım olur. Önceleri de hayal ettim ama hep geç kaldım.
Y esperé y soñé que algún día, quizás, conseguiría que me amaras.
Adamın sezdiği benim umudum, benim arzum... ve bir zamanlar benim için anlamı olan Sarah'nın anısıydı.
Había sentido mi esperanza y mi deseo, y el recuerdo de Io que una vez Sarah significó para mí.
Onu beklemek, benim hayattaki tek umudum.
Mi única esperanza en esta vida, es volver a verlo
- Ama... Bunun bir işe yarayacağına hiç umudum yoktu.
- Pero... no tenía esperanzas de que pudiesen ayudarme en algo.
Tek umudum Santa Maria'dan kaçıp otobana ulaşmak ve diğerlerini neler olduğu konusunda uyarmaktı.
Mi única esperanza era escapar de Santa Mira... alcanzar la autopista... para alertar a otros de lo que sucedía.
Umudum olduğunu düşünüyorum... ve güvenimin... ve şimdi bize her şeyden daha fazla gerekiyor.
Creo que también tengo esperanza y confianza... y ahora necesitamos eso más que nada.
Artık tek umudum sineğin bulunması makineye beraber girmemiz ve atomlarımızın ayrışması için dua etmek.
Mi única esperanza es encontrar esa mosca, volver a pasar por la máquina con ella, y rezar para que se separen los átomos.
Çok umudum yok, ama belki burada keşfedilmemiş bir ressamım veya şairim olabilir.
No tengo muchas esperanzas, pero quizá haya un pintor o un poeta entre ellos.
Teste prensiplerinize uygun bir adam sokuyorsunuz. Cennete kadar seninle birlikte olmak isterim, ama sen o otobüse bindiğinde, Seni birdaha görme umudum hiç yok.
Quisiera que se diera media vuelta, montara en el autobús y no volviera a ver a Hope.
Sevgilim, son umudum sensin.
Mascota mía, Tú eres mi única esperanza.
Halâ umudum var.
Aun así, osé tener esperanzas.
Bu benim tek umudum.
Es mi única esperanza.
Diğer heriften zaten umudum yok.
Sabíamos qué esperar el uno del otro.
Artık seninle evlenmek konusunda umudum yok.
Ya no tengo esperanzas de casarme contigo.
O benim tek evladım, tek umudum.
Es el único hijo que tengo, es mi única esperanza.
Son umudum sensin.
Eres mi última esperanza.
- Söyle bana ki umudum olsun!
- Dime que tengo esperanzas.
Ama umudum sendin, sana güvenmiştim.
Pero eras mi esperanza, dependía de ti.
Benim ne tür bir umudum olabilir? Hala silah taşıyorsun, öldürmeyi bırakmadın.
¿ Qué clase de esperanza puedo tener... si sigues usando un arma, no has dejado de matar.
Susan için, tek umudum sensin.
Es mi única esperanza para Susan.
- Umudum var.
- Espero serlo.
Hiç umudum yoktu.
No tenía esperanzas.
Sıkıcı bir işim var, ne param, ne umudum var. Bir sevgilim bile yok. Kimseyle tanışamıyorum.
Tengo un trabajo aburrido, no tengo dinero, ni perspectivas, no tengo novia, no consigo conocer a nadie y nadie quiere conocerme, así que no tengo esperanza.
Tek umudum ölmek.
Mi esperanza es morir.
Umudum gün ışığı.
Mi esperanza es un sol que brille más...
Tam olarak hazır değil, ama umudum hareketli resimleri telsiz olarak iletmek.
No está bien del todo pero espero transmitir películas sin cables. - ¿ De veras?
Evangelos, son umudum sensin!
Evangelos, eres mi última esperanza.
Belki de umudum vardı.
Tal vez era sólo una esperanza.
Tanrının annesi, Kutsal Meryem. .. tanrıdan sonraki tek umudum.. .. iyilik meleğim, kutsal koruyucum..
Santa María, madre de Dios, y después de Él, mi única esperanza... mi buen ángel, mis santos patronos... intercedan por mí y protéjanme esta noche... toda mi vida y sobre todo en la hora de mi muerte.
Az çok bir umudum vardı...
Era una esperanza que yo tenía
Benim umudum bu.
Es mi deseo.