Uçmayı tradutor Espanhol
713 parallel translation
Bu havada uçmayı düşünmüyorsunuzdur eminim?
¿ No pensará volar con este tiempo?
" Uçmayı öğrenin ve hızlandırın...
" Averigua cuanto antes...
Çok kısa bir zaman zarfında uçmayı öğrendi, bir uçak çaldı, yakalandı... hapse atıldı, hapisten kaçtı.
Aprendió a volar, robó un avión, le atraparon, le encarcelaron, escapó... en un período muy corto de tiempo.
Uçmayı yani. - Niye geldiler sanıyorsun?
- ¿ Por qué si no han venido hasta aquí?
Uçmayı bırakmazsam her şeyin biteceğini söyledi.
Me dijo que si no dejaba de volar, habíamos acabado.
- Uçmayı bırakmayacak, Bonnie.
- No va a dejar de volar.
Hey, Prexy, özel hayatına karışmak istemem ama, biz büyüleyici griliklerin ötesine doğru uçmayı planlamalıyız.
¡ Eh! , Prexy, no quiero interferir en tú vida social, pero pronto, porque estamos a punto de llegar al gris oscuro.
Bir yerlere uçmayı mı düşünüyorsunuz?
Piensas... Volar a alguna parte?
"Niye uçmayı sürdürmeyeyim ki?" dedin.
Dijiste : "¿ Por qué no seguir volando?"
Çok geç varma riskini göze almak yerine uçmayı tercih ederim.
Prefiero ir en avión a arriesgarme a llegar tarde.
Daima kendisiyle Venedik'e uçmayı soracağı zaman daima gelir.
- Siempre te propone ir a Venecia con él.
Uçağımla bu sabah Venedik'e uçmayı planlıyordum.
Tengo pensado ir en avión a Venecia hoy.
Eğer uçmayı red edersen, İyi ses getirir ve bir daha Shenandoah zeplinini uçurmazlar. Evet, belki.
Si te niegas a hacer volar ese trasto, se armará un lío tan terrible que quizá no vuele más.
Uçmayı seven bir adamla sevmeyenler arasında ki çarpışma, havacılar gibi düşünenlerle... düşünemeyenler arasındaki.
Es entre hombres a los que les encanta volar y hombres a los que no. Hombres que piensan en el poder aéreo y hombres que no piensan en nada.
Ay ışığında hala aya uçmayı istiyor musunuz?
De noche, ¿ sigues deseando abrazarla y volar hacia la Luna?
Uçmayı sevmem.
No, a mí no me gusta volar.
Bu adam uçmayı uzaktan öğrenmiş.
Aprendió por correspondencia.
Biz uçmayı biliyoruz sadece.
Lo único que sabemos es volar.
Uçmayı hiç öğrenmedim.
Nunca aprendi a volar.
Av kuşu gibi uçmayı öğrenmiş ve şimdi de su kuşu gibi yüzüyor.
Ya aprendió a volar como un águila y ahora nada como un pato.
Montez, bölgeyi bilen tek ajan... fotoğraf çekmek için, özel bir uçakla... dağların üzerinden uçmayı kabul etti.
Montez, único agente que conoce la ubicación, va a dirigirse a las montañas con un avión... para hacer las fotografías.
Yere yakın uçmayı talep ediyorum.
Permita rodar a la pista de despegue.
Bu adi savaştan sağ çıkarsam uçmayı bırakıp, sizin işinize geçebilirim.
Apenas termine esta apestosa guerra dejaré de volar, y me pasaré a su negocio.
Ben hep uçmayı hayal etmişimdir.
He soñado tantas veces que vuelo.
Kanarya satan bir adam uçmayı öğrenmek zorunda mı?
¿ Un fraude? ¿ Un vendedor de canarios aprende a volar?
Zeno tek başına uçmayı öğrenmek zorunda.
Zeno debe aprender a valerse por sí mismo.
Fandor, uçmayı bilmiyorum.
Fandor. No puedo volar.
Fakat uçmayı nasıl öğreneceğim?
¿ Pero cómo aprenderé a volar?
Gelin ve bana uçmayı öğretin.
Ven. Ven y enséñame a volar.
Ona uçmayı öğretiyor!
- ¡ Mira! ¡ Le está enseñando a volar!
Uçmayı bırak artık, ha? - Bırakmalı mıyım?
Y ahora dejas de volar, ¿ eh?
Eve uçmayı düşünüyorum.
Volveré volando.
Uçmayı öğret bana...
Enséñame a volar...
Maymunlara bile uçmayı bundan daha iyi öğretebilirsin.
¡ Puedes enseñarle... a los monos a volar mejor que eso!
- Son sefer birde. -... bizimle uçmayı unutmayın.
El último vuelo despega a la 1 : 00.
Kesinlikle kuzusuna uçmayı öğretmeye çalışıyor.
Es evidente que está enseñando a su cordero a volar.
- Uçmayı mı öğrenecektiniz?
- Chigger. - Quiere aprender a volar.
Dünya tarihinde hiç kimse öyle uçmayı başaramamıştır.
En toda la historia de la humanidad, nadie ha volado nunca así.
Bir daha uçmayı düşünmüyorum.
No tengo intenciones de volver a volar.
- Kocanıza uçmayı öğretmiş miydiniz?
¿ Le enseñó a pilotear a su esposo? No.
Uçmayı bilmeyen ufak bir kuşçuk varmış.
Había una vez un pequeño pájaro que no podía volar.
Hala çalışmaya ve pratik yapmaya ihtiyacın var ama uçmayı iyi biliyorsun.
Aún te falta practicar la fluidez y la paciencia, pero conoces muy bien la técnica.
Şey, ben..., ben hızlı uçmayı seviyorum....... ama sınırları sevmiyorum.
Bueno, me... me gusta moverme con rapidez y no me gustan los límites.
Bana böyle uçmayı öğretebilir misin?
¿ Puedes enseñarme a volar así?
Uçmayı anlamak zorunda değilsin, değil mi?
Necesitas entender lo que es volar, ¿ no?
Uçmayı, gerçek anlamda öğrenmenin yüceliğini kavrayamıyorlar mı?
¿ No entienden lo maravilloso que será aprender a volar de verdad?
Martı Fletcher Lynd uçmayı öğrenmek istiyor musun?
Pedro Pablo Gaviota, ¿ quieres aprender a volar?
Eğlencesine uçmayı öğreniyoruz.
Aprendemos a volar solo porque nos gusta.
Uçmak için yaratışmış ve uçmayı öğrendiğinde yaşayan canlıların en safı, en güzeli, en zarifi olur.
Está hecha para volar y cuando aprende, es el animal más grácil, puro y precioso del mundo.
Emilio artık uçmayı bıraksan ha?
Emilio, ahora sí que abandonas la aviación, ¿ no?
Kanatlanıp uçmayı mı?
Alas, ¿ verdad?